Deniz Bayramoğlu

Deniz Bayramoğlu

deniz.bayramoglu@kanald.com.tr

Tüm Yazıları

14 Mayıs seçimlerinin sonuçları geride bıraktığımız hafta boyunca birçok ünlü ünsüz, bilgili bilgisiz, yeterli yetersiz isim tarafından tartışıldı, yorumlandı, değerlendirildi. O yüzden kim neden ve nasıl kazandı (ya da kaybetti) meselesine girmeyeceğim. Dahası, kimseye öneride de bulunmayacağım. Çünkü, mesela Kemal Kılıçdaroğlu’na, 28 Mayıs’ta ikinci turu yapılacak seçimlerde kazanması için “Gençlere açıktan 2000 lira vaat edin” gibi çok ciddi önerilerin yapıldığı bir atmosferde benim yapacağım bir önerinin pek bir kıymeti olmayacak. Daha da önemlisi, önerilerimi sanki dünyanın en önemli siyaset bilimcisi benmişim gibi dile getiremeyeceğim için pek dikkate alınacağını da sanmam. Hem siyaset bilimci de değilim şükür. Önerilerimin muhatabı siyasetçiye asker arkadaşımmış gibi seslenemeyeceğim için sesim de duyulmazdı zaten.

Haberin Devamı

Kemal Kılıçdaroğlu’nun oy oranının yüzde 45’te kalması CHP’lileri büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Bir gazeteci olarak seçim gecesi CHP’de neler yaşandığını genel hatlarıyla öğrenmiş olsam da hâlâ tam olarak o gece ne olup bittiğine vakıf değilim. CHP seçmeni de aynı durumda. Büyük bir kesimi seçimden sonraki 48 saat içinde kendisini yalnız ve terk edilmiş hissetti. CHP’nin kurumsal yapısı içinde yer almayan ama CHP’yi destekleyeceğini beyan eden, zaten CHP’yi destekleyen ya da kamuoyu tarafından CHP mensubu olarak görülen kimi tanınmış kişilerin açıklamaları ve sosyal ağ mesajları da bu durumu katmerlendirdi. Depremzede vatandaşlarımızla ilgili sosyal ağ mesajları ise bu hayal kırıklığının en habis en necis dışavurumu olarak tarihe geçti.

CHP yönetimi bu mesajları görür görmez bunları en yüksek perdeden kınayıp hemen en tanınmış kurmaylarını bölgeye göndereceğine, bu açıklamaları yapanların, bırakın CHP’li olmayı, insan dahi olamayacağını en yüksek perdeden haykıracağına, konuyu Kılıçdaroğlu’nun attığı bir sosyal ağ mesajı ve düşük tonda birkaç açıklamayla geçiştirdi. Bunlar ikinci tur için Kılıçdaroğlu’nun işini bir hayli zorlaştıracak.

Muhalif seçmenin yaşadığı derin hayal kırıklığında CHP yönetimi kadar Altılı Masa’nın diğer unsurlarının da payı büyük. Burada Saadet Partisi’ni ayrı bir kefeye koymak lazım. Muhafazakâr-mütedeyyin seçmen nezdinde özgül ağırlığı çok yüksek olan Saadet Partisi ilkesel yaklaşımının sağlamlığı, anlaşmaların yerine getirilmesindeki hassasiyeti ve sorumluluk bilinciyle sadece Millet İttifakı’na değil tüm Türkiye’ye örnek bir tutum sergiledi.

Haberin Devamı

İyi Parti başta olmak üzere, Gelecek Partisi, Deva Partisi ve Demokrat Parti ise yapmaları gerekeni hakkıyla yapamadı ya da yapmadı. Bu durumdan, mesela Ahmet Davutoğlu’nun pek de rahatsız olmadığını, sonuçlarla ilgili herhangi bir sorumluluk hissetmediğini söyleyebiliriz. Bunu da CHP listelerinden seçilen Gelecek Partili milletvekilleri ile yan yana çektirdiği ve hemen sosyal ağlara gönderdiği fotoğraf ve mesajdan anlayabiliyoruz. Davutoğlu daha sonra gelen tepkiler üzerine bu mesajını silmek zorunda kaldı. Meral Akşener ve Ali Babacan’ın suskunlukları da bir hayli ses getirdi geçen hafta. Bu da Kılıçdaroğlu’nun ikinci tur şansını zora sokan başka bir unsur.

Haberin Devamı

Ata İttifakı adayı Sinan Oğan’ın yüzde 5 oy alması da seçimin bir başka sürprizi oldu. Şimdi Sinan Oğan’ın ikinci turda kimi destekleyeceği meselesi siyasetin gündemine oturmuş durumda. Hangi kararı verirse versin, seçmenin bir kısmı tarafından ağır bir biçimde suçlanması kaçınılmaz olacak. Daha evvel Oğan’ın Türk siyasetinin geleceğinde kendisine bir yer edinme şansı yakaladığını ifade etmiştik. Fakat Oğan’ın bu konuda pek iyi bir sınav verdiğini söylemek mümkün değil. Seçimin hemen ardından yaptığı “Kılıçdaroğlu benim lehime ikinci turda adaylıktan çekilsin” açıklaması yersiz bir açıklamaydı. Ardından, şu ana dek sergilediği “pazarlık” görüntüsü de onu yüzde 5 oya taşıyan imajını olumsuz etkiledi. Uzun uzun analiz etmek yerine şunu söyleyerek meseleyi kapatayım; Oğan bir tarafı seçmek yerine, “Ben milliyetçilerin sesini duyurmak için bu seçime girdim ve başarılı oldum. Gelecekte de bu tavrımı sürdüreceğim. O yüzden ikinci turda seçmenimi kendi iradesiyle baş başa bırakıyorum” deseydi gelecekte Türk siyasetinin -milliyetçi, genç, seküler seçmen açısından önemli bir aktörü olmayı garantilerdi gibi geliyor. Şimdi ise bu şansını zora sokmuş durumda.

Erdoğan, bir sosyal ağ kullanıcısı moral üstünlüğün kimde olduğunu çok güzel anlatmış. Seçim gecesini işaret ederek, “Kılıçdaroğlu’nun YSK’yı suçladığı saatlerde Erdoğan seçmeniyle şarkılar söylüyordu” demiş. Durumun en net özeti bu aslında.

Seçim stratejisini “Sana söz baharlar gelecek” sloganıyla umut üzerine kuran Kılıçdaroğlu’nun ikinci tur için ekonomi ve sığınmacılar üzerinden bir “beka” söylemine direksiyon kırması ise devamlılık açısından olumsuz algılanabilme riski içeriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise seçim stratejisini geliştirerek ama aynı temelde sürdürüyor. Bu durum devamlılık mesajı açısından da önemli. Erdoğan eser siyaseti ve güvenlik üzerine kurduğu ana stratejisine depremzedeleri de ekledi. Depremzedelerle ilgili sosyal ağ mesajlarına bölgeyi ziyaret ederek karşılık vereceğini söylemesi, hafta boyunca yaptığı konuşma ve sosyal ağ mesajlarında bu konuyu ön plana çıkarması, özetle, konuyu sahiplenmesiyle birkaç adım öne geçmiş görünüyor.

Ama haftanın manşeti neydi diye soracak olursanız, bence Newsweek dergisinde yer alan bir görüş yazısında yer alan ve kendisinin de CNN International’a verdiği röportajda kullandığı cümleydi derim:

Diktatörler ikinci tura kalır mı?