2021 yılında iç siyasete ilişkin beklenti ve öngörüleri tanımlamak gerekse tercihlerim; ‘sıcak’, ‘yığınak’, ‘oyun kurma’ ve ‘şekillendirme’ olur. Zira; erken ya da zamanında olmasını kesinlikle kastetmeksizin, zannımca seçim için geri sayım başladı. Çünkü bir siyasi dönemin neredeyse yarısına gelindi. Bunun anlamı kalanın da hazırlık dönemi olduğudur.
Öncelikle, önümüzdeki 4 ay içinde iki önemli kongre var. Muhalefet partileri 2020’de kongre/kurultaylarını tamamlayarak kendilerini seçime hazırlayacak kadrolarını oluşturdular. Geriye Cumhur İttifakı üyesi AK Parti ve MHP kaldı. MHP’nin; 9 Ağustos 2020’de başlattığı kongre sürecinde il kongreleri tamamlandı, şimdi gözler 14 Mart 2021’deki 13. Olağan Büyük Kurultay’da. AK Parti ise pandemi nedeniyle iki kez ara vermek zorunda kaldığı kongre sürecini çarşamba günü tekrar başlatarak, 7. Olağan Kongre’ye doğru geri sayacak. Parti kaynakları, pandemi koşulları ve MHP Kurultayı da dikkate alınarak nisan ayında kongrenin yapılabileceğini belirtiyor.
Başkentte doğal olarak, son bir yıldır ‘oldu’, ‘olacak’, ‘ha bugün, ha yarın’ diye diye sözü bugüne kadar getirilen kabine değişikliği de şimdilerde AK Parti’nin kongresine endekslendi. “Şurada kalmış bir kaç ay, Tayyip Bey parti yönetimini kongrede tasarlar ona göre kabineye şekil verir” cümlesi bir kez daha siyasetin içindekilerin ve gözlemcilerinin dillerinde pelesenk. Her ne olursa olsun, iktidar ittifakında gidenlerdi, yeni gelenlerdi derken bir heyecan, hareketlenme olacak.
Çetrefilli konular
İktidar cenahındaki kadro yenilenmesine bir de pandemi ve bütçe görüşmeleri nedeniyle ötelenen TBMM çalışma takvimini, muhalefet cenahındaki siyasi oluşum, yeni parlamenter sistem önerisi gibi ‘işbirliği’ alanı arayışlarını eklediğinizde, siyasi ortamı tarif için ‘sıcak’ kelimesi oldukça uygun. Yıllardır konuşulan ama çetrefilli olması nedeniyle ötelenen, siyasi partiler ve seçim kanunu, siyasi etik, iç tüzük değişikliği gibi hacimli konular bir tarafta. Tartışması bol ve zorlu başlıklar. Elbette bir de 2020’nin son ayı itibarıyla kamuoyunun hazırlanmaya başlandığı ‘reform gündemi” var. Tüm bunlar, partilerin sağlam ‘yığınak’la yürütebileceği müzakereler.
Öte yandan, 2018 seçimlerinden tüm partilerin çıkardığı ders, bir sonraki seçimin bıçak sırtı olmasına izin vermemek oldu. Dolayısıyla, bir sonraki seçim için tüm partiler/bloklar/ ittifaklar, ‘arada fark olan’ sonuç çıkarma motivasyonuna sahip. Bir kaynak bunu şöyle tanımlıyor, “Tüm partilerin kanının son damlasına kadar asıldığı, varlık yokluk mücadelesi haline gelecek bir seçim”. Yüzde 1’lerin önem arzettiği, bu nedenle neredeyse kendinde liderlik emareleri olduğuna kanaat getiren hemen her aktörün büyük bir özgüvenle ortaya çıktığı bir dönemde, siyasette sonuç alınacak ‘oyun kurmak’ önem kazanıyor. İddia odur ki, bir sonraki seçimi oyunu en iyi kuran(lar) kazanacak.
Ankara kulislerinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yılın son günlerindeki kabul ve yeni yılın ilk günlerinde başlattığı ziyaret trafiği ile kendi oyun planının taşlarını döşemeye başladığı konuşuluyor. Cumhurbaşkanının cuma namazı çıkışında yaptığı açıklama ile bu yorumu kısmen desteklediği de söylenebilir. Erdoğan, Saadet Partisi (SP) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ü ziyareti konusunda, “Benim bu ziyaretim hem bir nezaket ziyareti hem de bu ittifak meselesinde yani bir seçim ittifakı mı olur veya geleceğe yönelik biz bir terörle mücadele verirken burada bu terörle mücadelede her türlü desteğin bizim yanımızda olması lâzım. Yani biz bir yalnızlığı hissetmememiz lâzım. Bunun için de şu anda buna benzer görüşmeleri bundan sonra da yapmayı planlıyorum, yapacağım. Geçenlerde biliyorsunuz Demokratik Sol Partinin Genel Başkanıyla da Külliye’de bir görüşmemiz oldu. Bundan sonraki süreçte de bu tür görüşmeler devam edecek” dedi.
Bakalım siyasette yeni dönem nasıl ‘şekillenecek’.
ASİLTÜRK’Ü ZİYARETE DAİR
Cumhurbaşkanı’nın Asiltürk’ü ziyaretine ilişkin bazı haberlerde, SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile Asiltürk arasında bir süredir devam eden görüş ayrılığına atıf yapıldı. Asiltürk’ün Karamollaoğlu ile Millet İttifakı ile birlikte hareket etmek başta olmak üzere bir dizi konuda anlaşmazlık yaşadığı hatırlatıldı.
SP kaynakları, yıllardır birlikte siyaset yapan iki isim arasındaki görüş ayrılığını doğruluyor ancak bunun “keskin, iplerin atıldığı bir görüş ayrılığı” olmadığının altını çiziyor. Bir kaynağın ifadesi “50 yıldır birlikte siyaset yapan, hapis yatan bu isimler, her zaman olduğu gibi kırmızının tonlarını tartışıyor diyebiliriz” şeklinde. Ayrıca, siyaset yapma biçimleri birbirinden farklı olsa da iki ismin dünür olduğu hatırlatılıyor.
SP’nin de başka partiler gibi bir sonraki seçime tek başına mı, mevcut ittifaklardan biri ile mi yoksa tamamen üçüncü bir ‘işbirliği’ ile mi hazırlanması gerektiğini kendi içinde tartıştığı, bu tartışmanın iki isim arasındaki ‘çatlak’ olarak yansıtıldığı belirtiliyor. Parti kaynakları, Asiltürk ve partideki bazı isimlerin, ‘SP’nin büyümesi için, tüm partiler gibi AK Parti tabanından oy alması gerektiğini ancak CHP ile verilen fotoğrafın onlara bunu sağlamadığı’ tezini savunuyor. Görüştüğüm SP’den farklı isimlerin buluştuğu nokta, kendi içlerindeki bu tartışmanın henüz bitmediği oldu.