BİR pazar günü İzmirliler için yazılabilecek zor satırlar bunlar...
Önce sizlerle anlaşalım. Metroda durdurulan hattın Poligon -Üçkuyular bölümünde çökme riski ölçülebilen net bir ihtimal değil. O yüzden paniğe gerek yok. Ancak ölçülemediği için de böyle bir riski görmezlikten gelmeye kimsenin hakkı yok.
O zaman bugün Pazar, dinlenme günü demeyecek, böyle bir ihtimalin üzerine gideceğiz. Bu, öncelikle bizim yüzbinlerce İzmirli’nin, hepimizin sorunu...
Büyük bir riskin bedelini konunun taraflarından önce İzmirliler ödeyecekler. Yaşanacak olası sıkıntılarda Ankara’da Kamu İhale Kurumu’nun (KİK) durdurma kararına imza atan üyeleri ise bizler acılarla uğraşırken, “Biz kurumun yapısı gereği mücadele ettik” demekle yetineceklerdir.
Dava kazanmak yetmeyecek
Metroda Üçyol -Üçkuyular hattında yaşanan birçok sorun atlatılmış ve Öztaş firmasının ihaleyi kazanmasıyla çalışmalar yeniden başlatılmıştı. Üstelik firma çalışmalarına iddialı başladı, daha önceki firmaya nazaran çok daha hızlı ve güçlü bir üretim hazırlığı yaptı. Bu kez Makro Yapı diye adı sanı duyulmadık, bol şaibeli firmanın verdiği dilekçeye dayanarak Kamu İhale Kurumu süreci tekrar durdurdu. Belediye ve KİK şimdi büyük hukuk mücadelesine hazılanıyorlar ama bu mücadele o kadar kolay olmayacak.
İzmir Büyükşehir Belediyesi davayı kazandığı takdirde çalışmalar kaldığı yerden devam etse de KİK yapısı gereği Bölge İdare Mahkemesi’ne gidecek. Mahkemenin vereceği karar kurum açısından olumsuz çıksa dahi temyiz hakkı sonuna kadar kullanılacak. Bu da mahkemeleşme sürecinin bir yıla kadar uzayabileceğini gösteriyor.
KİK yetkilileri uzmanların tekrar toplanıp yeniden karar alma gibi yasal bir durum sözkonusu olmadığını, sürecin ancak Danıştay’la noktalanabileceğini belirtiyorlar.
Yani KİK sessiz kalmayacak, hukuki süreci olabildiğince uzatacak, kurumun geleneği gereği gidilebilecek son noktaya yani Danıştay’a kadar gidecekler.
Rapor bu hafta açıklanacak
Ankara haklı olmak peşinde. İzmir’in ise canı yanıyor. Uzmanlar risk var diyor. Riskin ucu açık. Açıkçası büyük çökmelere kadar gidebilir. Kış kendini gösteriyor, çok daha sert yağmurlar her an bastırabilir. Kuvvetli yağışlar başladığında kimse “metro hattında çökmeler yaşanmaz” diyemiyor.
Ucu çorap söküğü gibi uzayabilecek tehlikeler, KİK ile belediye arasındaki mahkemeleşme sürecine takıldı.
Tehlikenin ne kadar büyük olduğunu ise bu hafta açıklanacak mahkeme raporunun ortaya koyması bekleniyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi önceki firma Bozoğlu ile sorunlar yaşandığı süreçte, yaklaşık dört ay önce mahkemeye başvurarak, olası çökme tehlikesine karşı, inceleme yapılmasını istedi. Detayları ortaya koyacak rapor, riski de gözler önüne serecek. Raporda ana hatlarıyla riskin büyüyebileceğine dikkat çekildiğini öğrendik.
Öncelikle İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Prof.Dr. Ömer Zafer Alku, Poligon -Fahrettin Altay arasında püskürtme beton kaplanmış bölümde sorun yaşanabileceğini söyledi ve riski şöyle ortaya koydu:
“Bu bölümün betonarmesi yapılmamış vaziyette. Kış aylarında yeraltı sularının daha hareketli olacağı bir gerçek. Debi artacaktır. Zeminin suyla karşılaşması durumunda çeşitli tehlikeler yaşanabilir. Zeminin suyla ilişkisi daima çok naziktir.” Alku’ya göre kaplama yapılmasının aciliyeti var, aksi halde güçlü bir yeraltı suyu geldiğinde özellikle dağ tarafından gelen sular zeminde kaymaya yol açabilir.
Yollar ve binalar çökebilir
Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gürkan Özden bu konuda İzmir’de metro çalışmalarını yakından takip eden bir akademisyen. Metronun koruma altına alınmamış birinci bölümünde riskten söz edileceğini belirten Özden de dikkatleri açılan tünellerde betonarme kaplamaları henüz yapılmamış bölümlere çekiyor. “Bu bölümlerin hiç durmadan, acil olarak bitirilmesi gerekir” diyor.
Doç. Dr. Özden’in uyarısı net:
“Mevsim şartlarının ağırlaşmasıyla birlikte risk, duruma göre değişebilir. Büyük çökmelere yol açma ihtimali var. Özellikle Üçyol-Poligon hattında yaşanacak zemin çökmeleri, yolları, o bölgedeki tüm apartmanları çökertebilir”
Evet asıl detayları ise açıklanacak mahkeme raporu ortaya koyacak.
İzmir için “2012 filmi” senaryosu yazmak istemiyoruz ama karşılaşılabilecek olası riskler bu kadar ağır ve İzmir’de muhalefet, iktidar bir an önce çalışmaların başlaması için katkıda bulunmalı.
Yoksa “KİK daha önce de ihale iptal etmişti” demek bu kente muhalefet yapmak değil, ihanet etmektir.
Belediye şimdi öncelikle raporu bekliyor. Büyük ihtimalle bu rapor üzerine Danıştay’a ayrı dava dahi açabilir. Değiştirebilirse süreci, ancak bu rapor değiştirebilir.
Aksi halde, hukuk savaşı yapayım derken, İzmirlilere kıyamet yaşatmak kimsenin haddine değil. Gerekirse, zamanı kısaltacaksa belediye yeniden ihaleye çıkmayı dahi düşünmeli.
Ya da varsa bir babayiğit “tüm riski alıyorum” diyecek, ki uzmanlar bile bunu söyleyemiyor.
İzmir’in geleceği, İzmirlinin canı kimsenin oyuncağı değil...