Basit bir boğaz enfeksiyonu nasıl oluyor da kalp hastalığına sebep oluyor diye düşünebilirsiniz. Hepimiz hayatımızın değişik dönemlerinde çocukken ya da erişkin dönemde birçok kere boğaz enfeksiyonuna yakalanmışızdır. Özellikle içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde boğaz enfeksiyonu denince aklımıza hemen yeni koronavirüse bağlı bir enfeksiyon geliyor. Doğal olarak da endişeleniyoruz. PCR testi yaptırıp da test negatif çıktığında bu hastalığa yakalanmamışız diye çok seviniyoruz. Oysa çok basit sandığımız boğaz enfeksiyonlarında başımıza büyük işler açabilecek tehlikeli başka mikroplar da vardır. Bunlar kolayca gözden kaçabilir. Vaktinde uygun antibiyotik ile tedavi edilmezse ilerleyip kalp gibi başka organlara da zarar verebilir.
Beta mikrobu ile olan boğaz enfeksiyonu
Bir üst solunum yolu enfeksiyonu olan boğaz enfeksiyonları bakteri ve virüs olmak üzere çeşitli mikroplar nedeniyle karşımıza çıkabilir. Bunların birçoğu biraz istirahat, vitamin, iyi beslenme ile vücut direnci sayesinde kolayca iyileşebilir. Bazen de mutlaka antibiyotik tedavisi gerekir. Özellikle yüksek ateşle seyreden boğaz enfeksiyonlarında boğaz kültür ve antibiyogramı yapılarak etkeni tespit etmek büyük değer taşır. Bu tetkik bize hem mikrobun açık kimliğini verir. Ne ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Hem de bu ajanın hangi antibiyotik ile yok edilebileceğini tespit etmiş oluruz. Yani hangi ilacı vereceğimizi öğreniriz.
Bunların içinde halk arasında beta mikrobu olarak bilinen A grubu beta hemolitik streptokokların neden olduğu üst solunum yolu enfeksiyonları kalbi de etkileyebilen ciddi enfeksiyonlardır.
Beta mikrobu ile olan enfeksiyonlar kalp, eklemler, santral sinir sistemi, deri ve derialtı dokuları tutan sistemik enflamatuvar bir hastalığa yol açabilir.
Beta mikrobu nasıl bulaşır
Bir tür bakteri olan beta hemolitik streptokoklar diğer üst solunum yolu enfeksiyonları gibi damlacık yoluyla bulaşırlar. Hepimiz yeni koronavirüsün hangi yollarla bulaştığını ezberledik. Bu virüsten korunmak için aldığımız tedbirler beta mikrobu için de aynı şekilde geçerlidir. Bu nedenle hayatımıza iyice soktuğumuz ağzımızı burnumuzu örten maskeler bizi beta mikrobundan da çok iyi bir şekilde koruyacaktır. Zaten bu sebeple de yeni koronavirüs tedbirleriyle beraber grip vakalarının görülmesinde de belirgin bir azalma oldu.
Beta enfeksiyonu hangi belirtileri yapar?
Bu enfeksiyon tipik bir üst solunum yolu enfeksiyonu belirtilerinin tümünü yapabilir. Yüksek ateş, boğaz ağrısı, yutkunurken ağrı, halsizlik, iştahsızlık, baş ağrısı sık görülen belirtiler arasındadır.
Beta mikrobu nasıl oluyor da kalbi tutuyor?
Beta mikrobu çocukluk çağında sık görülen boğaz enfeksiyonlarına yol açar. En sık olarak da 5-15 yaş grubunda halk arasında ateşli romatizma denilen hastalığa sebep olur. Tıpta akut romatizmal ateş olarak adlandırılan bu hastalık beta mikrobunun eklemleri etkilemesiyle olur.
Ancak her beta enfeksiyonundan sonra romatizma gelişmez. Burada genetik faktörlerin de rol oynadığı bir dizi otoimmün reaksiyon yani bağışıklık sisteminin anormal cevabı söz konusudur.
