■Her şerde bir hayır vardır muhakkak. İbret ve ders almak kaydıyla elbette.
■Siyanürle altın üretiminin sıkıntılı bir yöntem olduğu açık. Ama daha “ucuz” bir yöntem de yok.
■Peki niye tehlikeli? Çünkü siyanür sızıntısı riski tamamen bertaraf edilemiyor. Kitapta yazan tüm tedbirler alınsa bile sel, deprem gibi doğal etkenler karşı yapılabilecekler çok az.
■Bir altın madeni sahasındaki faaliyet sorunsuz bitti ve saha kapatılacak. (Maden şirketleri terk edecekleri alanları ağaçlandırmak zorunda. Diyelim bunu da yaptılar.) Geride kalan milyonlarca ton siyanürlü işlemden geçmiş toprak ne olacak?
■Kurdu, kuşu, ayısı, böceği, ceylanı, geyiği, otu kökü ve çiçeğiyle “yaşayan” bir habitat bir daha geri gelmiyor ama. Böyle bir kaybın karşılığı nedir mesela?
■Bunları yapan şirketin kurulu olduğu ülke ise kendi toprağından ot bile kopartılmasına izin vermiyor. Sonra biz o ülkenin muhteşem doğal hayatını ve coğrafyasını belgesellerde izleyip iç çekiyoruz.
■Bu şirket bir de milyarlarca dolar kazanıp bu parayı ülke dışına çıkarıyor. Üzerine bir de şirketin ciddi miktarda vergi borcu affediliyor…
■Ama hepsinden önemlisi tüm bunlar bir kanuna, Maden Kanunu’na, dayanarak yapılabiliyor.
Maden Kanunu ve aklıma takılanlar
■Maden Kanunu 18 Şubat 2015’te büyük bir değişikliğe uğradıktan tam 4 yıl sonra 14 Şubat 2019’da da torba yasaya dahil olarak bir değişikliğe daha uğradı ve bugünkü son halini aldı.
■2019 yılında bu kanun 214 milletvekilinin oyuyla yasalaştı. Kanuna karşı oy veren milletvekili sayısı ise sadece ve sadece 36’da kaldı. CHP’den 21, HDP’den 6, İYİP’ten ise 9 vekil…
■O gün 210 muhalefet milletvekili Meclis’te olmadıklarına göre herhalde çok daha önemli işlerle uğraşıyordu.
■Maden kanunu torba yasa içerisinde yasalaştıktan tam 4 yıl sonra Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeninde büyük bir facia yaşandı.
■Önce 2015 ardından 2019’da bu değişiklikler yapılırken bugün bize “memleketin taşını toprağını sevme” dersi veren sayın muhalefet yetkilileri neden halkı uyarmadı? Neden bu konuyu gündeme getirmek yine vatandaşa kaldı?
Yerel seçimler ve aklıma takılanlar
■CHP genel başkanı ayın Özel İzmir Belediye başkan adayını tanımıyor olamaz elbette. O gün sahnede sol çapraz arkasında duran Cemil Tugay yerine sağ arka çaprazındaki bir kişinin elini kaldırınca bu soru soruldu ama…
■İşin acı tarafı şu ki çok kişi bunun olabileceğine yani genel başkanın İzmir adayının yüzünü tanımayabileceğine inandı. Algı bu yönde maalesef.
■Galiba seçimlere bu kadar az kala genel başkan değiştirmek pek iyi bir fikir değilmiş.
■Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “hükümet ile belediye ilişkisine” dair sözleri çok konuşuldu. Doğrudur yanlıştır kısmı bir yana niye herkes bu tür sözleri ilk kez duymuş gibi davranıyor bir türlü anlamadım. Kendimi bildim bileli siyasetçiler hangi görüşten olursa olsun fırsat bulunca bu argümanı kullanır.
■İktidar kullanır kullanmasına da muhalefet ne yapar bu konuda? Mesela bu tutumu halka şikayet etmek işe yarar mı? Siz olsanız “bizi seçerseniz hizmet alamayacakmışsınız” diyen bir muhalefet adayına mı oy verirsiniz? Yoksa halka başka bir vaatte mi bulunmak gerekir?
■Memleketin yavaş yavaş merkez siyasete güveninin azaldığını, merkezden çevreye ciddi bir savrulma yaşadığını ve bugün yüzde 1-2 gibi oy oranlarına sahip partilerin yakında ciddi aktörler haline geleceğini bir ben mi düşünüyorum acaba?
■Vatandaş güvenecek bir yer, yaslanacak bir duvar arıyor sanki.