Dedesi Ahmet Cemal’le sevgilisi Eleni’nin, film gibi hikayesini kitaplaştıran Ferda Bozoklar Ardalı, şimdi bu deneyimini, hayatının en acı kaybı için kullanmaya hazırlanıyor
İzninizle, bu hafta röportaj yerine kısa bir söyleşi yapmak istedi canım.Hayat... büyük yönüyle çok ciddi ve zor sorumluluk.
Yatırımlar, hedefler, planlar. Elbette aş ve iş, yaşamda çok çizgiyi belirliyor.
Ama bazen öyle anlar geliyor ki, tüm yaşadıklarımız bir o kadar geçici, kurgusal kalıyor.
“Bir var bir yokmuşuz” u ne kadar kendi öykümüzün dışında tutmaya çalışsak da masalın sonu hepimiz için aynı.
Tıpkı Eleni ile Ahmet Cemal’in aşkından, yakın zamanda yitirdiğimiz İzmirli işadamı Ferruh Bozoklar’a uzanan, arkalarında saygı, hayranlık ve kocaman birgülümseme uyandıran kökler gibi...
Böyle bir yaşam bağını, geçen gün Ferruh Bozoklar’ın ablası Ferda Bozoklar Ardalı anlattı.
Ardalı’nın, sahici ve şaşırtıcı bir gözlem becerisiyle anlattıklarını soluksuz, zamanın sürükleyiciliğine olan hayretle dinledim.
Ardalı Bozoklar’dan, beş yıl boyunca hazırladığı kitabı “Düşlerde kalan Girit”i dinlemek ve Ferruh Bozokları kaybetmenin yeni acısıyla geçmişi bütünleştirmek, film izlemek gibi geldi. Üstelik her adımının gerçek olduğunu fotoğraf kareleriyle görerek...
Ahmet Cemal’in direnişi
Zaman, 1894’ün soğuk günleri. Osmanlı İmpartorluğunun son dönemlerine doğru Giritli Ahmet Cemal, Girit Hanya’da öğrenci, ağabeyi Orhan ise rum çetecilerle savaşmak için dağlara çıkıyor. Orhan, Rumlar tarafından şehit edilince Ahmet Cemal de eğitimini yarıda bırakıp vatanı kurtarma yoluna giriyor. O sırada Ahmet Cemal, Girit metropolünün kızı Eleni’ye aşık. Dağlara çıkmadan önce Eleni ile sevgili oluyorlar. Bu arada Eleni hamile kalıyor. Zindana atılan Ahmet Cemal’i, Eleni kurtarıyor ve kaçmaktan başka çareleri kalmıyor. Önce küçük bir tekne daha sona da büyük bir tekne ile maceralı bir yolculuktan sonra İzmir’e geliyorlar.
Ne var ki; karaya tek ayak basan Ahmet Cemal oluyor. Çünkü Eleni Çeşme kıyılarına yaklaşırken doğumda vefat ediyor. Peşlerinde Eleni’nin ailesi ve rum askerleri, Ahmet Cemal kızı Halime’yi kucağına alıp İzmir’e ayak basıyor.
Ferda Ardalı kitabının baş kahramanı dedesini öyle güzel anlatıyor ki; soluksuz dinleniyor:
“Cemal, İzmir’de yine Musevi dostlarının desteği ile kısa zamanda hayatını kuruyor. İlk iş kuru üzüm, kuru incir ihracatı. Yabancı dili olduğu için levantenlerle çalışmakta zorlanmıyor. Sonra demir ithalatına başlıyor. Bu kez de birinci dünya savaşı patlak veriyor. Yine vatanı kurtarma mücadelesi. Bu sefer vatanı kurtarmak için dağlara çıkmıyor, yeraltına iniyor. Gizli örgütler kurup rum çetecilerle mücadele ediyor, karşılığında da Atatürk ona Beyler Sokağı, Alsancak ve Karşıyaka’da bazı yerler bağışlıyor.
Tüm bu mücadeleye rağmen, uzun süre evlenmiyor, çocuğuna bakıyor Ahmet Cemal. 15 yıl sonra evleniyor, dört çocuğu daha oluyor.
Kimi onlara Yafaçi, kimi Kakaçi, bazıları Tahmisçizade, bir diğeri de Zuhulopulos demeye başlıyor. Daha sonra ise Bozoklar’da karar kılınıyor”
Ahmet Cemal’den sonra ticari gelenek Ardalı’nın babası İhsan Bozoklar ve son olarak kanserden kaybettiğimiz Ferruh Bozoklar’a kadar sürüyor. İhsan Bozokolar döneminde Asım Kocabıyık’la tanışan aile bugün Borusan’ın İzmir distribütörlüğünü sürdürüyor. Dördüncü kuşak da işdünyasının içinde etkin olmaya başladı.
