Hipnoz en yaygın olarak bilinen bilinçaltını okuma ve telkin ile yönlendirme tekniğidir. Yunancada uyuma anlamına gelen bu kelime uyku ile uyanıklık arasında bir durumu tarif eder. Hipnoz genellikle hipnozu yapacak olan kişi tarafından bir obje, ışık, bakış veya telkin yoluyla gerçekleştirilir. Hipnoz olan kişi çevresindeki seslere ve uyaranlara karşı kendisini kilitleyip sadece hipnozu yapan kişinin yönlendirmelerinin etkisi altına girer.
Herkese kolayca yapılamaz
Hipnoz öyle herkese istenildiği an yapılacak kadar kolay değildir. 6 yaşından küçük çocuklar ve 70 yaşından büyüklerde daha zordur. Zekâ geriliği ve zihinsel rahatsızlığı olan kimseler, bunama geçirenler, hipnoz olmak istemeyenler ve kontrolü elinden bırakmak istemeyenler hipnoz olamazlar. Buna karşılık hayal gücü zengin olanlar, askerler, sporcular, disipline ve emir almaya alışkın kimseler kolay hipnotize olur.
Değişik yöntemleri vardır
Hipnoz değişik şekillerde yapılabilir. İlaçla hipnoz kolay hipnoz olmayan kişilerde hipnotik ilaçların kullanımı ile yapılan hipnozdur. Otohipnoz ise kişinin kendi kendine
Depresyon insanlık tarihi kadar eski. Bunun bir örneğini antik Yunan çağında ilginç bir hikâyede bulabiliyoruz. Üstelik bu hikâye bizim topraklarımızda geçmiş. O zamanlar Magnesia olarak adlandırılan şimdiki Manisa’nın Sipylos Dağı yakınlarında yarı tanrı Tantalos’un kızı Niobe tanrıça Hera ile çocukluk arkadaşıymış. Daha sonra Niobe, Thebai kralı Amphion ile evlenir ve yedisi kız, yedisi erkek on dört çocuğu olur. Çocukluk arkadaşı ve Zeus’un eşi Hera’nın ise Apollon ve Artemis olmak üzere iki çocuğu vardır. Zamanla Niobe, tanrıça Hera’yı küçümser ve Thebai halkına, kendisine tapmalarını buyurur. Hera’nın sadece iki çocuğunun olduğunu söyleyerek kendisini Hera’dan üstün görür. Hera bunu duyup öfkelenir. Çocuklarına Niobe’yi cezalandırmalarını söyler. Apollon ve Artemis de oklarıyla Niobe’nin bütün çocuklarını öldürür. Niobe, üzüntüyle günlerce ağlar. Sonunda Tanrı Zeus, Niobe’nin haline acır ve ıstırabına son
Dünyada covid-19 pandemisinden etkilenmeyen ülke kalmadı. Bu etki hem sosyal hem de ekonomik hayatta dramatik değişikliklere yol açtı. İki yılı bile bulmayan bu süreç içinde milyonlarca kişi hayatını kaybetti. Halen ülkemizde her gün bir uçak dolusu insan ölüyor. Düşünün bir kere her gün bir uçak düşse, tepkiniz ne olur? Sebebi nedir diye düşünürsünüz. Aman acilen bir önlem alınsın dersiniz. Sonunda acil bir önlem alınır. Bu önlem hakikaten de uçağın düşmesini engelleyecek bir önlemdir. Ancak aradan bazıları çıkar ve bu önleme karşıt fikir geliştirmeye çalışır. Bunun için de bulduğu en önemli bahane önlemin çok hızlı geliştirildiği ile ilgilidir. Her gün düşen uçakları bu kazalardan kurtaracak tedbirin en az 4 yıl denenmiş olması gerektiğini savunur. Düşünsenize 4 yıl boyunca her gün bir uçak düşmeye devam edecek. 365x4 ‘den siz hesap edin artık toplam kaç kişi daha ölecek.
Bu kişilerin diğer bir iddiası da bu önlem
Pandemi dönemi uzadıkça hepimizin psikolojisi de olumsuz yönde etkilenmeye devam ediyor. Her şeyden önce özellikle biz Türk ırkı olarak sarılmaya, kaynaşmaya, birbirimize dokunarak konuşmaya, anlaşmaya alışkın bir toplumuz. Başımızı yaslayacağımız bir omuz, tutacağımız bir el ararız çoğu zaman. Bu mikrop bize tüm bunları yasakladı. Hem de ölüm tehdidiyle korkutarak. Bir yılı aşkın süredir mücadelemiz devam ediyor. Etrafımızda tanıdığımız tanımadığımız birçok kişi bu hastalık yüzünden hayatını kaybetti. Uzun süre yoğun bakımda yattı. Birçok işyeri kapandı, birçok kişi işsiz kaldı. Seyahatler yapılamadı. Ekonomik durum bozuldu. Aşı bulundu ancak yeteri kadar aşılanma yok. pandemi bitecek diye beklerken virüs mutasyonlarına ve bu sayede varlığına devam ediyor. Ne zaman biteceği belli değil. Bunun yanında sanki dünyanın sonu gelmiş gibi ortalığı sel, yangın, deprem, fırtına götürüyor. Göç yolunda ölenleri izliyoruz. Neyin, ne zaman düzeleceği belli değil. Tüm bu belirsizliklerin ortasında gel de depresyona girme diyeceksiniz. Ama yine
Basit bir boğaz enfeksiyonu nasıl oluyor da kalp hastalığına sebep oluyor diye düşünebilirsiniz. Hepimiz hayatımızın değişik dönemlerinde çocukken ya da erişkin dönemde birçok kere boğaz enfeksiyonuna yakalanmışızdır. Özellikle içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde boğaz enfeksiyonu denince aklımıza hemen yeni koronavirüse bağlı bir enfeksiyon geliyor. Doğal olarak da endişeleniyoruz. PCR testi yaptırıp da test negatif çıktığında bu hastalığa yakalanmamışız diye çok seviniyoruz. Oysa çok basit sandığımız boğaz enfeksiyonlarında başımıza büyük işler açabilecek tehlikeli başka mikroplar da vardır. Bunlar kolayca gözden kaçabilir. Vaktinde uygun antibiyotik ile tedavi edilmezse ilerleyip kalp gibi başka organlara da zarar verebilir.
