Dilek Gappi

Dilek Gappi

dilek.gappi@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hani dedik ki, konunun kendisi mühimdir ama bu yalnızca İzmir’in sorunu değildir. Elbette, İzmir’de değil, hiçbir yerde, hiçbir kentte kimse yaşansın istemez.
Dağda karşılaşsın istemediklerimiz, kentte çatışsın dilemez.
O sahneler yaşanmasın isterdik dedik ve ekledik; hatalar düzelmezse açılımın yanlışlığını daha çok yerde yaşarız..
Ve yine aynısı oldu.
Bir küçük kafa çıktı, tüm sorunu aldı bir bohçaya koydu. İzmir faşisttir diye yazdı...
Geri kalmışlığımız, gâvurluğumuz, faşitliğimiz yetmedi, İzmir’in kızı kadını bir beldeye hapsolmuşlar dedi, hızını alamadı, 1500 TL maaş alıp mutlu olan mühendisle dalga geçildi.
Ancak durum bir başka açıdan vahim...
Zor konuşulur bu ülkede. “Açılım”ı İmralı’nın mektubuyla yapanlar demokrasinin neferidir, üç gün önce kanlı çatışmalara girmişleri çalgıyla çengiyle sınırda karşılayanlar demokrasiyi taçlandırırlar, açılımla neyi hedeflediğinin başını açıp sonunu örtenler bu ülkenin kaderini değiştirecek demokrasi havarileridir.
Suçlu da hazırdır; o kent... İzmir faşistleşiyor, İzmir küçülüyor, İzmir taşra...
1900’lü yılların başında, 250 bin nüfusunun 150 bini Rum, Yahudi, Ermenilerle de dahil levantenlerden oluşmuş bir kenti, yüzyıllarca dostluk içinde yaşamış bir kenti dillerine dolayanlar hiç mi arlanmazlar?
İzmir’i satmak, “taraf” olanlar arasında çok mu payedir?
Açılımın hatalarını demokratikleşmenin sancıları, diyerek içselleştirenler açılım paketinin dibini bu kadar koyu, bu kadar siyah tutar ama suç İzmir’in olur...

Araf noktasıdır bu...
Şimdi gülmekle ağlamak arasında bir araf noktasıdır bu.
Evlerinde çocuklarına, eşlerine hayatlarına dair bir başka açılım sokmayanlar, demokrasinin önündeki engellerin hızlı atlayıcılarıdır. Özgürlüğünü en büyük hazinesi sayan, mini etek giymeyi lütuf değil hak gören İzmir’in kadınına ise şimdi bunlar acırlar. İzmir’in yalınlığı yoksunluğu sayılır. Kapitalizme bugüne değin karşı duranlar, İzmir neden İstanbul kadar zengin değil diye sorarlar. Biz güleriz.
Geçenlerde İzmirli yazar Semih Çelenk’in yazdığı, Ankara Ekin Tiyatrosu’nun oynadığı “Heccav Yahut Şair Eşref’in Esrarengiz Macerası” oyunu denk geldi. Kaymakam olmasına rağmen, meşrutiyeti askıya alan ve muhaliflerine kan kusturan ‘Kızıl Sultan’ı diline doladığı için hapse atılan Eşref’in, şair arkadaşlarıyla muhabbetleri gerekçe gösteriliyordu. Sağlam delil olmaksızın ‘Devleti yıkmak amacıyla çete oluşturmak’tan kendini kodeste bulan Eşref gerçekleri görmezlikten gelenleri ise şöyle suçluyordu,”Bize demokrasiyi siz mi öğreteceksiniz ey gafiller!”