“28 yaşında genç bir kadınım, eşimin ihanetine uğradığımı biliyorum, elimde yeterince kanıt da var. Ancak mahkemeye hangi kanıtlar sunulabilir, bunu bilmiyorum. Beni aydınlatmanızı rica ediyorum.”
***
Değerli okurum, sizin davanızı hangi delillerle kanıtlayabileceğinizi bilemem.
Ancak, bu konuda daha önce de yazdığım gibi bu davalarda hangi delillerin sunulabileceğini sizinle paylaşabilirim.
Değerli okurlarım, aldatma delillerini daha önce de yazmıştım. Ancak bu konuda çok sayıda mail aldığım için aldatmayı kanıtlama delilleri tekrar sizinle paylaşma gereği duydum.
***
İşte aldatmayı kanıtlayabilecek deliller:
1)Aldatmayı bilen, gören veya bu konuda bilgisi olan tanıklar,
Baharla birlikte ağaçlar çiçek açmaya başladı. Bu sabah dere kıyısında yürürken doğanın ne büyük armağan olduğunu düşündüm. Doğa benim için huzur, sevinç ve hayata daha yakın olmak demek…
Doğanın her ilkbaharda kendini yenileyişi, çiçeklerin rengârenk açışı, kuşların süzülüşü… Ne çok mucize var farkında olana… Ne çok hikaye anlatıyor bizlere…
***
Peki ne oldu?
Artık hayatımızda daha az doğa ve daha çok teknoloji var, en yakın mesafeleri bile yürümek istemiyoruz.
Doğa yürüyüşleri ve arkadaş sohbetlerinin yerini akıllı telefonlar, tabletler aldı. Daha az oksijen, daha az hareket…
Yemek yerken bile bilgisayarda oyun oynayan insanlar tanıyorum. İletişim kolaylaştı ama azaldı.
İnternet bağımlılığı ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.
“36 yaşında başarılı bir iş kadınıyım. Dostlarım güzel ve akıllı olduğumu söylerler.
İş yoğunluğu nedeniyle uzun süre evlilik aklıma bile getirmedim. Ayrıca etrafımda boşanan arkadaşlarımı gördükçe, ‘Ya benim de evliliğim böyle olursa,’ diye korkuyordum, halen de bu korkum tamamen geçmiş değil.
Tüm bu düşüncelerime rağmen evlenmek, aile kurmak ve de çocuklarım olsun istiyorum, ama başaramıyorum.
Bu süre içinde birkaç kişiyle kısa süreli arkadaşlıklarım oldu, ancak bu kişilerin paramın peşinde olduğunu anlayınca hızla ayrıldım.
Bu durum bende inanılmaz bir mutsuzluk, düş kırıklığı ve de kompleks yarattı.Bu yaşadığım stresi ve üzüntüyü kimseyle de paylaşamıyorum.
Annemin önerisiyle size yazıyorum, ne yapmalıyım?”
***
Değerli okurum, müsaadenizle bana yazdıklarınızdan çıkarabileceğim tespitleri sizinle paylaşmak isterim.
“24 yaşında genç bir kızım. Bundan bir süre önce sosyal medya üzerinden bir adamla tanıştım.
Buluştuğumuzda bana gösterdiği ilgi nedeniyle adeta büyülendim. Çok güzel bir restoranda yer ayırtmıştı. Ben arabaya binerken de inerken de arabanın kapısını o açıyordu.
Her defasında ellinde çiçekle geliyordu. Çok cömert davranıyordu. Sık sık pahalı hediyeler alıyordu.
Biz sık sık görüşmeye başladık. Adeta ona aşk olmuştum. O da beni sevdiğini söylüyordu.
Hacı Bektaşi Veli’ye, Kadıncık Ana için “Eşiniz mi?” diye sorduklarında “Eşim değil, eşitim,” diye cevap vermiş. Bu söz, beni kitaplar dolusu bilgiden daha çok beni etkilemiştir.
***
Bu sabah erken saatlerde bir telefon aldım, telefondaki kadın ağladığı için güçlükle konuşuyordu. Dünyada, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlanırken, o eşinden şiddet gördüğünü anlatıyordu.
“Eşim bana bağırıp tokat attığında yere düştüm, bir de baktım ki 3 yaşındaki kızım masanın altına saklanmış. O an tek düşündüğüm, onu korumak ve onun da benim bir hayatı olmasını önlemekti.
