HERŞEY iki ay içinde gelişti.
Uzun yıllar sessizliğe bürünen İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin eski Başkanı Yüksel Çakmur, birden CHP’deki yerel siyasetin başrol oyuncularından biri oldu.
Önce CHP rozeti geri verildi, sonra parti içinde yaşanan sıkıntılara dair görüşleriyle gündeme getirildi. Nihayet 27 Şubat’da yapılacak seçimlerde il başkanlığı için güçlü adaylardan biri olarak gösterildi.
Siyaset senaryo sanatı ve herkes kendi gücüne göre bir senaryo yaratıyor.
Kimisi karşı partiden ortalığı karıştırmak için bir senaryo ortaya atarak oyunu başlatıyor, kimisi kendine yenebileceği bir rakip yaratmak için başka oyun kurguluyor, kimisi de fırsat bu fırsattır diyerek oyuna dalıyor.
Şimdi İzmir’de farklı Yüksel Çakmur senaryoları ortaya atılıyor.
Delege içinde yeterli desteği olmamasına karşın, Çakmur’un muhalefetin yöneticilerinden, muhalif gazetelere, il başkanlığı içindeki muhaliflere kadar geniş kesimden destekleyicileri var.
İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu ve onu destekleyenlere karşı olan grup bugünlerde harıl harıl Baykal’ı etkilemeye çalışarak, “adayım Çakmur” dedirtmeye çalışıyor. Başlarda bu gelişmelere nasıl tepki vereceğini netleştiremeyen İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu da şimdi başka bir senaryonun içinde görünüyor. Rakibi Kemal Karataş’ı öne süren ekibin içten içe yol alan yıpratıcı, genel merkezi etkileyici muhalefeti yerine, kendi delege gücüne güvenerek, Yüksel Çakmur’un ses getiren ama sonuç getirmeyecek rekabetini yeğlemeye aday.
Belki de Nalbantoğlu bugüne kadar atanmış olmanın getirdiği çekingenlikle, etkin liderlik gösteremediği süreci unutturacak, iyi bir başlangıçın peşinde koşuyor.
CHP İzmir İl başkanlığı şimdi böyle bir tabloda seçime giriyor.
Partide tüm bunlar yaşanırken İzmir’e yararı ne? Şimdilik yararı yok. Ankara kendi içinde çok daha büyük stratejilerin peşinde, İzmir ise her geçen gün kayıpları artan bir kent.
Gelelim, Yüksel Çakmur’dan söz etmişken, onun iptal edilmesini sağladığı gökdelenler bölgesi olarak saptanan Alsancak Limanı-Turan arasındaki İzmir Yeni Kent Merkezi planına.
Bu planın iptal edilmesi kentin biraz daha beklemesine yol açacak. Eğer buradaki yaklaşım, ‘Bu bölge kentin siluetini bozar, yanlış alanda yanlış projedir, yoğunluk artışı sağlanmıştır’ gibi gerekçeler olsaydı hepimiz, tüm rant sevgisini değil kent sevgisini hissedenler, şapkayı önümüze alır tekrar düşünürdük.
Ve eğer bu proje yanlışsa “İzmir, iki milyar dolarlık yeni yatırım kazanacak” gazıyla hareket edilmesine karşı çıkardık. Ama iptal gerekçesi bunların hiçbiri değil...
Sayın Çakmur, “Bırakalım İzmir Haiti gibi mi olsun?” diyor. Oysa kendisi de biliyor ki, bu zemine yüksek katlı bina yapılırken, küçük parselasyonlarda da zemin etüdleri gerekiyor ve bölgede yapılan yatırımlarda çeşitli kazıklı sistem zemin ıslah uygulamalarıyla dokuz şiddetindeki depreme dayanıklı, kentin en sağlam binaları yapılabiliyor.
Kadere bakın ki, bu kez bugüne kadar birçok kesimin işine gelmediği için adlarını “istemezükçülere” çıkarttığı bazı meslek odaları da bu projenin destekleyicilerindendi. Mimarlar Odası projenin bizzat içinde yeraldı. Hatta rahmetli Başkan Ahmet Piriştina döneminde açılan uluslararası yarışmada oda her aşamanın içinde oldu.
Örneğin işin ilgi çekici noktalarından birini Mimarlar Odası Başkanı Hasan Topal dile getirdi:
“Bu alan yüksek katlı yapılar bölgesi olarak planlanırken, zemin etüdleri de yapılmıştı. Ancak 2007’de Bayındırlık ve İskan Bakanlığı bir genelge yayınlayarak zemin etüdlerinin yeniden yapılmasını istemiş. Bu nedenle Mahkeme böyle bir kararı vermiş olabilir”
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Tahsin Vergin de “Yeterki yoğunluk artırılmasın. Kentin ticaret merkezi Konak-Alsancak arasında sıkışmıştı. Bu proje bir rahatlık getirecekti” diyor.
Hukuka uygun olmayan, gerekli fizibiliteler tamamlanmadan “ben yaptım oldu” anlayışının yıkılmasında onların muhalefetleri elbette etkili oldu. Ve gerektiğinde karşı değil, doğruların yanında olabileceklerini de gösteriyorlar.
* * *
Çünkü sorun karşı çıkmak değil, karşı çıkış teknikleri, karşı çıkıştaki hedef.
Eğer uzlaşıcı olmak yerine gündeme gelmek için her fırsatı kullanmaya başlarsanız, bu kişilere de kazandırmıyor, kaybettiriyor.
Sorun artık bu kentte resmi büyük düşünmekte. Açıkçası, resmi büyük düşünmek; yeter ki rant yaratılsın diye yoğunluğu, gabariyi artırmak değildir.
Ama planı projesi hazır, kentte kabul görmüş yatırım alanlarına, geçici teknik nedenlerle karşı çıkmak da değildir.
Neyse ki bu kez kayıp, yalnızca birkaç ay.
İZMİR’DE “YETER” DEDİRTENLER
Artık şu konular İzmir’de bir sonuca bağlansa diye düşünüyor insan. ‘Bizim oğlan bina okur, döner dolaşır yine okur’a döndük.
* 5. İktisat kongresinin tarihi belli olsa
* Teleferik yenilense
* Limanda Çelebi Grubu’nun kararı netleşerek özelleştirmenin tavrının ne olacağını bilsek. Otonom yönetimi, Rotterdam diye oyalanmasak
* Yeni fuar alanına kazma vurabilsek
* Başka projelere de karşı çıkmaması için Sayın Çakmur’u bir ara, Dubai, Manhattan ya da Katar’a gönderebilsek. (Zemin etüdlerini incelemesi açısından)
Çok uzuyor bu liste. Bugünlük bu kadar yeterli olsun.
Uzun yıllar kalp nakli bekleyen spor yazarı arkadaşımız Çağatay Çağlar’a aranan kalp bulundu. Bugüne kadar birçok zorlu virajı dönen Çağatay, şimdi güç bir ameliyatı da atlattı. Sevgili Çağatay’a acil şifalar dilerken, organ nakline evet diyenlere de insanlık adına teşekkür etmeyi unutmamak lazım.