TÜRKİYE önce haftalarca TEKEL işçilerini konuştu.
Uzun zamandır unutulan işçi direnişleri, TEKEL işçilerinin duruşlarıyla uyanışa geçti. Tam ardına İzmir’deki TARİŞ işçilerinin eylemi geldi. İşçinin hakkını araması hepimizi umutlandırdı.
Tariş İplik A.Ş.’nin 600 işçisinin çalgılı, türkülü eylemleri günlerdir sürüyor.
Ancak işçi eylemi gibi görünse de İzmir’de yaşanan olaylar özünde, bir devlet politikasının işçi ile üreticiyi nasıl karşı karşıya bıraktığını gösteriyor.
* * *
Tariş Pamuk Birliği’nin 40 bin üretici ortağı var.
Ve zararı dizboyu.
Bu arada 2000 yılında tüm birliklerin borcunu devlet sildiği ve ‘Bundan sonra birlikler başının çaresine baksın’ dediği halde, yine borçlar dağı aşmış durumda. Çünkü kamu mantığı birlikleri terk etmiyor, ihtiyacın çok ötesinde personelle çalışıyorlar, devlet elini çekince üreticinin tek desteği birlikler kalıyor ve eski alışkanlıklar bırakılamıyor.
Yönetim Kurulu Başkanı Beliğ Azbazdar göreve ağustos ayında geldi. Söke eski belediye başkanı ve pamuk işi yapıyor. Azbazdar yıllardır TARİŞ pamuğun üyesi ve çarkı tersine çevirmek için kararlı şekilde göreve geldiğini belirtiyor.
Pamuk Birliği’nin en büyük kara deliği iştiraki Pamuk İplik A.Ş.’ydi. 100 bin iğ’lik devasa fabrika, kurulduğundan bu yana zararda. Kapatılmadan önceki bir yıl fabrika çalışıyor gösterilmiş ve işçilerin kısa çalışmadan yararlanarak maaş almaları sağlanmıştı. Fabrikanın son iki yıllık zararı 34 trilyon lira.
Bundan sonrasında ise işçi temsilcilerinin ve Başkan Beliğ Azbazdar’ın ayrı ayrı iddiaları var.
* * *
Azbazdar, kilit vurmadan önce çok çözüm yolu aradığı konusunda iddialı.
“Bu kadar zarara neden sendika temsilcileri ses çıkarmadılar? Göreve gelince bu böyle gitmez diyerek bin ayrı formül önerdim, kimse yanaşmadı. ‘Dönüşümlü formülle çalışanları 300 kişiye düşürelim fabrikayı çalıştıralım’ dedim, ilgilenmediler. Siz çalıştırın, kira almayalım dedim ya da sendikadan yönetime iki kişi girsin diye teklif ettim. Dönemin Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan’a fabrikayı devlete verelim diye teklif bile ettim. Amacım kapatmak değildi, şartlar ve sendika zorladı. 300 kişiye düşselerdi, fabrikayı işletebilirdik. Her öneriyi ellerinin tersiyle ittiler.”
Azbazdar, daha önce Kasım ayına kadar ödeyecekleri tazminatları erkene çektiklerini, Nisan ayı sonuna kadar ödeyeceklerini belirtti. Zaten hesap net. Üzerinde 60 milyon liralık haciz olan fabrikanın araziyle birlikte değeri 110 milyon lira, işçinin toplam alacağı ise 14 milyon TL. İçindeki makinalar bile satılsa işçinin alacağını karşılıyor.
Ancak yaşananlar iki kesimi, üretici ile işçiyi birbirine güvensiz hale getirmiş. Sendika hiçbir teminata güvenmiyor.
* * *
‘Çünkü’nün nedeni çok.
Türkiye’de 2002’de kütlü pamuk üretimi 721 bin tondu, 2009 yılında 193 bin ton. Ülke pamuk ithalatı için yurtdışına 2 milyar dolar göndererek, yabancı üreticileri destekliyor. Türk pamuğu değerlensin diye kurulan fabrika, son bir yıldır Yunan pamuğu işliyordu.
Tarım politikaları Türkiye’yi bu kadar açık bitirirken, birlik yöneticileri de “Hala nasılsa devlet bu borcu affeder” diyerek borçları katlarken ve Ankara da “Birlikler fonksiyonlarını yerine getirmiyor, tasfiye edelim” politikasını sessiz sedasız izlerken bu tablo oluşuyor aslında. Denetlemekle görevli bakanlık yetkilileri bugüne kadar hiçbir uyarıda bulunmuyor.
Bu arada yönetime bugüne kadar gelenlerin çoğu, çoluğu-cocuğu işe koydurayım derdinden vazgeçmiyor. Beliğ Azbazdar da bunu kabul ediyor ve açıkça şunları söylüyor:
“Bu kadar zarar edilmesinde, üreticiden yöneticiye, sendikacıya, devlete, denetçiye kadar hepimizin kabahati var. Trilyonlarca lira birliklere kendilerini düzeltsinler diye verildi, neden bunun hesabı sorulmadı. Başbakanlık Devlet Denetleme Kurulu hesap sorsun. Şimdi bizi işçilerle baş başa bıraktılar.”
Bir yanda işçi kesimi de bu eylemlerle, bu kadar yanlışlığın içinde neden kendilerinin mağdur olduğunun hesabını soruyor aslında.
* * *
Her iki tarafla da anlaştığımız nokta şu; işçinin suçu yok. İşçiye gel dersin çalışır.
Şimdi ise olaylar tamamen birbirinin içine girmiş görünüyor. Öyle noktaya gelindi ki, tazminat talebiyle başlatılan grevde, fabrikanın yeniden açılması isteniyor. Öte yandan Başkan Azbazdar, işçilerin, evine kadar gelip tehdit ettiklerini söylüyor.
Evet perdeye bir gölge oyunu vuruyor. Bir tarafta işçi, bir tarafta üretici, arkadan iki çubuk, oynatılıyor.
Kurtuluş reçetesi hazır
Pamuk Birliği katrilyona varan borçlarıyla boğuşup düze çıkmaya hazırlanıyor. Ancak birlik kendini toparlamış, rotasını çizmiş görünüyor. Birliğin üreticiye borcu kalmamış, bu kısa zaman için büyük başarı. Sadece 2008-2009’da 53 trilyon faiz yükü oluşan birlik için acil gayrimenkul satışına girdiklerini anlatan Azbazdar, borçlarının 400 milyon lira civarına indiğini bunun ise yarıya yakınının DİFİF kredisi olduğunu belirtiyor. DİFİF konusunda devletin destek vermesi halinde, çok daha kısa sürede düzlüğe çıkacaklarını inanıyorlar. Bu yıl üretici yıllardan sonra fiyatlardan memnun kalırken, fiyatlar piyasayı tutmuş görünüyor.