Anti-aging prensibi; kişinin kendi ihtiyaçları doğrultusunda doğru yöntemlerin kombine edilmesine dayanır. Şöyle ki; dinamik yani kasa bağlı olarak cildin hareketi ile oluşan kırışıklıklarda elbette ki botulinum toksin uygulaması en doğru çözümü sunmaktadır. Çünkü bu tedavi ile çalışan kaslar gevşetilir ve geçici olarak çalışmaları yavaşlatılır ve uygulanan bölgede cildinin gerginliği geri kazanılmış olur.
Örneğin cilt altı dermis dediğimiz bölgenin hyaluronik asit rezervi yaşla birlikte azalmaktadır; bu bölgeye çeşitli dozlarda hyaluronik asit enjekte edilebilir. Bu tip enjeksiyonları dolgu enjeksiyonu adı altında toplamak tam doğru değildir. Bu yöntemle hedef, ya kaybedileni yerine koymak ya da boşlukları doldurmaktır. Yüzü şişiren yöntemler ise cerrahi olarak uygulanan fazla yağ enjeksiyonlarıdır. Yağ enjeksiyonları da bilinçli ellerde çok başarılı olup; günümüzde kök hücre teknolojisi ile beraber fazla şişmeden hem de hücresel canlanmayla beraber uygulanabilmektedir.
Vitamin iğneleri ya da mezoterapi ile yapılan cilt uygulamalarında hedef, çalışan hücrelere direk olarak ihtiyacı olan maddeleri vermektir. Bu sayede hücreler bu vitamin, mineral ve aminoasitleri
Her gün kaç saç telinin döküleceği, kişinin toplam terminal saç sayısı, saçlarının yaşam döngüsünün ortalama süresi, genetik özelliklerimiz, metabolik özelliklerimiz ve yanı sıra, saçlarının maruz kaldığı fiziksel etkiler (şampuanlama, fırçalama) gibi faktörlere bağlıdır. Kopan ve kırılan saç telleri de dikkate alınmalıdır, çünkü bunlar görünürde dökülen saç sayısını arttırmaktadırlar. Aslında, döküldüğü sanılan saçların çoğu bazı sebeplerden ötürü kırılmış olan saç telleri olabilmektedir.
Bazen özellikle vücudun stres altındayken gösterdiği tepkiler dışında, saçlarda aşırı dökülme tariflenir. Bu durum kadınlarda erkeklere göre daha sık görülebilir veya kadınların saçlarına olan ilgisi yüzünden daha fazla göze
Cildimizi sonbahar, kış ve daha ışıksız – soğuk günlere hazırlamak için adım adım yapılması önerilebilecek temel işlemlerden cildi ölü deriden arındırmak en önemlisi olacaktır. Hem yüz, hem de vücut için geçerli olan peelinglerin sadece çeşidini iyi belirlemek gerekir. Vücut için kahverengi şekerden oluşan hafif yağlı ama arındırıcı mekanik peelingler, yanı sıra sırttaki siyah noktaların temizliği yapılabilir. Yüz için ise fitik asit, glikolik asit, laktik asit peelingler ile yumuşak bir arınma yapılabilir, ancak lekeler varsa daha ileri peelingler uygulanabilir.
Cilt hastalıkları uzmanı tarafından, peeling sonrası arınmış ve temizlenmiş cilde reçete edilen ev bakım ürünleri ile bu etkinin uzun solukluluğu sağlanabilir. Bu ürünler arasında özellikle akşamları retinoik asit içerikli ürünler ve beraberinde leke önleyici ürünler, gündüzleri ise C vitamini içerikli ürünler ve güneş koruyucular olmazsa olmazlardır.
Sırada ise cildin dolaşımını düzenlemek ve canlandırmak olabilir. Bunun için IPL, Led terapi önerilebilir. Vitamin ve hyaluronik asit enjeksiyonları ile cilt derinlemesine nemlendirilir ve beslenir. Kurumuş, güneşin etkisiyle gerçek rengini kaybetmiş ciltlerde her yaşa uygun
Göz kapaklarının şişme nedeni araştırılırken öncelikle altta yatan bir hastalık olup olmadığına bakılır. Endokrin problemleri, böbrek problemleri, vücutta ödem yapan tiroid hastalıkları (hipo tiroit, haşimato tiroiti gibi), metabolik sorunlar (diyabet, insülin direnci gibi), üst solunum hastalıkları (sinüzit, vs.) ve alerjik hastalıklar göz kapaklarının şişmesine neden olabilir.
Yukarıda saydığım organik nedenler elendikten sonra çevresel faktörler araştırılır. Göz kapakları yüksek yastıkla yatmadığımızda bile şişebilir çünkü çok ince bir yapıya sahiptir.
Yatış pozisyonumuz da en az yastık yüksekliğimiz kadar önemli bir nedendir. Özellikle yüz üstü uyumayı tercih ediyorsak sabah kalktığımızda göz kapaklarımız şişmiş olabilir.
