PİYASALARDA ‘global kriz yoruldu, iş dünyası artık olumlu gelişmeler bekliyor’ havası esiyor. Ancak bu ‘beklenen süreci beklemek’ için birçok firmanın takati azalıyor.
İç piyasada işler bıçak gibi kesildi.
Kandırmaya, renkli göstermeye gerek yok, zor süreçlerden geçiyoruz.
Bazen bu süreçler de işe yarar, farklı pencereler açar.
‘Bir musibet bin nasihattan iyidir’ fırsatları yaratır. Hatalar nerede diye analizler yapılır, önlemler alınır, eldeki kaynakların kıymeti bilinir ve gerçekçi umutlar peşinde koşulur.
Mecbursunuz. Mecburuz.
Türkiye’deki birçok işadamı gibi, Egeliler de, çarklarını döndürmenin peşinde dünyayı turlamaya başladılar.
Ekipleriyle, müdürleriyle, mühendisleriyle hedef pazarlarda dolanıyorlar.
Eskiden tanıdık firmalara, adını bilmediğimiz ülkelerde rastlarken, şimdi büyüklü küçüklü tüm firmalar ellerinde dosyalar, yeni fırsatlar arıyorlar.
Bugüne kadar bir “alternatif” olan pazarlar can simidi olmaya başladı.
* * *
Mesala bu hafta Ege’de birçok işadamı yerinde olmayacak.
Ege Bölgesi Sanayi Odası ile bir grup işadamı Halep, Şam yollarına düşecek. Salih Esen, Haluk Tezcan, Mehmet Atilla, Hüseyin Arıcı Suriye’de nabız yoklayacaklar. Salih Esen’in niyeti Suriye’nin ardından Libya’yı avucunun içi haline getirmek.
Tavukçular Irak’a giderken, zeytinyağcı bir grup Japonya’ya uzanacak.
Cevher Döküm Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Özyavuz, Almanya’yı ikinci üssü haline getirdi.
Günübirlik de olsa Ticaret Odası’nın önderliğinde 150’yi aşkın işadamı Atina’ya gidecek. Bu pazara, ‘kriz sürecinde ucuz ve kaliteli alternatif biziz’ mesajı vermeye çalışacaklar.
İzmir Genç İşadamları Derneği Başkanı Mehmet Timur zaten yollara düşmüştü. Yine yol göründü. Mobilya -yatak fabrikası, palmyağı tesisi için Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ni kapı komşu yapmaya kararlı. Selim Doğanata, Murat Özer, Engin Badem, Fatih Alım, Refik Uzun Afrika’da alım yapmanın, tesis kurmanın peşinde koşturacak.
Alternatif pazarlarda da Afrika gelecek vaad eden potansiyeli ile yıldızlaşırken, özellikle Ege işdünyası bu konuda önemli aşamalar kaydediyor.
İnci Holding, Afrika’da yatırım için projeksiyonlarını hazırladı.
Bir gurup işadamı ise Katar’dan daha yeni döndü. Eldem Esen, Spil Plastik ve Çelik Grubu Başkanı Hakkı Bayraktar, Say Grup, Birok firması, Akat Prefabrik, Arlift, Katar’a giderek incelemeler yaptı, potansiyel alıcılarla görüştü.
* * *
Kriz olmasa da belli bir büyüklüğe ulaşmış firmalar için yurtdışı açılımları şart. Ancak şimdi yollara düşenler alternatiflere öyle fırsat gözüyle değil, zorunluluk diye bakıyorlar.
Üstelik çoğu kimse öyle eskisi gibi, gitmişken yarı iş yarı tatil olsun, alplere çıkayım, safariye katılayım modunda değil.
Kim ne derse desin, içeride dönen çarkların ucu kırıldıkça herkesin canı yanıyor. “İşadamları kendilerini her zaman kurtarır” gözüyle de bakmamak lazım. Onbinlerce çalışan ve gençlerin geleceği de sanayinin bozuk dişlilerinin arasında eziliyor.
Katar uçmuş
Petrol ve doğalgaz zengini Katar’dan yeni dönen işadamları anlattı ve fotoğrafları gösterdiler. 11 bin 427 km2 ölçeğindeki ülkenin her tarafı şantiyeye dönmüş. Giden ekip kendi alanı ile ilgili fırsatları değerlendirmişler benim ise en çok üst üste yapılan gökdelenler dikkatimi çekti. İzmir’de de tam günün konusu.
İzmir’in dörtte üçü gecekondular, çarpık yapılaşmalarla çevriliyken, gökdelenler projesi olsun-olmasın tartışmaları yapıyoruz. Kentin arasında, az katlı yapıların içinde sivrilen gökdelenlere ben de karşıyım. Doğru bir yapılaşma tarzı değil. Ancak kentin bir bölümünde yüksek katlı yapılar, yaratıcı mimariler ise çağdaş bir görünüm, ondan da öte uluslararası ticaret merkezleri, hareketlilik yaratıyor. Umarım, yasal uyarılar da kısa zamanda yerine getirilerek, İzmir de bu alanlara kavuşabilir.
Hala her gün kağıt dolusu not tutuyor
Geçtiğimiz günlerde Yaşar Holding CEO’su Mehmet Aktaş ve Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz Gökovalı ile konuşuyorduk. Söz, Ege’de birkaç tane daha Selçuk Yaşar gibi işadamı çıksaydı, İstanbul ile İzmir arasındaki fark azalırdıya geldi. Yaşar’ın Türkiye’de birçok ilki başlattığından söz ettik. Selçuk Yaşar’ın sütü kutuya koyacağım dediğinde köylülerin nasıl dalga geçtiğini, suyu ambalajlı satacağını söylediğinde etrafındakilerin gülümsediğini aslında bunların hepsinin birer vizyon olduğunu dile getirdik. Bu arada Mehmet Aktaş bir anısını anlattı.
“Selçuk Bey’le birlikte yıllar önce New York’a gitmiştik, gece geç saatte vardık. Sabah sekiz gibi uyanıp odasına gittiğimde, elinde baştan sona doldurulmuş bir kağıt vardı. Türkiye’ye gönderilecek notlar, yapılacak işler. Sabahın beşinde kalkıp notları tutmuş. Hala değişmedi. Sabahları sürekli kente, işlere, ülkeye dair notlar tutuyor”