“7 yıllık evli 30 yaşında bir ev kadınıyım. İki çocuğum var. Son günlere kadar, eşimle çok mutlu bir evliliğim vardı.
İlk çocuğumuz doğduğunda, çocuğumla daha yakından ilgilenebilmek için işten ayrıldım.
Daha sonra ikinci çocuğumuz doğduğu için tekrar işe dönmedim. Son günlerde eşimle ciddi sorunlar yaşıyoruz.
O, zaman zaman eve geç saatlerde geliyor, bu da beni çok üzüyordu. Sorduğumda işleri nedeniyle geciktiğini söylüyordu.
Ben de buna inanıyordum. Ama arkadaş sohbetlerinde kafam iyice karışıyordu.
Onlar bana ‘Eşin eve geç geldiğine göre mutlaka bir kadın vardır, araştır, öğren, saf olma,’ diyorlardı.
Bazen de kendilerinin veya başkalarının aldatılmalarıyla ilgili olaylar anlatıyorlardı.
Ben de bu konuşmaların etkisi altında kalarak, bir akşam eşim uyurken cep telefonunu karıştırdım ve konuştuğu kişilerin listesini çıkardım.
Biriyle konuşurken veya kendi kendimize düşünürken verdiğimiz her mesaj bilinçaltına kayıt ediliyor.
Olumlu veya olumsuz her tanım, her yorum bize fazlasıyla geri dönüyor. Yarınla ilgili ne bekliyorsak onu buluyoruz. Bugünün düşünceleri yarının gerçekleri oluyor.
Çoğu zaman farkına da varmadan otomatik düşünce biçimiyle olumsuz söz tohumlarını zihinlerimize ekiyoruz.
Sonra da “Neden mutsuzum? Neden başarısızım?” diye dertleniyoruz.
Bu nedenle konuşurken veya düşünürken söz ve sözcük seçimi çok önemlidir. Belki de mucize budur.
İşte farkına varmadan söylediğimiz, mutsuzluğu ve başarısızlığı garanti eden 24 tehlikeli söz:
1)Bugün berbat bir gün…
2)Her türlü bela gelir beni bulur.
“Eşimle 3 yıl önce evlendik. Bu benim ikinci evliliğim. Daha önceki evliliğimden iki çocuğum var.
Bu evliliğim ikinci şansım olduğu için evliliğime daha da çok dikkat ediyorum. Önceki gün samimi bir arkadaşımın telefonuyla şoka uğradım.
Onlar başka bir şehirde yaşıyorlar. Bundan bir ay kadar önce bir hafta için bizde kaldılar.
Eşim ev kadını olduğundan evde kalıyor, bu nedenle de gündüzleri sık sık komşularına gidiyor veya onlar bize geliyor.
Bizde kaldıklar süre içinde komşu ziyaretlerine bu arkadaşımın eşini de götürmüş.
Eşim komşulara, evdeki her olaydan söz ediyormuş. Arkadaşımın eşi, eşimin ilişkimiz dahil her özelimizi komşulara anlattığına tanık olmuş.
Hatta daha sonra arkadaşımın eşi, eşimi uyararak, bunun yanlış olduğunu söylemiş.
Arkadaşım da beni aramakta tereddüt etmiş. Ama bu durumun bana zarar vereceğini düşünerek aramaya karar vermiş.
Yaşadığım bir olay nedeniyle dün gece uyku uyuyamadım. Sabaha karşı daha gün ışımadan kalktım ve sahile gittim.
Gün doğarken kayalıklar üzerinde mavi sulara daldığımda, duyduğum martı sesleri, esen rüzgar, balıkçı tekneleri beni alır ve çocukluğuma götürür.
En zor durumlarda, en içinden çıkmadığım karmaşalarda çocukluğuma sığınırım, bir saçak altı gibi…
Annemi kaybetmiş olsam da, onun ördüğü yün kazaklar düşer aklıma birden bire… Isıtır yüreğimi... Ve belki bir şiir olur tüm üzüntüler belki de acıklı bir türkü…
Sanki her şey biraz daha bir kolaylaşır benim için.
