Dilek Gappi

Dilek Gappi

dilek.gappi@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şimdi yollara kendisi için düşecek...



Patronlar Kulübü’nde beklenen değişim gerçekleşti ve ikinci kadın başkan koltuğa oturdu.
“TÜSİAD’ı light muhalefet yapsınlar diye özellikle kadınlara bırakıyorlar” kritiklerine inat, Ümit Boyner ekibini güçlü isimlerden oluşturdu ve daha koltuğa oturur oturmaz, sesiz başkan olmayacağını sözleriyle hissettirmeye çalıştı. “Yalnızca cari ve istihdam açığımız yok, demokrasi açığımız da var. Herkesten şüphe duyuyoruz. Konuşmuyoruz bağırıyoruz, dinlemiyor, dinleniyoruz” sözleri başlangıç için isabetliydi.
Önceleri yaptığı evlilikle çok konuşulan, sonra finans bilgisiyle Boyner Grubu’nun kasası olan, ardından Türkiye’nin Patronlar Kulübü’nün zirvesine oturan yeni Başkan’a tipik bir Egeli demek de mümkün.
Ege’nin havasını taşıyan işkadınını aslında Egeliler çok da yakından tanımıyor.
Bugüne kadar özel yaşamıyla birlikte sınırlı kalmaya özen gösterdi Ümit Boyner.
Bense, kendisini yaklaşık altı ay önce, bir dergi röportajında daha yakın tanıma ortamı buldum. Konuşmasında sık sık Cem Boyner’e olan sevgisini ve onun siyaseti değiştirme çabasına hayranlığını anlatıyordu.
“Cem isterse onunla yeniden Türkiye yollarına düşerim” diyordu.
Ümit Hanım, şimdi TÜSİAD Başkanlığı ile kendisi için yollara düşmeye hazırlanıyor.
Patronlar Kulübü’nün başına gelen Boyner’i
“Samimi, pozitif, detaylara meraklı, disiplinli ve cazibeli tipik bir Egeli kadın” olarak tanımlamak mümkün.
Hırslı olduğunu belirtmeme gerek yok. O ortada.
Gerçekleştirdiğimiz görüşmede sorularıma verdiği, hangi yanıtlarla bende iz bırakmıştı şimdi onu anlatabilirim.
Belki, patronların başındaki patrona dair ipucu olur...

“Babasız disiplinli bir ailede büyüdük””
- Ailem göçmen, mübadele ile Ayvalık’a gelmişler. Babamı çok genç yaşta kaybettiğim için disiplinli yetiştirildim. Orta halli bir aileydik ama zor şartlarda iyi eğitim aldık.
- Amcam Şahin Alpay 1970’lerin başında yurtdışına kaçmak zorunda kalan bir maoistti. Ailenin bir kesimi de Adnan Menderes ve Demokrat Parti’ye inanan, sağcı bir kesimdi. Aile içinde fikir çatışması bile çok saygılı bir şekilde değerlendirilirdi. Bu nedenle, her zaman siyasete ilgi duydum.
- Uzun süre yurtdışında okudum. Döndüğümde maalesef finansı seçtim. Türkiye’de yapılabilecek en zor mesleklerden biri finans içinde olmak. Her türlü krizi yaşadık. 1985’ten beri çalışıyorum.

“Cem beni siyasetle çekti”
- Gençliğimde hayatımın odak noktası; kariyer, para kazanmak, başarılı olmaktı. Ta ki Cem’le tanışıncaya kadar. Sonra hayatı da toplumu da farklı algılamaya başladım.
- Cem’le kickbox yaparken tanıştık ve bizi siyaset yakınlaştırdı.
- Yeni Demokrasi Hareketi ciddi bir ses getirdi, ancak ben öndeyim, sen alttasın durumları çok şeyi değiştirecek hareketi bitirdi.
- İhtimal vermiyorum ama Cem yeniden siyaset derse onunla tekrar yollara düşerim.
“Türkiye sosyal devrim geçirmeli”
- Türkiye şu anda belki de modern tarihin en kutuplaşmış dönemini yaşıyor. Ben toplumun bu kadar kutuplaştığını hatırlamıyorum. Diğer taraftan da yüzde 20’lere varan bir işsizlik, kriz var. Bence Türkiye, sosyal devrim geçirmeli.
- Türkiye’nin geleceği; siyasi istikrarından, demokrasinin tam yerleşmiş olmasından, şeffaf ve hesap verilebilir olmasından geçiyor. Bunu tam anlamıyla devam ettirecek bir siyasi parti ben göremiyorum.
- Cem’le yapılarımız farklı. Eşim iyi bir lider. Karı-kocanın birlikte çalışması kolay birşey değil. O disiplini, kuralları baştan koymanız lazım. Ben hep finansmanda kaldım mesela.

Krizde ciddi zararlar yazdık
- Kriz başladığı anda yatırımlarımızın bir kısmı devam ediyordu ama durdurulacak gibi değildi. Çünkü zaten satılacak mal stoğa girmişti. Ciddi zararlar yazmak zorunda kaldık.
- Şu anda yaşanan bence reel sektör krizi. Güvenin yönetilememesi ile başladı ve bu noktaya kadar geldi. Ben şu anda dibe vurduk diye düşünüyorum. Dibe vurulur ama çok çabuk çıkılır o dipten. Ancak bu kez toparlanma uzun sürecekmiş gibi gözüküyor.
- Ben finansmancı olduğum için grubun kalecisi olmak durumundayım. Ama hislerimle de hareket ederim. Hiçbir zaman hisler işin dışında kalır gibi bir yaklaşımım yok.
- Takım oyununa değer veriyorum. Önce iyi bir takım oyuncusu olmalı sonra yeteneğiniz varsa lider. Bencil insanlarla değil, esprili insanlarla çalışmayı seviyorum.
- TÜSİAD’ta görev aldığınızda bir beklenti içine girmiyorsunuz. Başkanlıksa, hem iş hayatınızdan zaman ve emek çalan bir görev, hem ciddiye alınması gereken çok önemli bir görev.
- Ayvalık hayatımızın parçası. Ayvalık’taki evimizde arkadaş, misafir ağırlamak büyük keyfimiz.
- Bir oğlum Amerika’da, diğeri daha küçük ve İstanbul’da okuyor. Çatı katında küçük bir ofis yaptım, fırsat bulursam çektiğim filmleri burada izlemeyi çok seviyorum. Emeklilik vakti geldiğinde arkamda iyi şeyler bırakıp tamamen toprakla uğraşabilirim. Enginar bahçesinin bir köşesinde organik tarım bölümü yaptım kendime.
- Aşk için herşeyi yapmam ama aşk bazı şeyleri kolaylaştırıyor. Cem’e çok aşık olmasam inanın yaşadığım bazı şeyleri atlatmam zordu. İnanın, hayatım hiç de o kadar kolay olmadı.
Evet Türkiye’de patronların başına böyle bir Egeli kadın geldi. Sizce de, TÜSİAD’da sessiz kalmayacak bir hırsın ipuçları yok mu?