Likit face-lift cildi operasyonla germeden likit (hyaluronik asit) bir madde ile daha gergin, daha yukarı kalkmış, daha sıkı olabileceğini anlatan bir ifadedir. Bu kadar iddialı bir vaadi yerine getirebilmesi için danışanın yüzünün çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Cilt yaşı, güneş hasarının olup olmaması, cildin dermisinin durumu hakkında bir fikir verecektir. Ayrıca yüzün volüm kaybının olduğu bölgeler, mimiklerin kontrolünde olan kırışıklıklar ve hatta kemikteki volüm kayıpları birlikte değerlendirilmelidir.
Örneğin; alt yüzdeki bir sarkmayı neştersiz düzeltebilmek için, göz altı çukurlanmalarını, yanakların içe kapanmalarını, çenede katlanmayı, temporal (şakak) bölgedeki volüm kaybını da göz önüne almak gerekmektedir. Yeni nesil hyaluronik asitlerin kalıcılık süreleri daha fazla, alerji riskleri çok daha az ve naturel yerleşim güçleri çok daha iyidir.
Biraz da hyaluronik asidin fiziksel ve kimyasal özelliklerinden bahsedecek olursak; hyaluronik asit, bir protein-şeker kompleksi olup, bulunduğu ortamda su tutma yeteneği olan ve cildin hücrelerinin yaşadığı, üretim yaptığı, savunma ve koruma yaptığı temel bağ dokusunun da ana maddesidir.
Deriye zerk edildiği zaman,
Konumuz estetik tıp olduğuna göre bence, bu konuda gündemden düşmeyen bilimsel makalelerde de en fazla uygulanan yöntem olan botox enjeksiyonu, güvenilirlik ile ilgili konuşulabilecek bir konudur.
Kas gevşetici özelliği sayesinde kırışıklıkların giderilmesinde kullanılmaya başlamasından bu yana 15 yıl geçti. Ancak öncesinde bazı başka hastalıkların tedavisinde yeri olan bir ilaç olduğu için yan etkilerinin neler olduğu konusunda artık sorun da pek yok. Yeni botulinum toksin tiplerine ve markalara karşı biraz daha tutucu davranmakta fayda olabilir, çünkü onların geçmişi az, deneyimleri az, dolayısıyla uzun dönem yan etkileri olup olmadığı bilinmiyor.
Uygulanan bir yöntemin güvenilirliği ile ilgili önemli kriter, bu ilacın ya da yöntemin etki mekanizması nedir, dolayısıyla insan bedenindeki yeri ve kabul edilirliği nasıldır ve özellikle vücuttan nasıl atılıyor? Bu konularda ilaca ve etkisine hakimseniz, sorun yok. Ayrıca bazı onay kurumları da güvenilirliğini desteklemektedir. Örneğin Food And Drug Administration (FDA), ABD’de kabul görmüş önemli bir merkez. Buradan onaylı olması da güvenilirliğini desteklemektedir.
Cildi kuru olan insanların su içmelerinin normal düzeyde olabildiği buna rağmen kuruluktan şikayet edebildiği sık rastlanan bir durumdur. Bu durumda içilen suyun cildin hücrelerince tutulamaması sorunu olabilir, altta bir tiroid hastalığı veya hormonal (premenapoz-menapoz) bir durum sözkonusu olabilir.
Bazen içilen suyun çok atılması da bir problemdir. Bir görüş de yenilen asitli gıdaların cildi hassaslaştırabileceğidir. Çünkü asitli içecekler ve yiyecekler kana karışmadan önce karaciğerde alkalize ya da nötralize hale getirilmektedirler, bu işlem sırasında daha fazla suyu kullanmakta, hücresel düzeyde karaciğerde yağlanma da ortaya çıkabilmektedir. Asitli gıdaları tüketen kişilerin bu nedenle ciltlerinin de sebum dengeleri, değişebilmektedir. Çoğu hastamın mide asidini arttıran gıdaları tükettiği zaman ciltlerinde akne, rozacea veya yağlanma gibi sıkıntıları da bu bilimsel görüşü bana ispatlamıştır.
