BİA Platformu Kurucu Temsilcisi Sayın İlknur Birsel Büyükaçka ile süresiz nafaka konusunu konuştum, bu konudaki düşüncelerini öğrendim. Sizinle paylaşmak isterim.
Birsel Hanım öncelikle BİA Platformu'nun kuruluş amacını anlatır mısınız?
-Boşanmış İnsanlar ve Aile Platformu (Kısa adı BİA) 2014 yılında Süresiz Nafakanın Kriterlere bağlı SÜRELİ olması için toplumsal farkındalık oluşturmak amacıyla kurulmuş bir platform olup bir kartopu gibi büyümüş ve halen büyümekte olan bir platformdur. Hedefimiz Boşanmalarda Kadını da Erkeği de mağdur etmeyen yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesini sağlamaktır. İlkelerimiz gönüllülük esasına göre çalışmak ve üslubu kırmızı çizgi alarak ilgili, yetkili kurum ve makamlarla diyalog kurarak sorunlara dikkat çekerken kamuoyunda da farkındalık oluşturmaktı.
Nafakaya dair görüşleriniz neler?
-Öncelikle belirtmeliyim ki; biz nafakaya karşı değiliz. "SÜRESİZ" ibaresinin kaldırılarak evlilik süresi, yaş, eğitim, iş gücü sağlık, çocuklu, çocuksuz durumuna bakılarak Hakkaniyetli süre sınırlı çağdaş bir yasa istiyoruz.
Biz biliyoruz ki, Aileyi Korumak Vatanı Korumaktır.
Biz biliyoruz ki, Kadın ve Erkek birbirini tamamlayan bütünün parçalarıdır.
Gülün
Sizi anlamak istemeyenlere, nezaketsizlere, iki yüzlülere, "Küçük dağları ben yarattım." diyenlere, saygısızlığı yaşam biçimi olarak görenlere, kendini uyanık sizi saf zannedenlere, size değer vermeyenlere, düşüncelerinize saygı duymayanlara, iyilik nedir bilmeyenlere, kavgadan beslenenlere, başkalarının üzüntülerinden keyif alanlara, samimiyetsizlere sadece gülün ve geçin.
Artık eskisi gibi bir dünya yok. İnternetin gelişmesiyle birlikte İstemeseniz de asla bir arada olamayacağınız insanlarla iletişim kurmak zorunda kalabilirsiniz. Sakın kendinizi zorlamayın, polemiğe girmeyin. Aksi takdirde çok üzülürsünüz. Gülün geçin, hatta kahkaha atın. En güzel yanıt bazen sadece gülüp geçmektir.
Siz En Büyük Armağansınız
İnsanlar arasında asla ayrım yapmam. Benim için sadece iyiler ve kötüler vardır. Ben kötülerin, önünde sonunda kaybedeceğine ve iyilerin kazanacağına inanırım. Hayat da bana bunun doğru olduğunu gösterdi. İyiler de kötüler de yaptıklarının karşılığını buluyorlar. Kimseye haksızlık yapmayan, konuşurken bile kalp kırmamak için özen gösteren, telefona cevap veremediğinde bile üzülen, başka insanların acılarına duyarlı, elindeki ekmeği paylaşan, hırslarının esiri olmayan, yetinmesini bilen, dürüstlüğü, samimiyeti ilke olarak edinen güzel insanlar, iyi ki varsınız. Bazen üzüldüğünüz, kırıldığınız, içinize kapandığınız olur. Bu hassasiyetinizin sonucudur. Ancak iyi olmanın insana verdiği, asla parayla satın alınamayacak, inanılmaz büyük bir zenginlik vardır. Bunun adı huzurdur.
Hep düşünürüm; "İyiler olmasaydı dünya nasıl bir yer olurdu?" diye... Siz hayatı güzelleştiren, yaşama sevinci veren, "İyi ki yaşıyorum." dedirten en büyük armağansınız. Kendinize iyi bakın.
Öküzün Altında Buzağı
"İyi insanlar kırıldıkça içine kapanır, dışarıdan bakanlar ukala zanneder." Pablo Neruda
Sosyal medya kullanan dostlarımın en büyük şikâyeti, paylaşımlarına yönelik saldırılar... Ağlayarak arayan arkadaşlarım oldu. Eleştiri başka, hakaret etmek başka... Saldırmak için adeta pusuda bekleyenler var. Ne paylaşırsan paylaş, ona bir kulp takacak, o paylaşımı yapanın asla aklına gelmeyen bir şeyi bulup çıkaracak. Paylaşılanı olduğu gibi anlamak yerine paylaşanı "Sen böyle demek istedin." diyerek yargılayacak. Yani öküzün altında buzağı arayacak. Derdi başka, çalışıp başarmak yerine başarılı insanlara çatacak. Çattığı kişi kendini kötü hissettiğinde o kendini iyi hissedecek.
Peki ne yapmalı? Sosyal medya üzerinden haksız saldırılara uğrayanların tek yapabilecekleri hak arama özgürlüğünü kullanmalarıdır.
Pınar Işık Ardor
"Hiçbir başarı rastlantı değildir."
Sevgili okurlarım başarıları alkışlamaya devam ediyoruz. Burada başarı öykülerini paylaştığım değerli dostların ortak özellikleri başarılarının yanında aynı zamanda mütevazi ve samimi olmalarıdır. Bugün sizinle Sayın Pınar Işık Ardor'un başarı öyküsünü paylaşacağım.
