Rus Büyükelçi’nin Ankara’da öldürülmesi sıradan bir cinayet değildir.
1) Bu bir istihbarat zafiyetidir, güvenlik zafiyetidir. Bu cümleye artık alıştık. Devletin istihbarat örgütü uzun zamandır iflas halindedir.
2) Bu bir provokasyondur. Hedef, Türkiye-Rusya ilişkileridir. Rusya ile Türkiye’nin arasını bozma kararlılığıdır.
Ama Rusya, Türkiye ilişkileri zayıflamamalı bilakis daha da güçlenmelidir.
Güçlenecektir.
TERÖRE KARŞI ORTAK GÖRÜŞ
Ben AKP’li değilim.
CHP’li de değilim.
Çünkü ilkem “doğruya doğru, eğriye eğri” demektir.
Objektif olmaktır.
Yani bana göre doğru ve bana göre eğri.
Bu yıllarca yani bugüne kadar böyle gitti. Bundan sonra da değişmez.
Ömrüm hep gazetecilikle geçti. Hukukçu da olduğum halde her an o mesleği de yapabileceğim halde hep gazeteci olmayı ilk, yani birinci iftihar vesilesi saydım.
Ve hep onun gereğini “doğruya doğru, eğriye eğri” demekte buldum.
***
Bunları şunun için söyledim, yazdım.
Geçen gün benim köşemdeki yani bu köşedeki yazı “Şiddete karşı şiddet” başlıklı yazıydı. Ve artık teröre karşı bir bölgemizde sıkıyönetim tavsiye ediyordum.
Çünkü artık sabrımız taşmıştı. Aynı gün Cumhurbaşkanı’nın demeci de gazetelerin çoğunda manşet oldu. O da “Teröre karşı seferberlik” idi.
Kapsamı farklı ama olsun benzer bir tedbir. O teröristlere bugüne kadar yapılandan daha sert, daha farklı, daha şiddetli, daha ciddi davranmak.
Ve bunu “resmen” ilan etmek. 35 yıl artık yeter, terörü bitirme yolunda en ciddi yolu tutacağız, kullanacağız, demek. Yani, onlar artık tutum değiştirip kır yerine şehirlerde baskın yolunu tercih ettilerse, onlar için bizde bu yolu kullanacağız.
***
Memleketin menfaati söz konusu ise hep ayrı görüşte olanlar bile aynı şeyi savunabilirler, ortak görüş ortaya koyabilirler.
Partiler de, tek tek kişiler de böyle yapmalı.
AKP, CHP, MHP’nin bu kritik günlerde bazı konularda işbirliği yapması bunun göstergesidir.
Keşke HDP de bir Türkiye partisi olduğu idrakiyle teröre karşı fikirlerini açıklasaydı. Veya bu ortaklıkta yer alabilseydi.
***
Son söz şu olabilir.
Ülke çıkarı söz konu olunca fertlerin ve kurumların düşündüğü çareler birbirine paralel olabilir, benzeyebilir. Bu memleket için iyi bir sonun müjdesidir.
Böyle olmalıdır.
ŞAM VE Politikamız...
Suriye’de şimdi ABD sanki çekingen, hareketsiz.
Hareket Rusya’da, İran’da, Şam’ı destekleyenler onlar.
Yani Rus, İran, Şam ittifakı gündemde.
Son Halep galibiyeti de bu 3’lünün. Muhalifler mağlup oldu ve Türkiye sayesinde açılan koridordan kaçarak canlarını kurtardılar.
***
Türkiye’nin Suriye’den istediği, beklediği ne?
1) Türkiye sınırında Kürt kantonları kurulmasın.
2) Türk sınırında Türkiye’yi rahatsız eden IŞİD olmasın.
Peki Şam’ın kazanması sonunda Suriye’de birlik kurulursa, Esad kuzeyde, Türk sınırındaki Kürt kantonlarına yani Suriye devleti içinde başka bir devlete müsaade eder mi?
Etmezse bu Türkiye’nin lehine.
Ederse Türkiye’nin aleyhine.
Ama Esad’ın, yani Şam’ın, kendi başına muhaliflere karşı savaşı kazanması imkânsız. Rusya ve İran olmasa o Halep’e bile giremezdi.
Öyleyse Türk sınırında Kürt kantonları kurulması veya kurulmaması da yalnız ona bağlı değil. Onun elinde değil.
Kürt kantonlarının istikbali yalnız Esad’ın elinde olsa Ankara’nın onu desteklemesi beklenirdi.
***
Öyleyse şimdi durup bir süre olayları incelemeli ve gelişmelere göre Ankara karar vermeli. Bir süre sonra belki bugünkü politikamızı değiştirip çıkarımız için Esad’a barış eli uzatmak zorunda kalırız. Ama belki. Çıkarımıza göre...
Bekleyip görelim...
Bu arada unutulmasın ki ABD sınırımızdaki kantonların sahibi PYD’yi yani PKK’yı destekliyor...