Türkiye’de işini en iyi yapan kurumlardan birisi İletişim Başkanlığı’na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi.
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, sadece sosyal medyada dolaşıma sokulan kimi operasyon kimi de dikkat çekme amaçlı yalanlarla mücadele etmekle kalmadı Netanyahu’nun Gazze’deki soykırım sürecinde doğru bilgilendirmeyi sağladı.
Yazıya böyle girdim zira son günlerde en çok konuştuğumuz mesele, Türk Ceza Kanunu’nda da yeri olan “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu.
Yasa koyucu her paylaşımı değil ama “sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli olacak şekilde alenen yaymayı” suç olarak düzenlemiş.
Böyle bir yasa maddesine gerek var mı, evet var, 6 Şubat depremlerinin ardından geçen 14 günde dezenformasyon içerikli haber sayısı 200’ün üzerindeydi, bu paylaşımları yapanlarla ilgili yasal süreçler işletildi.
Buraya kadar olan bitende hiçbir sıkıntı yok.
***
Kendi adıma şunu söyleyebilirim ki 6 Şubat depremlerini, HAARP silahını kullanarak ABD’nin yaptığı iddialarını dile getiren isimler de bu kapsama alınmalı.
ABD’nin sahip olmadığı bir gücü varmış gibi kamuoyuna duyurmak da bana göre sorunlu ve sıkıntılı bir paylaşım.
Denilebilir ki, bu iddiayı dile getirenler arasında çeşitli akademisyenler de var, bilim şüphecidir, sorgulamak da en doğal hakları.
Doğru, böyle bir suçlama yönetilmiş olsaydı, o insanlar da mahkemede kendilerini savunur ve konu kapanırdı.
Yasalar önünde herkes eşit olduğuna göre, akademisyen ya da ünlü ya da çok iyi şeyler başarmış olmak sanık olmaya engel değil.
Bu herkes için geçerli bir durum.
***
Sanığın kim olduğu mahkemeler açısından sadece tutuklama kararında önem taşır:
Mahkeme, sanığın kaçma şüphesine ve dışarıda olup delilleri değiştirme, yok etme gücü olup olmadığına bakar.
Kamu vicdanı açısından da belirleyici olan nokta tam burası galiba.
Sonuçta tutuklama önleyici bir tedbir ve sanık olan kişi yargılama sonucunda beraat edecek olsa bile tutuklandığı an, toplumun bir kesimi tarafından kahraman diğer kesimi tarafından da suçlu olarak ilan ediliyor.
Demek ki, bu önleyici tedbire başvurmadan önce çok dikkat etmek gerekiyor.
Herkesin kendi mahkemesini kurup, kafasında yargılama yaptığı bir ülkede yargının işi elbette kolay değil ama yargıyı ayrıcalıklı kılan da Türk Milleti adına karar veriyor olmaları. Bu algıyı korumak hepimizin sorumluluğu.