"Dünya bizim evimiz” ve “Gezegen B yok” cümlelerini pek çok kez duymuş ve kullanmış olabilirsiniz. Evet, Dünya bizim evimiz, yaşam alanımız. Peki evimize gerçekten iyi bakıyor muyuz? 22 Nisan Dünya Günü, küresel ısınma ve çevre kirliliği gibi konulara dikkat çekmek amacıyla uluslararası çapta çeşitli etkinliklerin düzenlendiği bir gün. İklim değişikliğine karşı verilen mücadelede dönüm noktası olarak görülen Paris İklim Anlaşması da 22 Nisan 2016’da imzalandı.
2023 yılının teması ise ‘Gezegenimize Yatırım Yapın’. Yatırım içinde kazancı da getirdiği için bu terim beni düşündürttü. Yvon Chouniard’ın dediği gibi aslında Dünya bizim tek ortağımız. Yani ondan bir kazanç sağlamak yerine, artık onunla birlik olmamız gerekiyor. Yeşil bir ekonomiye yatırım yapmak, sağlıklı ve adil bir geleceğe giden en kıymetli yol. Doğaya iyi bakmak, israfı azaltmak, geri dönüşümü artırmak, güvenli gıdayı, temiz suyu, çocukların iyiliğini ve barışı sağlamak, hepimizin ortak sorumluluğu. Aslında gezegeni ve geleceği besleme hedefini, sorumluluktan öte, bir zorunluluk olarak görmek gerekiyor. Çünkü biyoçeşitlilik ve iklim krizinin Dünya’daki her canlıyı etkilediği bir dönemdeyiz. Bu etkiler gelecek yüzyıllar boyunca hissedilecek.
Acele değil acil!
Hem gezegeni hep toplumu beslemenin sürdürülebilirlik açısından öneminin herkes daha fazla farkında olmalı. Biyoçeşitlilik, ekosistemi dengede tutarak, Dünyamızı yaşanabilir bir hâle getiriyor, insan sağlığını ve çevreyi ekosistemler destekliyor. Fakat biyoçeşitlilik her geçen gün azalıyor. Bu da sağlıklı beslenmek için iyi ve temiz gıdaya ulaşımın zorlaştığı anlamına geliyor. Oysa ki ülke olarak bu konuda çok şanslıyız. Burada kültürel mirasımıza sahip çıkmaktan da bahsetmek istiyorum. Kültürel ve biyolojik çeşitlilik arasında ayrılmaz bir bağ var. Özetle hem doğaya hem de kültürel mirasımıza sahip çıkmamız için sebep çok. Bizi doğa ile uyum içinde yaşamak, özümüzü korumak ve aslımıza sahip çıkmak kurtaracak...
Miraslarımızı toprağa verdik
Depremle beraber kültürel miraslarımızı da toprağa verdik. Habib-i Neccar Camii, Azizler Petrus ve Pavlus Kilisesi, Adıyaman’da Karakuş Tümülüsü’nde bulunan tokalaşma sütunu ve Gaziantep Kalesi gibi eserlerimiz hasar gördü ya da yıkıldı.
Ülkemiz, tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış ve bu nedenle zengin bir kültürel mirasa sahip. Farklı uygarlıklardan günümüze kadar gelmiş birçok tarihi yapı UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor, bunlar arasında İstanbul’un Tarihi Yarımada’sı, Kapadokya’nın tarihi yer altı şehirleri, Efes Antik Kenti, Safranbolu’nun tarihi evleri ve Hattuşaş Antik Kenti gibi birçok yer var. Küreselleşme ile kaybolan kültürlere sahip çıkmamız bir ülkenin tarihini ve kültürünü anlamak için çok ama çok kıymetli.
Mutfağımız da UNESCO’nun kültürel miras listesinde birçok yemeği ile mevcut; Gaziantep’in baklavası, zeytin böreği, damat dolması, Hatay’ın öccesi, oruku, künefesi ve Afyon’un sucuğu, kaymağı ve lokumu gibi birçok gastronomik kültürel mirasımız bulunuyor. Depremle beraber olan büyük göçlerden sonra gastronomi miraslarımıza da sahip çıkmamız çok önemli. İçimiz yanarken Hatay künefesinin tescillenmesi biraz olsun su serpmişti... Antakya künefesi Avrupa Birliği tarafından bugün coğrafi işaret tescili ile koruma altına alınan dokuzuncu ürünümüz oldu. Depremden etkilenen 11 ilimiz coğrafi işaretli ürünler açısından da çok önemli bir bölge. Yerel üreticiyi korumak için yapılan tüm çalışmaları destekliyorum ve farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Çünkü gelecek farkındalıkta... Mirasımızı korumaya devam edeceğiz, yaraları birlikte saracağız!
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024