ANKARA’DA tekel işçilerinin direnişi sürerken, Başbakan Tayyip Erdoğan yepyeni bir öneride bulundu:
“Tekel’in malvarlıklarını belediyelere verelim, işçileri alsınlar”
Böylece ‘Devlet iyi formül önerdi’ havası estirildi.
Gerçek bu mu ?
Tekel’in malvarlıkları devredilince belediyeler işçileri istihdam eder mi?
İzmir, sigara fabrikasının ve çok sayıda deponun bulunmasıyla kurumun en önemli merkezlerinden.
Öyleyse İzmir’de durum nedir?
* * *
Öncelikle son yıllarda TEKEL’e ait, milyonlarca dolarlık araziler, tesisler Özelleştirme İdaresi’nin eline geçti. Bu mal varlıklarının büyük bölümü Özelleştirme İdaresi tarafından ya satıldı ya da 49 yıllığına irtifak hakkıyla verildi.
Alsancak’taki tarihi depolar ile Bornova’daki tekel binalarını “İzmir Ortak Girişim Grubu” satın aldı. Gar’ın yanındaki sigara fabrikası “İzmir Ticaret Odası -Arkas Girişimi” ne verildi.
TEKEL’in elinde 5 tütün işleme tesisi ile eskiden içki bölümüne ait Şaraphane’deki 70 dönümlük alan kaldı.İşleme tesislerinden Kemalpaşa, Menderes, Yazıbaşı ve Tuzla olmak üzere dördünün kapılarına 29 Ocak 2010 itibarıyla kilit vuruldu. Sadece Çiğli Balatçık’ta 722 işçi devam ediyor.
Onun da Haziran ayında tamamen kapatılacağı öne sürülüyor.
* * *
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Başbakan’ın ortaya attığı “belediyeler” formülü için, “bakar inceleriz” yanıtını vermiş.
Hesap ortada.
Şaraphane’deki (70 dönüm) ve Çiğli’deki (700 dönüm) yerler kıymetli. Diğerlerinin alanları ve satış değerleri düşük. Hepsini sayarsak yaklaşık bin dönümlük alan sözkonusu.
Eğer Büyükşehir Belediyesi bu hesapla yola çıkarsa bin dönüme karşılık 1006 işçi alacak. Çiğli’deki 722 işçi ise arkadan gelecek.
Ya hayır derse ? İşçilerin vebali Kocaoğlu’nun sırtına kalacak. Ancak işçiler bu durumun farkında.
Menderes’te iş akitleri sonlandırılan, görüştüğümüz tekel işçileri “Bu bir kandırmaca. Belediyeler bu şekilde bizi almaz. Tek yol İçişleri Bakanlığı’nın kadro açmasıdır” diyor.
En çok bunca zaman yatay geçişle kamu kurumlarına geçecekleri masalıyla uyutulmalarına ve bankadaki tazminatın hakları değil, Ankara’nın lütufuymuş gibi sunulmasına içerlemişler.
Belediyelerden umutları olmasa da, “ya olursa” diye heyecanları var.
Ancak bu son formülün Tekel’in en güçlü olduğu kent İzmir’de bile tutmayacağı açık.
* * *
İşçilerle görüştükten sonra, TEKEL’e ait kapısına kilit vurulmuş tesisleri gördükçe, onların Cumhuriyet’in ilk yıllarında ticaretin, üretimin merkezleri olduğu günler aklıma düştü.
O zaman sırtında balya taşıyan işçi, bu ülkenin kıymetlisi, saygıdeğeriydi.
Yıllar geçti, bir çağ yangınından, bizlere, “satarken işçiyi düşünme paranı al, nasılsa emek dünyada şekil değiştiriyor” anlayışı kaldı.
Bugün Ankara’da bir grup işçi, asıl buna karşı çıkmak için, gövdelerini harcıyorlar.
Bu mücadeleyi anlamayanlarsa “bankalarda paraları var, daha ne istiyorlar” diyebiliyor.
Ya da son anda bir başka formülle ortalık bulandırılıyor.
“Belediyeler TEKEL’in mal varlığı karşılığı işçileri işe alsın...”
Sonuçta işçi düşünüldü mü, düşünülmedi mi ?
Ayıptır ve asıl, işçiye pinpon topu gibi davranmanın vebali ağırdır.
Bir de Yunanlılar olsa...
DÜN sabah erken saatlerde, İzmir Ticaret Odası’nın düzenlediği 9. Türkiye Ege Kıyıları Yunanistan Ege Adaları Ekonomi zirvesi için Atina’daydık. Programın sabah bölümü aynı güne getirilen Ege İhracatçı Birlikleri’nce gerçekleştirilen Bakan Zafer Çağlayan’ın katıldığı Cafe Break’in açılışı ile geçti. Ürün örneklerini bavullara sığdırıp getiren, KOBİ niteliğindeki Türk firmaların temsilcileri heyecanlıydı. Öğleden sonrasında ise yoğun bir zirve programı var. İzmir’den katılım iyi. İTO Başkanı Ekrem Demirtaş, 9. zirveyi de yapabildiği için memnun. Yunanistan’daki krizin fırsat mı yoksa son yıllarda artan ilişkileri geriletecek tehdit mi olacağını zirvenin bütünü izledikten sonra yarın değerlendirebileceğiz. Bugün için tek söyleyeceğimiz şu; her şeyi iyi, Yunanlılar yok. Yunan tarafında ilgi az. Zaten zirvede de bu konu, nedenleriyle irdelenecek. Detaylar ise döndükten sonra...