1 Aralık 2019 tarihinde Çin ‘in Hubei bölgesinin başkenti olan Vuhan’da başlayan ve koronavirüs ailesinden bir virüsün sebep olduğu hastalık, özellikle 2020 yılı ocak ayından sonra büyük bir artış göstererek bütün dünyaya yayıldı ve 1 Mart 2020’de Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi yani küresel salgın ilan edildi. Kovid-19 pandemisi olarak adlandırılan hastalık, damlacık yoluyla bulaşan ve başlangıçta üst solunum yolu enfeksiyonu gibi seyreden, daha sonra da ölüme kadar gidebilen birçok komplikasyonlara da yol açabiliyor. Bu hastalıktan da diğer benzeri enfeksiyonlarda olduğu gibi maske, mesafe ve temizlik kurallarıyla korunmak mümkün. Ancak tarihteki pek çok salgında olduğu gibi bundan da kesin olarak kurtulmak için aşı ile kazanılan bağışıklık önemli. Toplumun büyük kısmının aşılanmasıyla mikrobun mutasyon ve bulaşıcılık gücünün kırılması mümkün. Bu nedenle salgının başından itibaren konuyla ilgili bilim insanları var gücüyle ve en hızlı şekilde aşı çalışmalarına başladı. Normal şartlarda daha uzun vakit alan çalışmalar en hızlandırılmış şekliyle ve başarıyla tamamlandı. Gelin bu aşılardan en yaygın kullanılan birkaçına bir göz atalım.
Sinovac’ın aşısı
Çin merkezli biyoteknoloji şirketi Sinovac’ın geliştirdiği CoronaVac aşısı inaktif bir aşı yani ölü virüs aşısı. Türkiye gerekli incelemelerini yapıp, 13 Ocak 2021 tarihinde bu aşıya acil kullanım onayını vermişti. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü de 1 Haziran 2021 tarihinde aynı şekilde acil kullanım onayını verdi. Bu aşının içeriğindeki virüs parçalanıp etkisiz hale getirilerek vücudumuza bir zarar vermeden bağışıklığımız uyarılıyor. Yani aşının içinde virüs var ama hastalık yapamaz durumda. Dolayısıyla korkmaya gerek yok. Böylece ölü virüsü bağışıklık sistemimizdeki askerler görüp tanıyacak. Ona göre silahlarını kuşanacak ve canlı virüse karşı koruma kalkanını oluşturacak. Bu aşının en güzel tarafı gelenekselleşmiş yöntemlerle üretilmiş olması. Hani acil kullanım onayıyla apar topar kullanıma sunuldu gibi bir kanaat var ya bu aşı çok iyi bilinen ve tecrübe edilmiş yöntemlerle hazırlandığı için uzun dönem etkileri konusunda diğer aşılara kıyasla daha net konuşulabilir durumda. Saklanma ve taşınma koşulları diğerlerine kıyasla çok daha kolay. Tek zorluğu üretiminin diğerlerine göre daha zor ve yavaş olması.
Pfizer-BioNTech ve Moderna aşıları
Diğer bir aşı türü de Mesajcı RNA (mRNA) Aşıları. Daha önce denenmemiş bir teknik olduğu için uzun vadede yapabileceği sonuçlar bilinmiyor. Mesajcı ribonükleik asit, hücre çekirdeğindeki genetik ana madde olan DNA’dan üretilen bir molekül. Hücrenin normal işleyişinde yine hücre içindeki ribozomlara protein sentezi için gerekli genetik kodu taşıyor. Aşı için ise mRNA’nın laboratuvarda yapay olarak üretilmiş şekli kullanılıyor. Virüsün diken proteinlerinin genetik kodunu taşıyan mRNA’lar aşı yoluyla verilerek hücrelerimizdeki ribozomları kandırıp, virüsün diken proteinlerini oluşturmasını sağlıyor. Burada da hastalık oluşturacak virüs yok. Oluşan diken proteinlerini yabancı madde olarak algılayan vücut karşı antikor geliştiriyor. Yani bağışıklık sistemimizin askerleri virüsün vücudumuzda yapıştığı yeri olan dikenlerine karşı korunma kalkanı oluşturuyor. Böylece virüs hücreye tutunamıyor. Bu oluşan diken molekülleri daha sonra yıkılarak vücuttan atılıyor. Bu aşılar çekirdekteki DNA’ya ulaşamadıkları için DNA’mızı bozma gibi bir riskleri yok.