Pınar Hanım öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
-Elbette. Ben Balıkesir’de doğdum. 2 yaşımda babamın öğretmenlik mesleğinden ve tayin sebebiyle İstanbul’a geldim. Bir ablam var, aslında abla diyorum ama 3 yaş büyük benden. Annem Mardinli Arap kökenli, babam Balıkesirli bir Çerkez. Ablam ve ben aslında bir sentez olmuşuz. 2 oğlum var benim de. Büyük oğlum 20 yaşında. Sanırım biraz erken evlendim. İyi ki de öyle olmuş. Beni anlayan ve destekleyen 2 oğlum var. Çok mutluyum o yüzden. Bu yaşa kadar da beni hiç yormadılar. Sadece büyüdükçe dertleri artar söylemi elbette tüm çocuklar için tam karşılık buluyor. Yaşam içinde bunlarla yaşamayı da öğreniyoruz tabii. Çekirdek ailem, biraz daha geniş ailem, arkadaşlarım ve işimle çok mutluyum ben. Gücüm kuvvetim ve kudretim olsa 24 saat işimi yapmak isterim. Bu dünyanın şanslı kullarındanım ve bu sebeple Allah’a çok
İyi insanlar iyi ki de varsınız. Ne zaman umudumu yitirsem en dipsiz kuyulardan sizin yardımınızla çıkıyorum. Haberleri izliyorum, gazetelere bakıyorum, şiddet, taciz, tecavüz, saldırı... Bir an umutsuzluğa kapılıyorum, sonra siz iyi insanlardan biri düşüyor aklıma... Merhameti, sevgiyi, insanlığı, dürüstlüğü, samimiyeti, kendine kılavuz edinmiş güzel insanlardan biri... İnanın dünya sizinle güzel. Sizin sayenizde ayakta kalıyoruz. Düşünyorum, bu ne yaman bir çelişki; bir yanda bir türkü dinlerken bile gözleri dolan iyi insanlar, diğer yanda kötülük yapmak için nedene bile ihtiyaç duymayanlar... Küfretmekten, saldırmaktan keyif alanlar... Kötülükten beslenenler...
Siz iyi insanlar, hayat da dünya da sizinle çok daha güzel... Kendinizle gurur duyun. Çocuklarınız üzerlerindeki giysi, ayaklarındaki ayakkabılarla değil, sizin gibi iyi insanların evlatları olduğu için gurur duysunlar. Göğüslerini gere gere, benim annem babam çok iyi insanlar bir karıncayı dahi ezmez desinler.
Güzel bir gün dileklerimle...
Ne zaman bir kadına veya çocuğa şiddet haberi görsem yüreğimde bir yara hissederim. Tekme tokat dövülenler, 30 yerinden bıçaklananlar, öldürülen kadınlar... Herhalde iki kız babası olmam duyarlılığımı daha da arttırıyor. İstediğiniz kadar yasaları değiştirin, en mükemmel yasaları yapın, kadın hakları sorununu tam olarak çözemezsiniz. Çünkü bu sorunun çözümü için sadece yasaları değiştirmek yeterli değil. Nitekim, yasalarda kadına yönelik suçlara karşı çok ağır yaptırımlar var. Ama halen kadına şiddet aynen devam ediyor.
Peki sorun nerede? Sorun zihniyette... Kadın-erkek eşitliğini zihniyet olarak içselleştirmeden bu sorunu sadece yasalarla çözmek kolay değil. Halen kadının çalışmasını, üretmesini kabullenemeyenler var. Halen ev işlerini birlikte yapan eşleri yadırgayanlar var. Halen şiddete gerekçe arayanlar var.
Bu sorunun çözümü önce evde başlar sonra okulda devam eder. Eğitim her şeyin başında gelir. İlk iş olarak ailelerin çocukları arasında kız-erkek ayrımı yapmamaları önemli ilk adım olur. Sorunu çözmek için nedeni kaldırmak gerekir. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününüz kutlu olsun.
Süresiz Nafaka Meselesi
Değerli okurum bir sorunu çözebilmenin yolu o soruna objektif bakabilmekten geçer. Bana sıklıkla nafaka mağduru olup olmadığım soruluyor. Benim böyle bir sorunum yok. Ancak benim bir sorunumun olmaması demek mağduriyet yaşayanların sorunlarını görmeme engel değil.
Nafaka ile ilgili çok yazı yazdım. Bu sorunun çözümlenmesi gerektiği kanısındayım. Kesinlikle bulunacak çözüm kadınları da mağdur etmemeli! Bunun yolunun da nafakanın süreli olmasıyla birlikte nafaka fonunun kurulması olduğu kanısındayım. Elbette başka çözümler de tartışılmalı!
Nafaka yasasının siyasi bir yanı yok. Kadın erkek eşitliği ile de ilgisi yok. Kusura bakmayın ama, bir kadının, 300 TL nafaka için bir ay beklemesini savunmanın kadın hakları ile ilgisini kuramıyorum.
Kadın-erkek eşitliğini savunanların kadınların kendi başarı öykülerini yazabilecek koşulların hazırlanmasını savunmaları gerekmez mi?
Bu yasanın sadece mağdurları var. Mağduriyetleri anlamak farkındalık, kendimizi onların yerine koymak öz farkındalıktır.
Ben nafaka mağdurlarının durumunu düşündüğümde uykularım kaçıyor.