Duyduk ki: seksen bin işçi yapmış metroyu, birçoğu günlük işlerinden sonra,çoğunlukla geceleri sabahlara dek.
harca batmış ter içindeki iş giysilerini göstererek gururla.
aşılmış bütün engeller-
yeraltı suları, çok katlı yapıların basıncı,
dayanıksız büyük toprak yığınları-.
en iyi mermer getirilmiş uzaklardan, en güzel ağaçlar
işlenmiş özene bezene.
gün gibi aydınlık tünellerde:
titiz müşteriler için her şeyin en iyisi....
100 yıl önce ünlü tiyatrocu, şair ve düşün insanı Bertolt Brecht böyle anlatmış Moskova Metrosu’nu...
Bir asır sonra bir grup İzmirli gazeteci Hakimevleri şaftından Poligon tüneline doğru yürürken, harca batmış ter içindeki işçileri gördük. Ve “yer altı suları” da arada bir başımıza damlıyordu.
Çok katlı yapıların basıncı da şiirdeki gibi tam üzerimizdeydi...
Brecht bu satırları yazarken, mutluydu.
Tabii biz gördüklerimizle pek mutlu olamadık, çünkü bu sahneler çok önceleri bitmiş olmalıydı.
Metro Üçyol -Üçkuyular hattı yılan hikayesine dönüştü ve uzun kıvrım bu kez, Kamu İhale Kurumu tarafından yaratılmış oldu.
Hat durdu. Yerin altında, tünelde risk gözümüzün önündeydi.
Büyükşehir Belediyesi temel ve kemer betonu bitmeyen hatlarda betonlama işlemini kendi ekipleriyle yapma kararı aldı, bir haftada belediye yaklaşık 36 metrelik betonlama yaptı.
Detaylar değil sonuç önemli
Aslında şimdi önemli olan şu; birkaç acil soruya birkaç yanıt...
Öncelikle çökme riski ne kadar kaldı, ona baktık.
Tüneli gezerken bir kez daha gördük ki, kalan betonlama çalışmaları kolay değil ve daha epey tamamlanması gereken yer var. Yetkililerin belirttiğine göre acil betonlamanın yapılacağı 312 metrenin imalatı 45 günde tamamlanacak.
Çalışmalar güven verecek şekilde sürüyor. Ancak kimse kusura bakmasın, çok dilimiz yanmış bizim. O yüzden her soru işaretinin üzerine gidiyoruz.
Şu anda 230 kişi üç vardiya halinde çalışıyor. 110 işçinin betonlama tecrübesi var. Gerisi mühendis ve destek elemanı.
Belediye hesabını “45 gün içerisinde dava sonuçlanır, o zamana kadar en kritik yerleri tamamlarız” a göre yapıyor ama kış aylarındayız. 45 gün içerisinde sel, deprem olmayacağının garantisi kimde ?
Bu nedenle belediyenin eldeki ekipmanların ötesinde de harekete geçmesi gerekebilir.
Açıkçası sonra “Biz elimizden geleni yaptık” demek kimseyi kurtarmaz...
Metronun kahrını çeken esnaf, semt sakinleri içinse yine uzun bir iyimserliğe ihtiyaç var.
Eğer her şey yolunda gitseydi Haziran- Temmuz ayında bitecek metro hattı için şimdilik en iyimser tahmin 2010 sonu.
O da eğer Büyükşehir Belediyesi’nin açacağı davada Bölge İdare Mahkemesi belediyeyi haklı bulur, belediyenin bıraktığı yerden Öztaş firması tekrar devreye girerse.
Kimlik kartı isteyen zihniyet
Burası İzmir’de konunun özü, Ankara’daki “öz” de belediye ve KİK hukuk savaşında. Belediyenin avukatları Ankara’da harıl harıl hazırlanıyor. Hiçbir detayı atlamak istemiyorlar.
Sonuçlar önemli dedik ama bir detay var ki, insan takılmadan edemiyor..
Yeter artık diyor insan. Tüm bu sıkıntıları, adı sanı duyulmamış, kağıt üstünde bir firma yüzünden yaşamayı hak etmiyor bu kent...
“Öne sürüldüğü gibi hukuki sıkıntıysa bu hukuk çözer” desek de işte bir örnek:
Başkan Aziz Kocaoğlu anlattı.
Ankara’da bürokratlarla konuşurken, kimlik kartı isteyip girişte bekletmeye başlamışlar Başkanı.
Türkiye’nin üçüncü büyükşehrinin başkanını..
Bunu İstanbul ya da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’na yapabilecek bir bürokrat var mı ?
İşte bu siyasetin bulanık yüzüdür.
Brecht yüzyıl önce yazmış, metro yapımları emek ve insanın buluşma noktalarıdır, saygı, özen ister diye...
Tam yüzyıl sonrasında hala biraz daha sabretmemiz gerekiyor.
Tek sevindirici olan yan şu; birileri Ankara’dan İzmir’in eteğini çekiştirirken riskte olan yüzbinlerce İzmirli için yerinaltında iyi bir gelişme var.
Ötesi en erken 45 gün sonra...