Kucağıma aldığımda kalbi bir serçe gibi küt küt atıyordu. O da ben de ağlıyorduk, ben ne yapmalıyım?” diye soruyordu.
***
Eşi için uzaklaştırma kararı çıkartabileceğini, ayrıca boşanma davası açması durumunda, eşinden maddi ve manevi tazminat talebiyle birlikte nafaka da isteyebileceğini anlattım. Ayrıca detaylı olarak edinilmiş mallar üzerindeki haklarının da neler olduğunu söyledim.
Ancak “Ben ne yapmalıyım?” sorusu benim için çok önemliydi. Çünkü onun en büyük dileği kızının da kendisinin yaşadıklarını yaşamamasıydı. İşte bunun için “Ne iş yaparsan yapın, ikinci bir işiniz olmalı, kadın haklarını savunan bir sivi
“37 yaşında bir kadınım. Eşimle birbirimizi severek evlendik. 9 yaşında bir kızımız var.
Ayrıntıya girmek istemiyorum. Kısacası, eşimi bir kadınla yakaladım. Bu nedenle 7 aydan bu yana ayrı yaşıyorum.
Eşim sürekli arayıp özür diliyor. Eşimi affedip etmemekte kararsızım, affedersem doğru mu yapmış olurum?
***
Değerli okurum, bu yaşadıklarınızın sizi çok üzdüğünü anlıyorum. Ancak, size ne karar vereceğinizi ben söyleyemem.
Bu vereceğiniz karar tüm yaşamınızı değiştirecektir. Kaldı ki bir de 9 yaşında bir kızınız var. Bu nedenle bu kararı iyice düşünüp siz vermelisiniz. Ancak ne karar verirseniz verin, kararsız kalmayın.
Bir gün bir odada yalnız başınıza kalarak tüm bunları düşünün. Eşinizi affedecek kadar çok seviyorsanız affedin. Ama affetmek size acı verecekse affetmeyin ve boşanın. Başkalarının etkisi altında kalmayın.
Tek doğru yoktur. Kararların doğruluğu kişiden kişiye değişir. Hiç kimse sizi verdiğiniz karardan dolayı eleştiremez.
Taciz ve tecavüze uğrayan kişi yaşadığı şok nedeniyle ne yapacağı konusunda kafası karışmış olabiliyor.
İşte Taciz ve tecavüz mağdurlarına hak arama özgürlüğünü nasıl kullanacaklarına dair pusula:
1) Öncelikle bu suçun mağduru olduğunuzu bu suçun işlenmesinde asla sizin hiçbir etkiniz ve sorumluluğunuz olmadığını kabul edin. Asla kendinizi suçlamayın.
2)Kesinlikle duş almayın, etrafta hiçbir şeye dokunmayın. Üzerinizdeki giysileri ve iç çamaşırları yıkamayın.(Tecavüz mağdurları)
3) En kısa sürede şikâyette bulunun. Çünkü ne kadar erken başvuruda bulunursanız olayın kanıtlanması o kadar kolay olur.
Peki, nerelere başvurabilirim?
*CUMHURİYET SAVCILIĞI
*ALO 155 POLİS
“32 yaşında iki çocuk annesi bir kadınım. 10 yıl önce evlendiğim eşimden ayrıldığımdan bu yana 8 ay geçti ama halen boşlukta gibiyim.
Yeni hayatıma bir türlü alışamadım. Soranlara boşandığımı dahi söyleyemiyorum.
Boşandığımda her şeyin daha iyi olacağına inanıyordum. Oysa bu işler o kadar da kolay değilmiş, eşimle tartıştığımız günleri dahi özlüyorum.
Ayrılmaya karar verdiğimde eşimin tüm kusurları zihnimden ayrılmıyordu, şimdiyse iyi yanları…Yeni hayatıma nasıl uyum sağlayacağım?”
***
Değerli okurlarım, elbette dileğimiz evliliklerin yaşam boyu sürmesidir.
Ancak bazen eşler arasındaki anlaşmazlık öyle boyutlara gelir ki evliliğin sürdürülmesi taraflara ve çocuklara zarar vermeye başlar ki bu durum da boşanmayı zorunlu kılar.
Boşandıktan sonraki süreç hiç de kolay değildir. Hatta eşler hazırlıksızsa bazen boşanmak yükseklerden paraşütsüz düşmek gibidir.