Cilde derin nem kazandırmak aynı zamanda hücreleri de uyaran bir etkiye yol açmakta ve anti-aging etkisi olabilmektedir.
Tüm dünyada hidrorezerv tedavi veya dermis içi tedavi (intradermoterapi) isimleriyle uygulanmakta ve anti-agingde giderek vazgeçilmez tedaviler arasında yerini
Son zamanların popüler yöntemlerinden biri olan PRP, çağın getirdiği noktada önemli bir yer edinmiştir. Hücresel tedavilerin içinde en kolay uygulanan yöntem olması PRP’yi ilk sıralara taşımıştır. PRP tedavisinin tek başına yeterliliği, kişinin yaşına, yaşanmışlığına, cildin görünen ve analiz edilen sonucuna göre değişecektir. Cildi güneşten yıpranmış ve sarkmış da olsa yapılması faydalıdır, sadece cansız ve soluk görünüyorsa da yapılabilir. Bu yöntem hücrelerin çalışmasını tetikleyen büyüme faktörlerine ortam sağladığı için, anti-aging tedavide değişmeyecek bir yere oturmuş durumdadır.
PRP hücresel bir yatırımdır
PRP tedavisinin sonuçları, kişinin yaşı, cildini güneşten koruma şekli, sigara içip içmemesi, stres, beslenme, uyku durumları ile ilişkilidir. Her tedavide bu geçerlidir, insan hücrelerden oluşan canlı bir mekanizmadır. Tetiklenen hücreler 2-3 hafta içinde ürettikleri kollajen, elastik liflerin gerginleştirici etkinliklerini cilde yansıtmaya başlar, ciltte nemlenme etkisi ise daha erken fark edilebilir. PRP hücresel bir yatırımdır.
30’lu yaşlarda yapıldığında yaşlanma etkilerini geciktirebilir. 40’lı yaşlarda yaşlanma sürecini geriye çevirebilir. 50’li
Gelecekte bir gün organlarımızı, hasarlanan cildimizi veya uzuvlarımızı kendi kök hücrelerimizce tamir edebileceğiz. Bu da cildimizin hasarlarının geriye dönmesi yani yaşlanmanın durdurulması anlamına gelmektedir. Bu cümleleri okuduğumuz zaman bilim kurgu filmlerini anımsatır gibi bizi etkilese bile, bu fikirleri taşıyan birçok bilim insanları bu konular üzerine oldukça yoğun bir çalışma yürütmektedir.
Günümüzde kök hücreler ile ilgili çalışmalarda gelinen nokta; bazı organların tamir edilebilmesi, bazı amansız hastalıklarla mücadelede destek olunabilmesi, ciltte ise yeni kollajen üretimi için fibroblast adı verilen üretici hücrelerin üretiminin tetiklenmesidir. Bu amaçla kök hücrelerin rekonstrüktif cerrahide ve kozmetik cerrahide kabul görmüş bir yeri vardır. Ülkemizde de kendi yağ hücrelerimizden özel bir teknikle ayrıştırılabilen kök hücreler tekrar cildimize ekilebilmekte ve dokuları destekleyebilmektedir. Özellikle yüzün orta bölgesine uygulandığında yüz ovalini dahi yukarıya kaldırabilen etkileri gözlenebilmektedir. Bir diğer etkisi ise bu bölgeye sadece volüm vermesi değil, ileriye dönük hücresel yatırım yaparak cildin yaşını hücresel anlamda birkaç sene geriye
Adet düzensizliği period zamanlarının erken ya da geç olması durumudur. 28 günde bir (veya bu süreden 2-3 gün daha kısa veya uzun) adet görmek olağan kabul edilir. Menstruasyon sırasında hanımların cildinde değişiklikler olur. Bu dönemlerde yumurtalıklardan (overlerden) salgılanması artan hormon “progesteron hormonu” olup; akne tetikçisi olarak cildi etkiler.
