Depremden bu yana günler geçiyor, içimizdeki acı dinmiyor. Geleceğimizi sağlam temellerle inşa etmemiz gerektiğini hatırlayarak, bilim ve eğitimin gücü ile yaralarımızı birlikte sarmak tek temennimiz. Çünkü ancak bu şekilde iyileşmek mümkün… Binlerce insanın yüreğinin yandığı deprem bölgelerinde insanlar her şeye rağmen yaşamaya devam ediyor. Dolayısıyla bu durum barınma ve gıda güvenliği sorunlarını bir kez daha gündeme getiriyor. Ben de bu noktada sizlere iki önemli konudan bahsetmek istiyorum. Gıda güvenliği ve atık yönetimi.
Gıda güvenliği
Deprem bölgesinde en önemli konulardan biri gıda güvenliği. Gıda güvenliği, tarladan sofraya gelene kadar gıdaların fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik tehlikelerden korunması olarak tanımlanabilir. Depremde sıhhi alt yapının zarara uğraması hem içme suyunun kirlenmesine hem de gıda ve tıbbi malzemelerin güvenliğinin bozulmasına neden olabiliyor. Afet bölgelerinde en büyük sorunlardan birinin maalesef ki temiz suya ulaşım olduğunu duymuşsunuzdur. Güvenli olmayan suyu tüketmek, bu suyla besinleri yıkamak ya da hazırlamak, bebek maması yapmak oldukça riskli. Peki suyu nasıl güvenli hale getirebiliriz? Kaynatma yöntemi ile suda oluşabilecek hastalığa neden olan virüsler, parazitler ve bakteriler öldürülebilir. Eğer suyu kaynatma imkânı yoksa klor ile dezenfekte etmek bir diğer yöntem. Filtreleme yöntemi ile de Cryptosporidium ve Giardia gibi hastalığa sebep olabilecek parazitler içme suyundan uzaklaştırılabiliyor. Şebeke suyu içilmemesi ve yardım tırları ile gelen kapalı suların halkın tüm kesimine ulaştırılması sağlık açısından önemli.
Gıda güvenliğini temin etmek için 27 farklı ilden 34 araçla, 266 personel, 10 ilde 925 gıda denetimi yapıldığı açıklandı. Açıkta bırakılmış ve bekletilmiş gıdaları depremzedelere tükettirmemek, yiyecekleri açıkta bırakmamak, son tüketim tarihlerine dikkat etmek de bu noktada oldukça önem taşıyor. Çadır kent koşullarında özellikle bebeklere ve çocuklara dağıtılacak besinlerin saklanması ve dağıtılmasına da dikkat etmek gerekiyor. Burada da tek kullanımlık materyallerle tüketimin yapılması önemli bir zorunluluk. Tüm bunlar kritik önem taşırken yemek servis alanlarına gidemeyecek durumda olan engelli, yaşlı, hasta gibi ihtiyaç sahipleri için görevli ve gönüllülere de bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.
Akut ishale karşı ors
Depremin sonrasında hem stres kaynaklı hem de gıda güvenliği sorunu kaynaklı akut ishal vakalarının arttığı biliniyor. Akut diyare veya ishal, genellikle bir virüs veya bakteri, daha nadir olarak da bir parazitin vücuda alınmasıyla meydana gelir. Akut ishal tedavisinde kaybedilen sıvı ve mineralleri yerine koymak için en iyi seçeneklerden biri oral rehidrasyon sıvısı. Bu karışım her ishalli dışkıdan sonra 2 yaş altındakiler için bir çay bardağı, 2 yaş üzeri büyüklere yarım veya bir su bardağı, büyük çocuk ve yetişkinlere ise tüketebildikleri kadar veriliyor.
Oral Rehidrasyon sıvısı
-1 litre kaynamış su içine
-2 çorba kaşığı toz şeker
-1 çay kaşığı tuz
-1 çay kaşığı karbonat eklenip karıştırılarak hazırlanır.
Atık alanları, gıda dağıtımı kadar önemli
Uzmanlar deprem bölgesinden çıkacak enkaz miktarını 100-230 milyon ton olarak öngörüyor. Gözünüzde canlandırmak adına Erciyes dağı büyüklüğünde düşünebileceğinizi belirtiyorlar. Burada enkazın ayrıştırılması, kaldırılması, ortaya çıkacak atıkların çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde bertaraf edilmesi kritik. Ortaya çıkan enkazlar ekolojik dengeye oldukça zararı olan asbest gibi zehirli kimyasallar, plastik türevleri ve birçok riskli malzemeler içerebiliyor. Bu malzemelerin gerekli yönetmeliklere uygun olarak taşınması gerekiyor. Örneğin bu zararlı atıklar tarım alanları, sulak alanlar gibi bölgelere taşındığında toprağı, suyu, havayı hasta ediyor ve sağlık açısından da risk oluşturuyor. Bazı şeylerin kıymetini birçok canımızı kaybettikten sonra anladığımız gerçeği ile kaynaklarımızı israf etmeden durup düşünmek gerekiyor.
Yemek dağıtımı ve tüketimi sebebiyle çıkacak atıklar için uygun atık alanları oluşturulması önemli. Alanda oluşabilecek herhangi bir gıda ve su güvenliği riskine sebebiyet vermeyecek şekilde ve sıklıkta toplanıp bertaraf edilmeli. Yemek üretim ve/veya dağıtım noktaları tuvalet, duş gibi noktalardan uzağa kurulmasına da dikkat edilmesi gerekiyor.
Son olarak depremden etkilenen çiftçiye, üreticiye sahip çıkmaya özen göstermenin de hepimizin sorumluluğunu olduğunu hatırlayalım. Gerek bireysel gerek kurumsal olarak bölgedeki yerel üreticiler tedarik zincirine dahil edilmeli ve destek olunmalı. Konu ile ilgili sosyal medyada pek çok yerel üretici paylaşılarak destekleniyor. Sizler de ihtiyaçlarınızı bu üreticilerden sağlayarak küçük de olsa bir katkıda bulunabilirsiniz. Unutmayın, deprem bölgesini sürdürülebilir bir şekilde yeniden ayağa kaldırmak ancak hep birlikte mümkün.