Oxford-AstraZeneca aşısı
Grip benzeri hastalık yapan bir virüsün (adenovirüs) genetik müdahale sonrası koronavirüs proteiniyle desteklenerek insanda bağışıklık oluşturması amaçlanarak hazırlanmış bir viral vektör aşısıdır.
Johnson & Johnson aşısı
Bu aşı da bir viral vektör aşısı. Diğerlerinden farkı, tek doz uygulanması, kanda pıhtılaşma yapma problemi nedeniyle kullanımına bir süre ara verilmişti. Danimarka 14 Nisan’da bu sebeple EMA’nın onayladığı aşıyı programdan çıkaran ilk ülke olmuştu.
Avrupa İlaç Ajansı (EMA / European Medicines Agency ) bunlardan BioNTech-Pfizer, Moderna, Astra Zeneca ve Johnson and Johnson aşılarını onaylıyor. Ancak Sinovac’ın aşısını 4 Mayıs’ta incelemeye başladığı halde hâlâ onaylamadı.
Avrupa İlaç Ajansı ne yapar?
Avrupa İlaç Ajansı (EMA), 1995 yılında kurulmuş, merkezi Amsterdam’da olan bir kuruluş. Görevi Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa Ekonomik Alanı (AE A) içindeki ilaçları değerlendirerek ve izleyerek insan ve hayvan sağlığını korumak ve desteklemek.
Ajansın ana sorumlulukları, AB’deki ilaçların ruhsatlandırılması ve izlenmesidir. Şirketler buna Avrupa Komisyonu tarafından verilen tek bir pazarlama izni için başvurur. Kabul edilirse, ilgili ilacı AB ve AEA genelinde pazarlamalarına imkân tanır.
EMA, 36 üyeli bir yönetim kurulu tarafından yönetiliyor. Üyeler, kamu yararına hareket etmek üzere atanıyor ve herhangi bir hükümeti, kuruluşu veya sektörü temsil etmiyorlar. Kurul, ajansın bütçesini belirliyor ve yıllık çalışma programını onaylıyor. Ajansın icra direktörü tüm operasyonel konulardan, personel konularından ve yıllık çalışma programını hazırlamaktan sorumlu . EMA’nın 7 bilimsel komitesi ve Avrupa’nın dört bir yanından binlerce uzmanın yer aldığı birkaç çalışma grubu var .
Buraya kadar her şey normal gözüküyor. Bu yetkilere sahip bir kuruluşun hele bir de sağlıkla ilgiliyse siyaset üstü kararlar alması gerekir. Yani tamamen bilimsel ve tarafsız olmalıdır.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı başkan Prof. Dr. İsmail Balık hocam ile yaptığım sohbette, özellikle Sinovac tarafından yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı geliştirilen “CoronaVac” aşısının, saygın dergilerden biri olan The Lancet’te yayımlanan Türkiye’de yürütülmüş Faz-3 çalışması sonuçlarının konuyu yeterince açıklığa kavuşturacak nitelikte olduğunu konuştuk. Bu çalışmada aşının iki dozunun Kovid-19 enfeksiyonuna karşı yüzde 83,5 koruma sağladığını gösterildi. Üstelik çalışmaya dahil edilen 10 binden fazla katılımcı arasında aşıya karşı ciddi bir yan etki veya ölümün bildirilmediği, yan etkilerin büyük kısmının hafif olduğu gösterilmişti.
Tüm bu veriler ışığında Avrupa ülkelerine seyahat etmek isteyenlere aşı pasaportu uygulamasını koyarken, Sinovac’ın aşısını olmuş kişilere, bu aşıyı tanımadığını iddia ederek hiç aşı yapılmamış muamelesi uygulamak, tek kelimeyle bilimsellikten uzak bir ayrımcılıktır.
EMA’yı tüm bu bilgilerin ışığında aklıselim şekilde ve daha hızlı bir karar vermeye davet ederim.