Deniz Bayramoğlu

Deniz Bayramoğlu

deniz.bayramoglu@kanald.com.tr

Tüm Yazıları

Seçime sadece 7 gün kaldı. Ve zaman daha hızlı akmaya başladı.

Geçen hafta “mikro hedefleme ve deep fake” konularına dikkat çektiğimiz yazının ardından tesadüfe bakın ki bu haftanın ana konusu sahte ses kayıtları, sahte görüntüler oldu. Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisi hakkında sahte üretilmiş bu tür kayıtlar hazırlandığına yönelik iddiası büyük yankı uyandırdı. Daha da önemlisi, bu konuyu anlattığı bir yayında yakın geçmişin en önemli siyasi-toplumsal olaylarından biri olan 17-25 Aralık ses kayıtları için de aynı nitelemeyi yaptı; bunların çeşitli bilgisayar programları aracılığıyla üretilmiş kayıtlar olduğunu söyledi. 

Haberin Devamı

Öncelikle baştan vurgulamam gerek ki bu konuda tavrım çok net. FETÖ’cüler tarafından dile getirilen herhangi bir şey benim nazarımda kategorik olarak muteber, güvenilir ya da inanılır değildir, olamaz. 10 gerçeğin arasına kendi işlerine yarayacak bir yalan sıkıştırma taktiğiyle hareket eden bu yapının manipülatif bir maksadı olmadan birine “merhaba” bile demeyeceği aşikârken, onların ortaya attığı iddiaları dikkate almak aklı başında birinin yapacağı iş olmasa gerektir. İstihbarat örgütlerinin elinde oyuncak olmuş, hatta belki bizzat kendisi bir uluslararası espiyonaj örgütüne dönüşmüş FETÖ ya da onun taktiklerini kullanan ve yeni paralel yapı olmaya heveslenenlerin heveslerini kursaklarında bırakmak başta siyaset kurumu olmak üzere tüm toplumun görevidir. Bu tür üretilmiş kayıtlarda yer alan iddialar doğru da olabilir yalan da. Fakat bu iddiaların ciddiye alınabilmesi için belgeye ve kanıta ihtiyaç vardır. Belge ve kanıtın da güvenilir kaynaklardan gelmesi şarttır. Bunun ötesi yoktur.

Meselenin daha da önemli olan kısmı, siyasetin bu konudaki tavrıdır. Ülkemiz deprem, ekonomik sıkıntı, göçmen sorunu, kuraklık, uluslararası meseleler gibi devasa sorunlarla boğuşurken bu tür manipülasyonların siyaset kurumu tarafından itibar görmesi toplum nezdinde daha büyük bir probleme yol açabilir. Toplumun siyaset kurumuna güveni erozyona uğrayabilir. Bu da içinden geçtiğimiz süreci daha da çözümsüz kılabilir. Bunun için siyaset kurumunun acilen bu konuda kendine çekidüzen vermesi şarttır. Aksi durumda hepimiz kaybederiz, FETÖ’cüler kazanır.

Haberin Devamı

Siyasetin genel gidişatında da önemli bir değişiklik yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan rahatsızlığının ardından mitinglere yeniden başladı ve hızla da devam ediyor. Memleketi Rize’de büyük bir kalabalık ve moral toplayan Cumhurbaşkanı, siyasi söylemindeki iki ana vurguyu da değiştirmemişe benziyor. Bir meta-anlatı üzerinden hareket eden Erdoğan, eser siyasetini sürdürürken, diğer taraftan da muhalefeti terör ve güvenlik konuları üzerinden hedef almaya devam ediyor. Ama bugüne dek bu meta-anlatı içinde yeri olmayan tatsız ekonomik gerçeklere de değinmeye başladı kaçınılmaz olarak. Ama burada da temel vurgusu yine meta-anlatıdaki Türkiye hikâyesi oldu. “Siz liderinizi soğan patatese kurban etmezsiniz” sözleriyle ekonomik sıkıntının bir anlamda bu büyük hikâyenin kaçınılmaz ama geçici bir sonucu olduğunu ve çözecek olanın yine kendisi olduğunu ifade etti.

Haberin Devamı

Kemal Kılıçdaroğlu ise sosyal ağlarda iyice aktif hale gelmeye başladı. Hemen her gün, günün farklı saatlerinde ama genelde akşamları çeşitli videolar yayınlayarak çeşitli toplumsal kesimlere seslenmeye çalışıyor, projeler açıklıyor. Sosyal ağlardaki bu faaliyetin gerçek hayattaki seçmene ne ölçüde ulaştığının ve ulaştığı seçmen nezdinde ne ölçüde karşılık bulduğunu bilmiyorum. Ama bu yayınlar “eser siyasetinin” karşısına “proje siyasetini” konumlandırdığı için ulaştığı kişiler üzerinde etkili olacaktır. Bu arada Kılıçdaroğlu mitinglere de devam ediyor, TV ve sosyal ağ yayınlarına da katılıyor. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu da mitingler ve ziyaretlerle siyasi çalışmalarını sürdürüyor. Millet İttifakı adına en çok çalışan ise Meral Akşener olsa gerek. O da birçok noktada mitingler ve açılışlar vesilesiyle seçmenle buluşmaya devam ediyor. Öte yandan, Saadet Partisi, Deva Partisi ve Gelecek Partisi’nin bu konuda pek görünür olmadığını söylemek mümkün. Ülke genelindeki durumu bilmem ama İstanbul özelinde sanki bu partilerin örgütlerinde bir gönülsüzlük var gibi geliyor bana. Dahası, Ali Babacan’ın yaptığı kimi açıklamalar da kararsız seçmen açısından olumlu bir sonuç verecek gibi durmuyor. Seçim için son haftaya girerken Kılıçdaroğlu’nun bu konuda bir adım atması şart. Çünkü 1 oy bile önemli.

Sinan Oğan cephesinde büyük bir değişiklik yok. Açıklamaları ve genel tavrı genç milliyetçi seçmen tarafından teveccüh görse de bu teveccüh oyunu çok yukarılara taşımıyor. Muharrem İnce’den kendisine bir oy geçişi olduğunu söyleyen Oğan yüzde 9’lara ulaşacağından bahsediyor ama bunun mümkün olmadığı ortada. Fakat Oğan bu tavrını sürdürürse şimdilik İYİ Parti’nin temsil ettiği (ama pek de temsil edemediği) ve bir yükseliş eğiliminde olan “seküler milliyetçiliğin” yeni temsilcisi olabilir.

Muharrem İnce ise tartışma dışında bir karşılığı olmayacağını bildiği “Davutoğlu ve Babacan’ı gönder, kayıtsız destek olayım” çağrısıyla konumunu meşrulaştırmaya çalışıyor. Bana öyle geliyor ki İnce’nin hâlâ “iyi bir teklifle” Kılıçdaroğlu lehine adaylıktan çekilmesi mümkün. Ama Kılıçdaroğlu’nun böyle bir teklifi yapmayacağı da çok kesin.