Çünkü çocukluk, sevgi, umut, daha çok mavi, daha çok deniz demek... Daha da önemlisi düşlerini kaybetmemek, her hikayenin sonunun masal gibi biteceğine, kötülerin kaybedeceğine iyilerin kazanacağına inanmak demek…
“5 yıl önce eşimle birbirimizi severek evlendik. Bu evliliğimizden 3 yaşında bir çocuğumuz var.
Eşim, evlendiğimizden bir yıl sonra hamileliği nedeniyle işten ayrıldı. O günden beri de çalışmadı.
Ancak 2 yıldan bu yana aile hayatımız adeta bitti. İşten yorgun argın geliyorum.
Ev darmadağın, çocuk ağlıyor, yemek hazır değil. Sık sık lokantadan yemek getirtiyoruz.
Bazen de annemler yaptığı yemeklerden getiriyorlar.
Gece yarılarına kadar bilgisayarlar başında... Sabahları da çok geç kalkıyor.
Adeta sanal alemde yaşıyor.
Çocuğumuzla da doğru düzgün ilgilenmiyor. Evimiz yakın olduğu için çoğu zaman annem veya kız kardeşim çocukla ilgileniyor.
“İki çocuk annesiyim ve 37 yaşındayım. Eşimle birlikte on yıl boyunca çalışarak edindiğimiz birikimle bir ev aldık.
Aldığımız eve 2 yıl önce taşındık. Bundan 6 ay kadar önce üst katımızın satıldığını öğrendik.
Taşınan ailenin yaptıkları karşısında o günden beri hayatımız karardı.
Çocuklarım okula gittikleri için erkenden uyumaları gerekiyor. Üst katımızdakiler misafirleriyle birlikte neredeyse her akşam gece yarılarına kadar eğleniyorlar.
Sonuna kadar açılan müzikten, kendi aralarındaki bağrışmalarından uyuyamıyoruz.
Eşim birkaç kez ikaz etmek istediyse de hakaret edip üzerine yürüdüler, az daha dayak yiyecekti.
Yöneticimizden öğrendiğime göre aidatları da doğru düzgün ödemiyorlarmış.
Bunlardan rahatsız olan baika daireler de var.
Yeri ve zamanı geldiğinde durmasını bilmemek hayatımızı zindana çevirebilir, Çok büyük belalara neden olabilir.
***
Peki, hangi durumlarda durmasını bilmek gerekir?
*Araba kullanırken,
*Yemek yerken,
*Kredi kartı kullanırken,
*Konuşurken,
*Şaka yaparken,
Duvarlarınızdaki resimlerden evinizdeki eşyalara kadar her şeyin yaşamınızı olumlu veya olumsuz etkilediğini unutmayın
Sizde kötü bir anısı olan bir eşyayı evinizde bulundurmayın. Duvarlarınızdaki bir tablo yaşamınıza renk katıp siz farkına varmadan sizi motive edebilir.
Örneğin bir manzara resmi sizi alıp hayallere götürebilir. Duvar renkleri bile çok önemlidir.
Her eşya, resim veya yazı bir semboldür. Olumlu veya olumsuz birçok düşünceyi çağrıştırır.
Yatak odanıza, banyonuza, mutfağınıza bilgelerin sözlerini içeren yazılar asın. Olumlu bir yazıya odaklanmanız sizin tüm gününüzü etkileyecektir.
Örneğin odanızın duvarında “Hayattan keyif almak için beklemeye gerek yok, bulunduğumuz her anın tadını çıkarmak yeterlidir. (Goethe)” sözü gününüzü nasıl etkiler?
Evinizdeki karmaşayı kaldırın. Kullanmadığınız hiçbir eşyayı orta yerde bırakmayın. Bu tür eşyalar zihin karışıklığı yapar ve insanı yorar.
Evi eşyalarla doldurmayın. Bazı alanları bilerek boş bırakın. Bu size huzur ve sükunet verecektir.