Ayrıca cildin yağ üretimi de (sebum) arttığı için gözeneklerde genişlemeler, gözenek içlerinin dolması, dolayısıyla tıkanması, beyaz nokta oluşumları, bunu takiben siyah nokta oluşumu görülebilir. Artan yağ üretimi ve gözeneklerin tıkanması bakteriler için enfes bir “besiyeri” oluşturarak bakterilerin yuvalanmalarına neden olacak ve aknenin tipik kırmızı, ağrılı kabarık sivilcelerini oluşturacaktır.
Şayet adetler düzenli değilse; progesteron ve benzeri androjenik etkili hormonlar sürekli yükselerek bu dönemi hiç bitmiyormuş gibi yaşatacaktır. Bu döneme özgü aknelerin yerleşim yeri özellikle kulak önünden itibaren çene kemiği hattı boyunca, ağız çevresi, yanakla boyun arası ve boyun bölgesidir.
Hormonal tip sivilce veya aknenin tedavisi genellikle altta yatan adet düzensizliği problemine yol açan hastalıkların
Cilt kızarıklığının çeşitli sebepleri vardır. Açık tenli kişilerde daha yüksek oranda görülen bu durumun kılcal damarların yüzeye yakın olması ve hızlanmış kan dolaşımı ile ilgili olduğu söylenebilir. Peki neden kan damarları yüzeydedir? Ya da neden kan dolaşımı hızlanır? Bunlar var diye her zaman cilt kızararak mı reaksiyon verir?
Sıcak, soğuk, güneş, buhar, ilaçlar, stres, bazı gıdalar (baharatlar) cildin kan dolaşımını hızlandırabilir. Kan damarlarının yüzeye çıkması ya yapısaldır, ya da sonradan edinilmiştir. Özellikle açık tenli bir cilde sahipsek ve genetik olarak bazı hassasiyetlerimiz varsa çevresel etkenler cildimize daha fazla zarar verir.
Cildimizin çok sayıda çeşitli görevleri olan hücreleri vardır. Bu hücrelerden bazıları çevresel etmenlere karşı savaşarak cildin damarlarını ve diğer hücrelerini korur. Çevresel etkenler arasında en önemli olan bilindiği gibi ultraviyole (UV) ışınları yani güneştir. Özellikle UVA cildin dermis’ine (hücrelerin ve damarların olduğu tabakaya) kadar rahatlıkla iner. Buradaki yapıları olumsuz yönde etkiler, bu yüzden cilt kırışır, kurur, lekelenir, damarları hasarlanır, hatta ciltte kanser olabilir.
Şayet sıkıntı ve stresle
Cildimiz temelde hücresel döngünün hızı ile doğru orantılı olarak yaşlanır. Gerçek şu ki doğduğumuz zaman cildimiz yaşlanmaya başlar. Bir yaşında bile bir yıllık güneş görmüşlük, çevresel hasarlara maruziyet, beslenme ve uyku düzenine uyumluluk söz konusudur. Cildimiz elbette kendini yeniler, bu yenilenme hızı 25-30 yaşlarından itibaren azalmaya başlar ve yaşlılık belirtileri görülür.
Yüzümüzün üst bölgesi mimik kaslarının kullanımıyla doğru orantılı olarak yaşlanır. Hangi yaşta olursak olalım göz çevresinde veya alında ya da kaş arasında kırışıklıklarımız olabilir. Ancak bu çizgiler yaş ilerledikçe yerleşmeye ve derinleşmeye başlar. Bu nedenle bu kırışıklıkların olmasını mimiklerimizi kontrol ederek veya botox yaptırarak engellemeye çalışmak doğru bir yaklaşımdır.
Yüzümüzün orta bölgesi doku çökmesi ve yumuşaması ile ilişkili olarak yaşlanmaktadır.Bu bölgede bağ dokusunun sıkılığını belirleyen ana madde hyaluronik asit içerikli jölemsi sıvı ve yağ dokumuzdur. Bu kayıpları azaltmak için fazla değişken bir kilo durumunun olmaması gerekir. Kaldı ki kadınların aylık periodları veya hamilelik dönemleri daha sonra da premenapoz ve menapoz, bu kayıpların en fazla yaşandığı