Kocaman bir gülümseme
Ferda Bozoklar Ardalı, aslında İngiliz filolojisinden mezun. Yazarlık deneyimini, ailenin tarihi zenginliği getirmiş. “Ailede dedem, ninem, amcalarım, yengelerim o kadar çok dinledim ki bu hikayeyi yazamadan duramadım” diyor. Bunun için yazarlık atölyelerine devam etmiş Ferda Hanım. Şimdi bu becerisini, çok sevdiği, yokluğuna alışamadığı kardeşi Ferruh Bozoklar’ı anlatan bir kitap ve yine tarihi öykülerle dolu bir İzmir kitabı için kullanmaya hazırlanıyor.
Ferruh Bozoklar... İzmir’in, işdünyasının daima gülen yüzü. Bir insanı bir kez bile sinirli, asabi, mutsuz görmez misiniz? Her karşılaşmamızda kocaman bir gülümsemesiyle hatırımda. Çok erken, çok ani ayrıldı.
Biz ona rahmet duygularımızı bir kez daha gönderirken, ablası Ardalı’nın bu çabaları onu anmak için, bugüne kalan en değerli hediye olacak.
Mikrokredi İzmir’de başlıyor
Geçtiğimiz günlerde, “Kadınlar Günü” nedeniyle Manisa Salihli’de gerçekleştirdiğimiz kadın panelinden sonra köylü oldukları hallerinden belli, başörtülü, anne ile kızı, oldukça mahçup bir köşede beni beklediler. Yanlarına gidince ‘küçük de olsa bir iş yapmak istiyoruz, çok düşük bir kredi yeterli. Bize kim destek olur’ dediler.
Zor soru.
Lafa gelince çok konuşuyoruz.
Pratiğe gelince alternatif yok. İpoteğin, kefilin yoksa kimse yüzüne bakmıyor, yüksek faiz de cabası.
Böyle diyemedim tabii.
“Mikrokredi” dedim. “Mikrokredi size uygun. Doğu ve Güneydoğu’da çok işe yaradı ama Ege’deki durumunu bilmiyorum.”
* * *
Bir gün sonra, Türkiye’de İsrafı Önleme Vakfı Başkanı Aziz Akgül’ü aradım. Bangladeş’te yoksullukla mücadele için başlatılan sistemi Türkiye’ye eski milletvekili Aziz Akgül getirdi. Uygulamayı nedense bugüne kadar hep doğuya özgü algılamışım. Akgül, görüşmeyeli epey yol aldıklarını, Ege Bölgesi’nde de birçok kente ulaştıklarını anlattı. 31 bin kişiye 47 milyon lira kredi veren Vakıf, 43 ilde 62 şubeye ulaşmış.
* * *
Amaç net; yoksul kesimlerin küçük ölçekli kredi talebini karşılamak.
Genellikle il Özel İdareleri bir bütçe ayırıyor, bu bütçe kapsamında vakıf devreye giriyor. İki şart var. Dargelirli ve kadın olmak. Krediyi erkek de istese, kredi eşine ya da annesine teslim ediyor. Kadınlar borçlarına çok daha sadık. Telefonla başvurmak yeterli. Yetkililer başvuranların evlerine gidiyorlar, ortamı ve talebi yerinde değerlendiriyorlar. Hiçbir ipotek, senet talep edilmiyor, faiz yok. Zaten başlangıç rakamları çok düşük. İlk yıl için 500 -700 TL’lik kredi veriliyor. Ancak başarılı olanlara bu rakam her yıl artarak yenileniyor. Yıllara göre 7 -8 bin TL’yi buluyor.
* * *
Kimi inek, koyun alıp bakıyor, kimi el becerisi için sermaye yapıyor.
Vakıf Ege Bölgesi’nde Aydın, Muğla, Denizli, Balıkesir, Uşak, Manisa’da mevcut. Öyküler çok. Örneğin Aydın’lı Jale Özbayacı yaşlı kadınların evlerine giderek saçlarını yapmak için kullanmış bu krediyi. Denizlili Gülümser Fatma Şahiner ise mahalledeki arkadaşlarıyla birlikte başvurmuş. İşyerlerine uygun fiyata yemek yapmaya başlamışlar.
Aziz Akgül, 16 Mart Salı günü, İzmir Valisi Cahit Kıraç’la protokol imzalayarak uygulamayı başlatacak. Nereden bakarsanız onbinlerce dar gelirli vatandaş, küçük bir iş için sermaye bulabilecek. İlk etapta kentte 3 şube açılması planlanıyor.
Dar gelirliye yardım bugüne kadar çoğunlukla politik malzeme yapıldı. Oy’a giden yola yem olarak atıldı. Burada vakfın tanınmış denetim kuruluşu Price Waterhouse Coopers tarafından denetlenmesi önemli. Yönetim kurulu, yetkililer de sistemden hiç ücret almıyor.
Hani sözün ötesinde, dar gelirli İzmirli vatandaşlarımızı somut bir gelişme daha bekliyor olacak.