Masaj sırasında da yüz üstü pozisyonda olduğumuzdan göz kapaklarımız şişebilir. Çünkü vücutta ödem yapan atık kan, masajla ayak parmak ucundan kalbe doğru yönlendirilir. Dolayısıyla masajın sonunda yüzümüzde toplanan ödemin de kafa derisi ve alın bölgesine yapılacak parmak hareketleriyle kalbe yönlendirilmesi gerekir. Aksi takdirde yataktan kalktıktan yaklaşık bir saat sonra göz kapaklarındaki ve yüzdeki şişlik inmeye başlar. Çünkü dokular arasındaki
Yaz aylarında güneşin etkisiyle kuruyan saçlarımız özel ilgi ister. Çünkü UV ışınları cildin kolajen yapısını hasara uğrattığı gibi saçın keratin yapısına da zarar verir. Böylece saçlı derinin beslenmesi de azalır. Saçlarımızı güneş ışınlarından ve aşırı kuruluktan korumanın çeşitli yolları vardır:
UV ışınlarına karşı filtre görevi gören bazı seramid içerikli krem veya serum formunda saç ürünleri vardır ki bunlar saç şaftını kaplayarak saçları güneşe karşı korurlar. Bu ürünler UV önleyici olarak bilinirler. Yazın sık sık yıkanan saçların mümkün olduğunca havlu ile nemi alınarak oda sıcaklığında kurutulması, fön makinesi kullanımının en aza indirilmesi de UV ışınları nedeniyle hassaslaşan saçların daha da kurumasını önleyecektir. Saçları UV ışınlarından korumak için şapka takılması iyi bir çözüm gibi görünmekle birlikte sürtünmeden dolayı saçlı deride saç kaybına neden olabilir. Bu durumda yapılacak en güzel şey belli saatlerde güneşe çıkmamak olacaktır.
Deniz ve havuz suyuna karşı da bone takmak iyi bir çözüm gibi görünse de hem alnı çok sıktığı hem estetik görünmediği hem de sürtünmeden dolayı saç kaybına neden olabileceği için pek tercih edilmez. Klora karşı bone dışında
Son yıllarda güneş koruma kremlerinin çeşitliliğinde büyük bir artış var. Hemen hemen çoğu hem ultraviyole A hem de B ’ye karşı etkili, bazıları ınfrarede karşı da etkili ürünler. İçerisindeki mineral bazlı (çinko oksit), filtre etkili bariyer görevi iyi olan (mexoryl XL vs) birçok madde bulunmaktadır. Çocuklarda da güvenle kullanılabilen bu ürünleri seçerken cildimizin tipine uygun olan koruma faktörü en az 15-30 ve üstü olan ürünleri seçmeliyiz.
Bu tip ciltlerin nemsizlik dışında bazen kızarıklık oluşması veya kılcal damar oluşumuna yatkınlık gibi durumları söz konusudur. Bu nedenle bizim için özel bir yeri vardır. Kullanılan günlük ürünlerin dahi özenle seçilmesi yazı ve kışı ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Yaz aylarında terlemeyle birlikte ciltte su ve mineral kaybı ortaya çıkabilmekte ancak bu durumu yaz aylarında hafifçe artan yağlılık ile dengeleyebilmektedir.
Ter ve yağ bezlerinin kanallarının ortak olması su kaybını dengelemek adına doğal bir savunma sistemidir. Bu doğal koruma sisteminin bozulmaması için aşırı cilt temizlikleri, kuru ve hasas olan ciltlere tavsiye edilmez. Ancak haftada bir enzim peelinglerle veya haftada bir veya iki defa hafif glikolik asitli
Güneş lekeleri nasıl oluşur, nasıl tanıyabiliriz? Diğer lekeler ve benlerden nasıl ayırırız?
Güneş lekelerinin bir kısmı sadece güneşlenme sonrasında görülür ve mutlaka güneşe maruz kalan yerlerdedir. Kenarları yıldızsı uzantılar gösteren bu lekeler sütlü kahverengi renktedir ve 0.5-2 cm arasında değişen çeşitli büyüklüktedir. Kalıcı olan bu lekelere lentigo solaris yani güneş (solar) lekesi denir. Çiller ise güneşle ortaya çıkar ancak kalıcı değildir ve kışın tekrar kaybolur. Bir kısım lekeler ise yine güneş gören yerlerdedir ancak altta yatan başka bir sebep de bulunabilir. Bunlar genellikle bayanlarda görülen ve hormonal olarak oluşmuş olan lekelerdir. Benlerin ise güneşe maruz kalındıkça sayıları artabilir veya renkleri koyulaşabilir, boyutları büyüyebilir. Ancak güneş görmeyen yerlerde de görülebilirler. Deriden daha kabarık veya deri düzeyinde olabilirler. Bu durumda bu tip benlerin veya oluşumların Dermatoloji Uzmanı tarafından dermatoskop cihazıyla taranmaları ve takip edilmeleri gerekir.
Güneş lekelerinin tedavisi nasıl olur?
Çok yeni ve yüzeyel olan lekeler cildin üst tabakasının mekanik olarak soyulmasıyla (mikrodermabrazyon yöntemi) veya kimyasal peeling ile