Hepimizin bildiği gibi vücudumuza giren mikroplarla mücadele etmek için bağışıklık sistemimiz harekete geçer. Mikrobun içerdiği antijene karşı koruyucu asker olarak bilinen antikorları üretir. Ancak maalesef kimi zaman kendi vücudumuza ait dokuyu da antijen gibi algılayıp ona karşı antikor üretmeye başlar işte bu tür hastalıklara biz otoimmün hastalıklar diyoruz. Bu sebeple Akut romatizmal ateşte Beta hemolitik Streptokok mikrobuna karşı oluşan cevap sadece streptokok antijenlerine değil aynı zamanda benzer antijenik yapı gösteren dokularımıza da zarar verir.
Üst solunum yolu enfeksiyonunu takiben 10-14 gün sessiz evre sonrasında ateş halsizlik solukluk ile beraber akut romatizmal ateşin diğer bulguları ortaya çıkar. Yüksek ateş, eklem ağrısı, genellikle büyük eklemleri tutan gezici karakterdeki artrit yani eklem iltihabı görülür. Eklemde ağrı, kızarıklık ve ısı artışı vardır. Kardit yani kalp tutulumu olduğunda sıklıkla kalbin iç tabakasının etkilenmesiyle olan endokardit şeklinde ve kalp kapakları tutulumuyla karşılaşırız. Kalp kapakları içinde en sık mitral kapak tutulur. İkinci sıklıkta aort kapağı tutulur. Bu bulguların yanı sıra cilt döküntüleri, cilt altında nodül adı verilen şişlikler, sinir sistemi tutulumu ile istemsiz hareketler gözlenebilir.
Kalp tutulumu olunca
Akut romatizmal ateşin kalp tutuluma ait klinik özellikleri hayatı tehdit eden önemli bulgulardır. Kalp kapaklarının tutulumuyla kapağın işlevi ve kanın kalp içindeki hareketi bozulur. Böylece kalp içi boşlukların basıncı ve çapı değişir. Kalp akciğer damar sistemi bu basınç değişikliğinden etkilenir. Akciğerlerde sıvı birikir bu şekilde gelişen akciğer ödemi nefes darlığına sebep olur. Kalp boşlukları genişler, ritim bozuklukları başlar, kalp kasının da etkilendiği durumlarda pompa vazifesi doğru şekilde gerçekleşemeyeceğinden kalp yetersizliği ortaya çıkar. Tüm organların kalbin pompaladığı kan ile beslendiğini düşünürsek kalp, akciğer ve böbreklerin ön planda etkilendiği kritik bir tablo ortaya çıkacaktır.
Önlem ve Tedavisi
Romatizmal kalp hastalığı belirli bir mikroba ait boğaz enfeksiyonu sonrası geliştiğinden buna yönelik tanı ve tedbirler hastalığı önlemek açısından önemlidir. Akut romatizmal ateş gelişmişse sebep olan bakterilerin boğazda üremesini engelleyerek romatizmal ateşin tekrarlamasın önlemek için ayda bir kez uzun etkili penisilin tedavisi (Penisilin alerjisi varsa farklı bir antibiyotik) uygulanır. Bu periyodik tedavi 20 yaşına kadar ve kapaklarda kalıcı hasar kalmış hastalarda ömür boyu önerilir. Aspirin ve bazı durumlarda eklenen kortizon diğer ilaç tedavileridir. Kalp kapaklarında ileri derecede hasar oluşmuş ise tedavi cerrahidir.
Gelişmiş ülkelerdeki erken tanı ve yeterli tedaviler sayesinde akut romatizmal ateşin gelişme olasılığı ve buna bağlı kalp kapak hastalıkları eskiye oranla oldukça azalmış durumda iken gelişmekte olan ülkelerde bu durum halen önemli bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir.
Dünya sağlık örgütünün 141. Yönetim kurulu toplantısında tüm üye ülkelerin romatizmal kalp hastalıklarına öncelik vermeleri konusunda alınan karar doğrultusunda. Dünya Sağlık Örgütü ile beraber Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl önderliğinde ağırlıklı olarak Türkiye’de yaşayan Suriyeli çocuklara yönelik güzel bir proje gerçekleştirmiştik.
Önlenebilir hastalıklar grubuna giren romatizmal kalp hastalıkları bu çeşit farkındalık projeleriyle daha kolay baş edilir hale gelecektir.