Sosyal medyada sık sık fizik öğretmenlerinin videolarına rastlıyorum. Bu videolarda bazen lise öğretmenleri bazen de üniversite okutmanları fizik biliminin pratikte ne anlama geldiğini gösteren uygulamalar yapıyorlar. Üniversitede mühendislik okumuş fizik bilimine “aşina” biri olarak sizlere mesela “açısal ivme” konusunu anlatmaya kalksam bunu enikonu becerebilirim. Fakat bir fizik profesörünün üstelik ABD’nin “fildişi lig”deki üniversitelerinin birinde döner koltuk ile yaptığı bir gösteriyi izletsem konuyu çok daha iyi bir biçimde anlatmış olurum. Nitekim sosyal ağlarda karşılaştığım bu nevi videolarda vatandaşlarımızın büyük bir takdirle ve en çok dile getirdiği yorum nedir biliyor musunuz? “Fiziği böyle öğrettiler de biz mi öğrenmedik.” Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı, paylaştığı bir videoda tam da bunu yaptı. Görevinin içerdiği deneylerin yanı sıra bir de fizik yasalarını yer çekimsiz ortamda anlatan birtakım videolar çekti. Benim heyecanla izlediğim bu videoları aşağılayan koca adamlar oldu biliyorsunuz. İyi ki de dalga geçtiler. Yoksa karakterlerinin ve zekâlarının bu kadar küçük olduğunu nasıl anlardık!
Sosyal ağlar ve milli güvenlik
Muvazzaf askerlerin kışlalardan ya da operasyon alanlarından yaptığı sosyal medya paylaşımlarına engel getirildi. Genelkurmay bu konuda önemli bir adım attı geçenlerde. Ama asker ve polis eşleri bu uygulama kapsamında değil doğal olarak. Ve maalesef -iyi niyetle belki- benzer paylaşımlar yapmaya devam ediyorlar. Cumartesi günü gördüğüm bir paylaşım üzerine yazıyorum bunları. Bir sosyal ağ kullanıcısı da uzun uzun bunun neden yanlış olduğunu anlatmış benzer bir videoyu alıntılayarak. Üstelik sadece göreve giden personeli değil kendisinin ve çocuğunun da hayatını tehlikeye atan paylaşımlar bunlar. Çünkü bir fotoğraftaki sadece ufuk çizgisi kullanılarak konum tespiti çok uzun süredir mümkün. Hele de yapay zekâ sayesinde bu paylaşımlardan evin kapı numarasına kadar tespit etmek mümkün. Üstelik bu teknolojiler sıradan vatandaşa kadar herkesin elinde. Tabii terör örgütlerinin de…
Kapitalizm sömürü değildir
“Hayır kardeşim öyle bir şey yok. Ben bunu kendi ailemde gördüm. Biz kimseyi sömürmedik. Bu büyük servet aklı başında insanlar tarafından toplandı. Benim dedem de öyleydi.” Dünya çapında ünlü jeoloji profesörü Celal Şengör’ün kapitalizm tarifini okudunuz. Kendisine sonuna kadar katılıyorum. Servet dediğin toplanarak yapılır. En iyi servet zaten sonbaharda yetişir ve ancak aklı başında adamlar tarafından toplanır. Böyle zengin olunur yani. Bu sonbahar ben de aklı başında bir insan olarak -dedem de öyleydi- biraz servet toplama niyetindeyim. Ama Sayın Şengör keşke nerelerden toplayacağımızı da söyleseydi… Fakat şöyle bir düşününce iyi ki de söylememiş. Yok öyle armut piş ağzıma düş. Değil mi?
Seçime kaç gün kaldı?
Yanıtını hemen verelim. Seçimlere sadece 49 gün kaldı. Fakat muhalefet partilerinin birçok yerde belediye başkan adaylarını açıklamadığını görüyoruz. Bu anlaşılır bir durum değil. Seçimlerin tarihi önceden biliniyordu. Sürpriz filan yok. Şimdi düşünün daha aday açıklanacak, adaylar afiş bastıracak, pankart yaptıracak, araç giydirecek, kendisine ya çok büyük ya da dar gelen takım elbiseleri alacak… Ne zaman mahalleleri gezecek ne zaman pazarda sebze satacak, gençlerle top oynayacak? Şaka bir yana bu seçimlerin hem iktidar hem de muhalefet açısından ne kadar önemli olduğunu düşündüğümüzde bu durumu “ince eleyip sık dokuma” gayreti olarak okumak pek mümkün değil. Kanımca siyaset kurumu, iktidar muhalefet fark etmeden büyük bir kriz ve sıkışma içerisinde. Bu kriz çözülmezse siyaset kurumuna güven iyice azalırsa ne olacağına dair fikriniz var mı? Benim yok.