Suriye Devlet Başkanı Esad’ın 8 Aralık 2024’te devrilmesinin akabinde sadece Türkiye’de değil, Avrupa ülkelerinde de Suriyelilerin ülkelerine bir an önce geri dönmeleri konusunda adeta bir tempo tutturulmuş durumda. Türkiye’de sığınmacılar ve göçmenler konusunda kurulmuş en eski sivil toplum kuruluşu olan ve mesaisinin büyük bölümünü BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ile geçiren Sosyal Gelişim ve Dayanışma Derneği’nin Genel Müdürü İbrahim Vurgun Kavlak ise bu tempo tutma hali konusunda uyarıyor. Kavlak’ın neden buna ihtiyaç duyduğunu Hande Atılgan’ın haberinde ayrıntılarıyla okuyacaksınız.
Kavlak ile sohbetimizde verdiği bir
bilgi dikkat çekiciydi. 2023’te bütün dünyada gönüllü geri dönüş sayısı 1 milyon 52 bin. Peki UNHCR’nın doğrudan sorumluluk alanındaki kişi sayısı kaç? 120 milyon. Bu bize dünya genelinde de üçüncü ülkeye yerleştirme, yerel bütünleşme yani geldiği yerde kalma ve gönüllü geri dönüş seçenekleri arasında her durumda gönüllü geri dönüşün bir çözüm olarak ortaya konulamadığını gösteriyor. Dolayısıyla da Kavlak geri dönüşün başındaki “gönüllü” ifadesine özellikle dikkat çekerek, “Türkiye’de 2.9 milyon olarak ortaya konulan nüfusun bir anda geri dönüş beklentisi çok gerçekçi değil” diyor.
Bu noktada konuyu bağlamak istediğim nokta ise AB Komisyon Başkanı Ursula Von Der Leyen’in dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşme. Von Der Leyen’in ikinci döneminin ilk Ankara ziyaretinde Türkiye - AB ilişkilerinin canlandırılması kadar ve belki de çok daha fazla, Suriye ile ilgili gelişmeler ile göç yönetiminde yapılabilecek iş birlikleri ve atılabilecek ortak adımlar değerlendirildi. Malum AB’de başta Almanya olmak üzere Avusturya, İsveç, Norveç, Finlandiya, Hollanda, Belçika gibi ülkeler Suriyelilerin iltica başvurularını askıya aldı.
SGDD - ASAM Genel Müdürü Kavlak’a “aceleci kararlar mı bunlar?” sorusunu yönelttik. “Evet” dedi ve bu kararların kendilerini de şaşırttığını söyledi. Kavlak şunları ekledi:
“Aslında AB uzun zamandır güvenlik perspektifli bir bakış açısı içerisinde daha az insanın AB sınırları içerisine girmesine yönelik bir tutum sergiliyor ve bunun hukuki düzenlemelerini de yapıyor. ‘Suriyelilerin dosyalarını askıya aldık’ demek aslında ‘gelmeyin’ mesajıdır. Bu Avrupa’nın doğusunda, güneydoğusunda kalan dünya vatandaşları için genel anlamda bir mesaj.”
Kavlak Almanya gibi ülkelerde mültecilikle iş piyasasının çok entegre olduğunu belirterek, “geri dönme talebinde bulunanların nasıl profilde insanlar olacağı da onlar için önemli. Eğitimli kitle Suriye’nin yeniden yapılanması için bir ihtiyaç ama sığındıkları ülkelerde de bir boşluk oluşturacak durum. Bu biraz daha tartışılacak bir konu haline gelecek.”
Almanya’nın kırsal bölgesinde 5 bin civarında Suriyeli doktor ve sağlık personeli çalıştığı belirtiliyor. Bu insanların bir anda iş piyasasından çekilmesinin Almanya için yaratacağı muhtemelen başka sorunlar var. Öte yandan da ülkede aşırı sağ yükseliş trendinde. Almanya yarın nitelikli iş gücünün kalması için çeşitli teşvikler vermekle, gitmelerini özendirmek arasında bir politik tercihte bulunmak zorunda kalabilir. Aynı şey Türkiye için geçerli değil mi? Şu anda tekstil sektöründe ve mevsimlik işlerde iş gücü ağırlığının Suriyelilerde olduğu ifade ediliyor. Suriyelilerin geri dönmelerinin ilk koşulu ülkelerindeki başta güvenlik olmak üzere, yaşam koşullarının daha iyi hale gelmesi. Suriye’nin sivil ve demokratik bir ülke olacağından emin olmaları gerekiyor. Ve bu aynı zamanda 13 yılda tüm işgücü piyasalarında oluşan yeni dengenin de değişmesi anlamına geliyor. Laf ağızdan çıkmadan kırk kere düşünmek gerekiyor.