Varlık barışı kapsamında, 2008 yılında yürürlüğe giren “5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun” uyarınca Türkiye önemli bir ekonomik açılıma imza atmıştı. Ancak talihsizlik mi, hesapsızlık mı tartışılır, açılımların sonu bu ülkede beklentilere uymuyor.
Büyük umut olarak gösterlen varlık barışı, 1.10.2008 tarihi itibariyle sahip olunan ancak işletme kayıtlarında yer almayan kıymetlerin işletme kayıtlarına intikal ettirilmesini amaçlıyordu. Hükümet bu düzenlemeyle kısca, yurtdışındaki “paranızı getirin” hesabını sormayacağım dedi.
Bu şekilde, sahip olunan yurtdışındaki varlık için yüzde 2 yurtiçindeki varlıklar için yüzde 5 vergi ödenerek yasadan yararlanma olanağı getirildi.
Önce ilk hayal kırıklığı yaşandı ardından süre uzatıldı.
100 milyar TL giriş beklenen “Varlık Barışı” nda 19 Kasım itibariyle yurtiçinden 8.9 milyar TL, yurtdışından 13 milyar TL olmak üzere toplam 22 milyar TL varlık beyan edildi. Yani dörtte bir rakama bile ulaşılamadı.
Toplam 22 milyar TL’de İzmir’in payı 1 milyar 48 milyon TL oldu.
İzmir’de ise bu rakamın yaklaşık 700 milyon TL’si bir kişiye ait. O da yurtdışı beyanı. İşte bu kişinin yasal ödeme süresi Mart ayında beyan ettiği için Eylül ayı sonunda sona erdi.
Şimdi İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı sözkonusu kişi hakkında yasal takibat başlattı.
Vergi daireleri yasalar gereği vergi ödemeleri mahrem bilgiye girdiği için isim açıklamak suç teşkil ediyor.
Peki kim bu İzmirli? Karşıyaka Vergi Dairesi’nden yaklaşık 700 milyon TL. beyan eden kişi bir anlamda kendini ateşe attı. Bu kişinin beyan ettiği miktarın yüzde 2’si kadar yani 14 milyon TL’lik vergi ödemesinden artık kaçamaz. Aksi takdirde, vergide hapis cezası yok, ancak gecikme cezalarıyla miktar sürekli büyüyecek.
Takibat başladığı için şimdi sözkonusu mükellefin mal varlığı araştırılarak eğer Türkiye’de varsa el konulacak.
Vergi dairesinden aldığımız bilgi bu kadarla sınırlı.
Peki bir vatandaş neden bunu yapar ?
Getiremeyeceği parayı beyan ederek neden kendini riske atar?
Ancak bu arada bazı söylentiler de kulağımıza geliyor.
Bu kişinin İran’da yaşadığı, daha sonra tehditler nedeniyle vazgeçtiği söyleniyor. İşin bu kısmı henüz şehir efsanesi...
* * *
İzmir Vergi Dairesi Başkanı Mustafa Bulut ise özellikle kaynağı olmasına rağmen, bu kanundan hala yararlanmayanlara çağrıda bulunuyor. “Büyük bir fırsatı ellerinden kaçırıyorlar. Son günler iyi değerlendirilmeli” diyor.
Bu arada geçen hafta Türkiye’deki tüm defterdarların Abant’taki toplantısına katılan Bulut, Bakan Mehmet Şimşek’in 2010 yılında vergi gelirlerinde yüzde 18 artış istediğini belirtiyor, 2010’da çok çalışacaklarını söylüyor.
Ben de “diğer tüm koşullar düzelsin, ne güzel” diyorum. Girdi fiyatları ucuzlasın, enerji fiyatları yükselmesin, iç pazarda satışlar artsın, tabii ki alın verginizi?
Ya da şöyle anlaşmak mümkün; kayıtlı kesimin üzerindeki yükü artırarak değil, kayıtdışını kayıt altına alarak alacağınız vergiyi yükseltin, helal olsun !..