Beta mikrobu ile olan boğaz enfeksiyonu
Bir üst solunum yolu enfeksiyonu olan boğaz enfeksiyonları bakteri ve virüs olmak üzere çeşitli mikroplar nedeniyle karşımıza çıkabilir. Bunların birçoğu biraz istirahat, vitamin, iyi beslenme ile vücut direnci sayesinde kolayca iyileşebilir. Bazen de mutlaka antibiyotik
1 Aralık 2019 tarihinde Çin ‘in Hubei bölgesinin başkenti olan Vuhan’da başlayan ve koronavirüs ailesinden bir virüsün sebep olduğu hastalık, özellikle 2020 yılı ocak ayından sonra büyük bir artış göstererek bütün dünyaya yayıldı ve 1 Mart 2020’de Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi yani küresel salgın ilan edildi. Kovid-19 pandemisi olarak adlandırılan hastalık, damlacık yoluyla bulaşan ve başlangıçta üst solunum yolu enfeksiyonu gibi seyreden, daha sonra da ölüme kadar gidebilen birçok komplikasyonlara da yol açabiliyor. Bu hastalıktan da diğer benzeri enfeksiyonlarda olduğu gibi maske, mesafe ve temizlik kurallarıyla korunmak mümkün. Ancak tarihteki pek çok salgında olduğu gibi bundan da kesin olarak kurtulmak için aşı ile kazanılan bağışıklık önemli. Toplumun büyük kısmının aşılanmasıyla mikrobun mutasyon ve bulaşıcılık gücünün kırılması mümkün. Bu nedenle salgının başından itibaren konuyla ilgili bilim insanları var gücüyle ve en hızlı şekilde aşı
Kırmızı et tüketiminin kalp damar hastalığını artırdığı yönde bilgilendirme yaparken hep kolesterol yüksekliğine sebep olduğu üzerinde dururuz. Ancak kırmızı et tüketiminin kolesterol yüksekliğine ek olarak damar tıkanıklığına yol açan ve pek bilinmeyen bir sebebi daha vardır.
Suçlular TMAO ve bağırsaktaki bakterilerimiz
Maalesef burada yine bir ihanet ve işbirlikçi öykü mevcut. Cleveland Klinik Koruyucu kardiyoloji bölümünde görevli kardiyolog Dr. Stanley Hazen başkanlığında yürütülen bir çalışmada bu olay tüm açıklığıyla ortaya konmuş. Bize bu hainliği yapan mikrop kendi bağırsağımızda yaşayan bakteriler. Bu bakteriler, kırmızı et ve bazı enerji içecekleri ve çeşitli gıda takviyelerinde bol miktarda bulunan bir madde olan karnitini sindirerek TMAO’ya (trimetilamin N-oksit) dönüştürüyorlar. Karnitin sadece kırmızı ette değil, tavukta, balıkta, ördekte, süt ve süt ürünlerinde de var. Ancak en çok kırmızı ette bulunuyor. Bu bakteriler bağırsakta ne kadar çok ise o kadar çok TMAO
Sağlık için spor yapın, hareketsiz kalmayın, kalp sağlığı, kas, kemik sağlığı ve ruh sağlığı için spor çok önemlidir diyoruz her zaman ama bunu söylerken de doktorunuza, daha doğrusu kardiyoloğunuza danışmayı ihmal etmemek gerektiğini de sık sık tekrarlıyoruz. Spora başlamadan önce kalbiniz sağlam mı bunu kontrol etmek çok önemlidir. Fakat kalp sağlığınız nasıl olursa olsun yazın sıcağında ya da güneşin altında spor yapmaya kalkışmak en sağlam kalpte bile birtakım sorunlar yaratabilir.
Ter ile birlikte su ve mineral de kaybederiz
Güneşli hava başlangıçta aydınlık ve enerjiyi çağrıştırsa da ardından gelen aşırı sıcaklar yorgunluk ve halsizlikle beraber sağlığımızı da tehdit eder boyutlara ulaşabilir. Sıcak havada vücut ısı dengesini korumak için birtakım tedbirler alır. Bu nedenle ortam ısısı arttıkça terlemeye başlarız. Ciltteki ter buharlaştıkça da bir miktar ısı kaybı olur. Böylece sıcağa tahammülümüz bir miktar kolaylaşır. Ancak bulunduğumuz ortamda nem oranı fazlaysa buharlaşmaya engel olur. Bu nedenle nemli havalarda sıcaklık daha da bunaltıcı hal alır.
Sıcak