Reina teröristine cinayet silahını veren kim?
Katilin çocuğu ortada yok.
Terörist Reina’nın içini nasıl öğrendi, anlatan yok.
Baskından önce Reina’nın kapısında 4 polis vardı, 3’ü ne oldu!
Terörist yalnız mıydı yoksa yardımcısı var mıydı?
Olaydan birkaç gün önce Reina’ya giren drone var mıydı?
Gizlendiği evde bulunan kadınlar katile teşekkür için sunulmuş doğru mu?
“Taksim’de katliam olamaz, Reina var, ben orada adam öldüreyim” demiş, demiş mi?
Emir veren kim, ondan bilgi alan kim, bilen var mı?
Soru, soru, soru.
Meçhul, meçhul, meçhul.
***
Bu bilinmezler herhalde yakında meçhul olmaktan çıkacak.
O zaman rahat nefes alacağız.
O günü bekliyoruz.
Yoksa bilgisizliğimiz, bilgimizdeki kargaşa neredeyse ilk günkü gibi devam edecek.
***
Bakın şunları Nihat Ali Özcan saptamış...
“Reina canisi, Tacik asıllı Özbek vatandaşı. Kılavuzu Iraklı Arap. Evdeki kadınlar Sengalli, Mısırlı, Somalili. Hücre irtibat elamanı Türk. Saldırının kurbanları İsrail, Lübnan, Hindistan, Suudi, Tunus, Irak, Kuveyt, Kanada ve Türk. Tam bir sınıflandırma karmaşası.”
Doğru değil mi?
***
Bu olay bize örnek olmalı.
Önce, istihbarat, polis öyle farklı çalışıyor ki başarı garantili oluyor.
İşte bu olayda bu var, yani yakalamada başarı var.
Sonra şunu da artık görmeliyiz.
Yurdumuz çeşitli ülkelerin elemanlarının terör alanı gibi.
Adamları yetiştirip ve imkânlarla donatıp Türkiye’ye yolluyorlar.
Onları pişman etmeliyiz.
Nasıl?
Son olaydaki gibi bir istihbaratla ve başarılı bir polis çalışmasıyla.
Hadi kolay gelsin.
TV’LER Dizi ve tartışma
TV’lerde “eş bulma” programları var.
Ben eskiden “Türk halkını tanımak, öğrenmek istiyorsanız bunları seyredeceksiniz” diyordum.
Şimdi bunu demiyorum. Çünkü bu programlar eskisi gibi değil. Değişti. Yapmacık oldu. Gerçekten uzaklaştı. Tiyatro gibi, oyun gibi bir şey, senaryosu var. Aynı kişiler her gün ekranda. İnandırıcı değil.
Sonra o TV’den bu TV’ye geçenler var. Bir yerde, bir TV’de aylarca kalıp artist gibi yazılan senaryoya göre oynayanlar. O programlar artık saf Türk insanını tanıtmıyor, bundan uzaklaştı.
Aylar önce bir programa katılan bir Roman kızını methetmiştim. Şimdi, o kız TV değiştirdi. Ve katıldığı yeni kanal da sanki tiyatrocu. Her gün o var, oynayıp duruyor.
Bir başka, rakip TV kanalına da güzel yeni bir Roman kız geldi. Her gün onu da seyretmeye mahkûmsunuz.
Sanki program “eş bulma” değil de “yemek” programı. Oysa bir süre önce Romanlar umut vermişti.
Bakın onların bu başarıları Cumhuriyet gazetesinde nasıl yer almıştı.
“Tepecik Kültür Sanat Eğitim Derneği (TEKSED) çatışı altında bir araya gelen 12 genç Roman müzisyenden oluşan Tepecik Filarmoni Orkestrası ilk konserini verdi. Perküsyon sanatçısı Hamdi Akatay’ın öncülüğündeki gençlere Konak Belediyesi de destek verirken, ‘İlle de Mozart olsun’ başlıklı konserde Mozart’ın 16 ve 25. senfonilerinin Roman yorumu büyük alkış aldı.”
Böyle çalışmalara, gösterilere devam. Eş bulmadaki ciddiyetsizliğe, sululuğa son.
***
Hep söylüyoruz.
TV’lerde diziler ve tartışmalar var.
Tartışmalar gece saat 12.00’ye kadar sürebiliyor. O saati geçenler de oluyor. Demek ki izleniyor. Eğer böyleyse iftihar etmeliyiz.
Diziler ise TV’lerin baş sermayesi, yarış halindeler.
Ama mesela cumartesi akşamları bu yarış yok. Pazar akşamları ise sevdiğim bir dizi var, “Bodrum Masalı”.
Daha fazlası acaba niye yok?
KÖPRÜ Trafik tıkalı
3. köprü yapıldı.
Herkesin beklentisi neydi?
İki köprüde trafiğin rahatlaması. Yani araçların bir kısmının iki Boğaz köprüsünden 3. köprüye akması. Ve iki köprüde trafiğin rahatlaması.
Ama nerede?
İki köprü yine dolu, tıkalı...
Yani hesap yanlış çıktı. Belki de 3. köprünün yeri başka semt olmalıydı.
Başka izahı var mı?
VALİ Görmüyor mu?
Geçen gün, yıllar sonra Cağaloğlu’na yolum düştü.
Sirkeci’den geçip Cağaloğlu’na çıktım. Vilayetin önündeki yol değişmiş. Çıkış dik ve dar yola verilmiş.
Semt güzelleşeceğine rezil olmuş.
Trafik arapsaçı, yollar geçit vermiyor.
Dükkânların hepsi başka görünüşte. Yayalar geçit filan tanımıyor.
Üzüldüm.
Ben Sirkeci’den Cağaloğlu’na çıkışın artık daha güzel olduğunu tahayyül ederdim, yanılmışım.
Hem de vali, her gün bu yolu kullanırken.