Önceki gün “Üretici ve işçi eziliyor, suçlular nerede?” başlığı ile yazdığım yazıya, üretici ve işçi kesiminden destek mesajları gelirken, işçilerin adına sendika liderleri, dikkat çekici bir teklif sundu.
Sendika temsilcileri 600 işçi sayısını, 300’e indirebileceklerini belirterek, “yeter ki fabrika açılsın” teklifinde bulundu.
Türkiye, Ankara’daki TEKEL işçilerinin eylemini unutmuşken, İzmir’de yaklaşık bir aydır, davullu zurnalı eylem devam ediyor.
Tariş Pamuk Birliği’ne ait Tariş İplik AŞ’nin işçileri önceleri tazminatlarını almak için başlattıkları bu eylemi daha sonra fabrikanın yeniden açılması istemine dönüştürmüştü.
Buna karşılık Tariş Pamuk Yönetim Kurulu Başkanı Beliğ Azbazdar’ın şahsıma yaptığı “Uzun süre sendikayla anlaşmaya çalıştık, fabrika büyük zarar ediyor, işçi maliyetleri çok yüksek, 300 işçiye düşün, fabrikayı çalıştıralım diye teklif ettim. Her öneriyi ellerinin tersiyle ittiler” açıklamasını yansıtmıştım.
* * *
Bu kez , Türk -İş 3. Bölge Temsilcisi Mustafa Kundakçı ile TEKSİF Sendikası Genel Başkanı Nazmi Irgat aradı ve TARİŞ Pamuk’a “300 işçiye düşürmeye hazırız, yeter ki fabrika açılsın, çarklar dönmeye başlasın” yaklaşımında bulundu.
Kundakçı, “Sorunu böylesi net ve doğru şekilde köşenize taşıdığınız için 600 Tariş işçisi ve üreticiler adına size teşekkür ediyorum. Buradan açıkça aracılığınızla kendisini (Beliğ Azbazdar’ı) davet ediyorum. Eğer 300 işçi ile fabrikayı çalıştırmayı düşünüyorsa biz bugün hazırız. Bu çalışmanın arabuluculuğunu da siz köşe yazarımızdan bekliyoruz” derken, TEKSİF Sendikası Genel Başkanı Nazmi Irgat da “Fabrika kapanmadan önce 300 işçiye düşün çalıştıralım teklifi gelmedi, gelseydi muhakkak değerlendirirdik. Şimdi, teklifi kabul ediyoruz. haydi fabrikayı açalım” çağrısı yaptı.
Eğer Pamuk Birliği bu yaklaşıma evet derse, her iki kesim de biraraya gelerek eylem yapan işçilere büyük müjde verebilirler. Sendika devrede olduğuna göre, işçi sayısı emekliliği gelenlerle birlikte gönüllü azaltılabilir.
Keşke...
* * *
Ancak artık Tasfiye Kurulu kuruldu, süreç işliyor. Daha önce Kasım ayı sonuna kadar tazminatları ödeyeceğini belirten Birlik, ödemeleri de Nisan ayı sonuna kadar tamamlayacağını duyurdu.
İşte tam bu noktada, Pamuk Birliği Başkanı Beliğ Azbazdar da yeni ve butik bir fabrikaya geçebilecekleri ve burada üretim yapabileceklerini açıkladı. Öncelikle buradaki kalifiye işçiler değerlendirilecek. Hedef 250-300 işçilik üretim. Pamuk Birliği artık zarara tahammülleri olmadığını dile getiriyor.
Yani, ufukta bir çıkış yolu var.
Bu yol belki baştan kaygıyla yaklaşılacak bir yol olabilir ama önemli olan, ülkeye örgütlülük anlamında model teşkil etmesi gereken iki kesimin de önce “samimiyet” noktasında buluşmaları...
Ülkede gittikçe yıpranan örgütlülük anlayışının karşısında birer temsilci oldukları unutulmamalı..
Üretici kesimi kendini işçi kesimi yerine koyacak.
İşçi kesimi de “kurum zarar ediyorsa bana ne, ben maaşımı alır çalışırım” anlayışının dışına kayacak.
Yoksa davul zurna bir yere kadar çalar sonra susar.
Ya da ‘evet artık zarar etmiyor der kağıt üstünde kara geçersiniz’ ama örgütlü üretici kesimi koruyacağım derken, örgütlü işçi kesimini yıpratırsınız, yarın öbür gün bu anlayış gelir, sizi vurur.
O yüzden hazır iki taraf da bir öneri sunuyorken, hızlı hareket edilmeli ve bir sonuca bağlanmalı.
Sendika temsilcilerinin değimiyle “Arabulucuk” benden bekleniyorsa, tabii seve seve.
Ama bana kalmadan, üretici ve işçinin bir bütün olduğunu görecek siyasetçiler de devreye girmeli.
Sahi, Tariş Genel Müdürlüğü de yapmış sevgili Oğuz Oyan Hocamız nerede ya da eski Sanayi Bakanımız Ahmet Kenan Tanrıkulu.
Ben mi göremiyorum ?
“Savarona’yı İzmir kaldırmaz”
Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar, gazete temsilcilerine yaptığı makro ekonomik sunum sonrası, son günlerde gündeme düşen ‘Atatürk’ün yatı Savanora’yı İzmirliler alsın’ yaklaşımlarına açıklık getirdi.
Yorgancılar’ın söyledikleri bir anlamda TOB’un da görüşünü yansıtıyor. Hisarcıklıoğlu, bu konuyu araştırmak için Yönetim Kurulu Üyeleri Yorgancılar ile İlhan Parseker’i görevlendirmişti.
İzmir heyecanlandı ama Başkan Yorgancılar Savanora konusunda gerçekçi.
Savanora’yı işletmenin masraflı olduğunu, TOBB’un o büyük bütçesine karşın, Savanora’yı tek başına almasının doğru olmayacağını söylüyor Yorgancılar. “22 milyon dolara satışa çıkarılan Savanora’nın asıl sorunu işletmesi olacak çünkü oldukça masraflı” diyor.
Mayıs ve Eylül aylarında hizmet verebilen Savanora Başkan’ın belirttiğine göre her zaman yüklü bir masraf gerektirecek.
Kiralandığında iyi gelir getiriyor ancak her zaman kiralama şansı yok ve sezon kısa.
Yorgancılar formülü ise, TOBB, TÜSİAD, TÜRSAB gibi kuruluşların tarihi gemiyi birlikte alarak Devlet’in kullanımına vermesinde görüyor. Cumhurbaşkanı ya da Başbakan’ın devlet protokolleri için kullanılabileceğini öngörüyor. Yani TOBB ‘Taşın altına elimi koyayım ama yalnızca benden beklemeyin’ diyor.
Diğer kurumlardan bu rakam çıkar mı, devlet destekler mi bilinmez ama Yorgancılar’ın sözlerinden anladığımız, İzmir’in Savanora düşü, düş olarak kalacak.
Kentin zaten bu satış rakamını çıkartması zor ve de sonrasında masraflarını çıkartması Yorgancılar’ın sözlerinden anladığımız kadarıyla mümkün görünmüyor. Oysa Atatürk’ün yatıyla İzmir büyük bir heyecan yaşayabilir, İzmir körfezinde bu yat kuğu gibi süzülebilir, kent bir fark yaratabilirdi.
EXPO’nun ardından yitirdiğimiz heyecana andırır bir katkı olurdu bu.
Ne diyelim, İzmir’e üç günlük heyecan bile yeter.