Marmara depreminin dördüncü yılında açıklanan İstanbul Deprem Mastır Planı, 15 milyonluk kenti bekleyen riskler konusunda yeni sorular ve kaynak tartışmaları yaratıyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'nın İstanbul'un 'deprem anayasası' diye tanımladığı mastır planının, yaklaşan seçimler nedeniyle başlayan yol asfaltlama çalışmalarına benzer 'siyasi yatırım' olmadığını ummak istiyoruz.
Yaz başında kaybettiğimiz İstanbul tutkunu Çelik Gülersoy'un geçen yıl kaleme aldığı bir mektubu, Marmara depremiyle ilgili notlarımız arasında bulduk.
Prof. Naci Görür'le Milliyet 'Sohbet Odası'nda yaptığımız görüşme üzerine Gülersoy, İstanbul'u bekleyen riskler konusunda uzun bir mektup kaleme almıştı. Ömrünü bu kente adayan bir insanın bugün artık İstanbul'da yaşayanlara ve yöneticilere 'vasiyet'i sayılabilecek çarpıcı tespitleri var:
"İstanbul'un zemini, tekdüze değil. Yayımlanan renkli haritalar bile bir semtten, hatta bir sokaktan ötekine değişiklik gösteriyor. Varsayalım ki, tatmin edici etüdler yapılabildi ve ortaya bir gerçek konuldu: Şurası, şurası çürüktür, üstündeki yapıların kaldırılması gerekir.
Bu iş, İstanbul'u yeniden kurmakla eş anlamlı! İşin çapı birkaç profesörün sandığı gibi, ortaya 5 bin adet yapı sayısının çıkacağını hiç ama hiç ummuyorum.
Ağustos depreminden önce bile, gazetelerde, durduğu yerde kaykılan binaların resimleri çıkmakta idi. Çürük zeminden dolayı tehlikede olan yapı sayısı birkaç on bini bulur.
Bunların yıkımını hangi finans gücü sağlayacak? Evsiz kalacak 100 binleri hangi organizasyon gücü bir yerlere yerleştirecek? Bu iş, dağlar gibi para ve ufukta bile gözükmeyen enerji, yönetim çarkının işbirliği ve eş güdümü gibi faktörler sağlansa bile, kaç yıl sürer?"
Çelik Gülersoy, İstanbul için düşünülen yeniden yapılanmanın 1960'larda çarpık büyüme başladığında bile organize edilemediğini belirtirken tarihe not düşmüş:
"Çünkü politika ve bürokrasi gibi iki hasta çark, rasyonel değil, rasgele yerleşimi teşvik etmekte idi. Bugün ise dönülmez akşamın ufkundayız!"
Gülersoy mektubunda daha çok deprem sonrasına ilişkin radikal bir öneride bulunuyor. Genelkurmay'ın eşgüdümünde İstanbul ve Marmara çevresinde 'deprem taburları' kurulmasını istiyor:
'Ana ulaşım damarlarının açılması, enkazdan arındırılması,
Doğalgaz patlamaları başta olmak üzere bütün yangınlara karşı tertibat alınması,
Sağlık yardım merkezlerinin kurulması,
Yağma ve çapulculuğun önlenmesi gibi hayati konularda ordu birliklerinin devrede olması ve yeterli araç gereçle donatılarak, personelin eğitilmesi gerekmektedir.'
Önlemler, deprem İstanbul'u yıkmadan tartışılmalı. Mastır plan çalışması buna katkı sağlayabilir.