Ormanlar, milyonlarca canlıya ev sahipliği yapması ve Dünya’nın oksijen maskesi olmasının yanı sıra tahmin edemeyeceğimiz noktalarda hayatı etkiliyor. Besinlerden, psikolojimize ve ilaçlara kadar bize katkı sağlıyor. Ekosistemin akciğerlerine ne kadar iyi bakıyoruz?
Son birkaç senedir dünyada artan orman yangınları hepimizi çok üzüyor. İki senedir Türkiye’de çıkan yangınlarda 299’dan fazla ormanımız kül oldu. 150 binden fazla hektarı yok eden yangınların büyüklüğü 200 bin adet futbol sahasının toplamından da fazla. O günleri unutmamalı, ‘Nasıl önlemler alabiliriz?’ diye düşünmeli ve yanan bölgelere sahip çıkmalıyız.
Aceleden acile
Ormanlara bilinçsizce bırakılan çöpler ve söndürüldü sanılan ateşler bu yangınlara sebep olabiliyor. Fakat en büyük sebep iklim krizi. Sıcaklıklar yükseldikçe ve hava koşulları değiştikçe, birçok bölgede daha sık ve şiddetli kuraklıklar yaşanıyor. İstanbul barajları TÜİK’in yaptığı açıklamaya göre son 10 senenin en az doluluk oranını gösteriyor.
Kuraklık koşulları, orman yangınlarında çok büyük bir tetikleyici. Nem oranı değişen ormanlar çok daha hızlı yanıyor, çıra gibi de birbirini tetikliyor. Bu sebeple iklim krizi için almamız gereken önlemler artık aceleden acile geçti.
Çam balı konusu
Yangınlar yaban hayata da zarar veriyor. Marmaris’te ekosistemin işleyişinde büyük rol oynayan arılar yandı. Dünya çam balı üretiminin yüzde 95’i Türkiye tarafından karşılanıyordu.
Çam ağaçlarında yaşayan Basra böceği salgısı arılar aracılığıyla çam balına dönüşüyor. Yanan çam ağaçları ile bu böcekler de yok oldu. Bu da çam balı üretiminin azalmasında büyük rol oynadı.
Orman yangınları iklim değişikliğine sebep oluyor. Yanan bitki örtüsü atmosfere büyük miktarda karbondioksit saldığı için sera etkisine ve gezegenin daha fazla ısınmasına yol açıyor.
Ormansızlaşma ve ormanların bozulması, Dünya’daki sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 12’sine neden oluyor! Doğanın dengesindeki küçücük bir değişim bile korkunç bir kısır döngüye yol açıyor.
Bizi ağaçlar kurtaracak
Tam tersi bir şekilde ağaçların varlığı da sera gazı olan karbondioksiti emerek ve depolayarak iklimi düzenliyor. Hiçbir ağacı kendi yaşam alanlarımız için yok etmemeliyiz. Doğa ile uyum içinde yaşamayı öğrenmek için sınırlı süremiz kaldı.
Önemli noktalardan biri de yangınlardan sonra bilinçsizce ağaçlandırmak. Doğaya kendini iyileştirme zamanı tanınmalı. O bölgeler imara kapatılmalı.
Bizleri kuru ve sıcak bir yaz bekliyor. Harekete geçmemiz gerek. Ormanlarda atık bırakmamalı, bilinçli bir şekilde ateş yakmalıyız. Hızlı üretim zincirinden gelen ürünleri ‘Gerçekten ihtiyacım var mı?’ diye sormadan almamalıyız. Gıdaların karbon salınımı üzerindeki etkisini düşünüp, ona göre seçmeliyiz. Örneğin, endüstriyel et tüketimi ve palm yağı, ormanları en çok etkileyen gıdalar. Bu sebeplerden Dünya’da her altı saniyede bir, bir futbol sahası büyüklüğünde orman yok oluyor. Tükettiğiniz besinin etiketinde palm yağı varsa hem size hem de doğaya etkisinin büyük olduğunu hatırlayın. Bireysel araç kullanımını da azaltmalıyız. Hiçbirimiz mükemmel varlıklar değiliz fakat minik değişiklikler bile büyük etkenler doğuruyor.
Orman banyosu
Sizleri yeni duyduğum bir terimle tanıştırmak istiyorum. Japonca’da ‘Shinrin Yoku’ olarak ortaya çıkan bu kavram, ormanda amaçsızca yürüme ve ormanda olma halinin şifasını tanımlıyor. Doğanın sihri hepimize iyi gelse de şehirler büyüdükçe ormanlardan uzaklaşıyoruz. Boş zamanlarımızda doğayla buluştuğumuz günlerin çoğalmasını diliyorum.
21-26 Mart Dünya Orman Haftası kutlu olsun.