Cengiz Hortoğlu

Cengiz Hortoğlu

hortogludorduncubakis@gmail.com

Tüm Yazıları

Pınar Işık Ardor

"Hiçbir başarı rastlantı değildir."

Sevgili okurlarım başarıları alkışlamaya devam ediyoruz. Burada başarı öykülerini paylaştığım değerli dostların ortak özellikleri başarılarının yanında aynı zamanda mütevazi ve samimi olmalarıdır. Bugün sizinle Sayın Pınar Işık Ardor'un başarı öyküsünü paylaşacağım.

Pınar Hanım öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

-Elbette. Ben Balıkesir’de doğdum. 2 yaşımda babamın öğretmenlik mesleğinden ve tayin sebebiyle İstanbul’a geldim. Bir ablam var, aslında abla diyorum ama 3 yaş büyük benden. Annem Mardinli Arap kökenli, babam Balıkesirli bir Çerkez. Ablam ve ben aslında bir sentez olmuşuz. 2 oğlum var benim de. Büyük oğlum 20 yaşında. Sanırım biraz erken evlendim. İyi ki de öyle olmuş. Beni anlayan ve destekleyen 2 oğlum var. Çok mutluyum o yüzden. Bu yaşa kadar da beni hiç yormadılar. Sadece büyüdükçe dertleri artar söylemi elbette tüm çocuklar için tam karşılık buluyor. Yaşam içinde bunlarla yaşamayı da öğreniyoruz tabii. Çekirdek ailem, biraz daha geniş ailem, arkadaşlarım ve işimle çok mutluyum ben. Gücüm kuvvetim ve kudretim olsa 24 saat işimi yapmak isterim. Bu dünyanın şanslı kullarındanım ve bu sebeple Allah’a çok dua ederim. Hep şükrederim.

Haberin Devamı

Aynı zamanda öğretmen kızıyım ve çok gurur duyuyorum. Çok okuyan ve sorgulayan bir ailede yetiştim. Evimize 3 gazete girerdi. Babam çok okurdu. Çok erken kaybettik babamı. Ama söylediği çok söz hep aklımdadır.

Ben istanbul üniversitesi İktisat Fakültesinde okudum. Okulumu bitirir bitirmez bankacılık deneyimim başladı. Çok hızlı yükseliyordum ve maaşım artıyordu ama bir yerde eksiklik vardı. Çünkü ben bankacılık yapmak istemiyordum. Hayatımın dönüm noktası bir gece yarısı başladı.

Başarılı olmak için neler yaptınız? Nasıl çalıştınız?

-Ben asıl mesleğimi terk ederek habercilik mesleğine soyunmuş bir kişi olduğum için biraz daha fazla çalışmak zorunda kaldım. Özellikle yakın tarih konusunda eksikliklerim vardı. Hem gazeteci büyüklerim hem kitaplar imdadıma yetişti. Sonra zaten işinizi yaparken öğreniyorsunuz. Yayına girdiğinizde belirli düzeyde bilginiz oluyor. İşin uzmanlarıyla konuştukça vizyonunuz da bilginiz de artıyor. Zaman içinde olayları daha iyi kavrıyorsunuz. Ama çok eksiğim var elbette. Kim ‘ben evet oldum’ diyebilir ki. Bilginin sınırı yok. Alabildiğimi almaya ve en önemlisi aktarmaya çalışıyorum. Ben topluma hep bilgi aktarmayı öncelikledim. Hamaset değil bilgi. Başarının bazen kayıpları da oluyor maalesef. Biraz ailenizi ihmal edebiliyorsunuz. Çok uzun saatler çalışmanız gerekebiliyor çoğu zaman. İşte orada ailenin önemi ortaya çıkıyor. Ben şanslıydım çünkü desteklendim.

Haberin Devamı

Şu andaki mesleğinizi yapmasaydınız ne yapmak isterdiniz?

-İnanın bunu öylesine söylemiyorum, başka hiçbir iş beni bu kadar mutlu edemez. Öğrenme ve bunu dolaylı olarak benim yolumla topluma aktarma duygusu var ya paha biçilemez. Buna ego diyenler de var. Ekrana çıkanların egolu olduklarına dair bir takım aktarımda bulunanlar var. Kim ne derse desin ben aşığım mesleğime. Ayrıca o kadar da önemli ve zor bir iş.

Haberin Devamı

Hayatta sizin için çok önemli üç şey nedir diye sorsam ne cevap verirsiniz?

-Sevdiklerimin öncelikle sağlığı üzerine başka önemli bir şey yok şu hayatta. Sonra yaşam mücadeleleri ekleniyor hayata. İşimde başarılı olmak da benim için çok önemli bir kıstas. Başarısızlık beni her anlamda yıpratır. Hayattan koparabilir o kadar önemlidir. Ve beni tanıyan insanların benim hakkımda söyledikleri, insani özelliklerim de çok önemli. Ben yardımsever bir insanım. Çok ilgilenirim çevremle ve aynısını beklerim. Çok dua ederim sevdiklerime. Sadece ailem değil iş arkadaşıma da sokak da gördüğüm insana da dua ederim. Çok duyarlı olduğum için aynı duyarlılığı görmezsem üzülüyorum. Kalbim kırılıyor, gönlüm hüzünleniyor.

Sizin için mutluluk nedir?

-Dünya cennet gibi değil mi? Denizi görmek bile mutluluk... Evde sevdiğin bir yemeği yemek bile mutluluk... Ne zaman geleceği ne zaman gideceği belli değil. Ben bir an havalara uçacak kadar mutlu olup bir saat sonra hüzünlenebilirim. Duygularım değişiklik gösterebiliyor.

Pınar Hanım, sizi en çok ne mutlu eder? Nelerle mutlu olursunuz? En çok keyif aldığınız şeyler nelerdir?

-Dediğim gibi bir telefon bile beni mutlu edebilir. Başarılı yayınım da sevdiklerimden gelen bir haber de beni mutlu edebilir. Yani tam bir mutluluk adresim yok. Kısmetimizde ne varsa o. İşime giderken çok mutluyumdur çoğu zaman. Sevdiklerimle buluşup bir kahve içmek çok keyif verir bana. Ben küçük şeylerle mutlu olabiliyorum. Tabii büyük hayallerimiz de oluyor. Olursa çok mutlu olurum

Şimdi biraz da gelecekten konuşalım. Geleceğe dönük ne gibi planlarınız var?

-İşimi yapmaya devam. Türkiye’de televizyoncu olmak hem de siyasetin içerinde olmak sizi sistemin dışına atmıyor. İzleyicilerimiz istedikçe ekrana da televizyona da devam. Ayrıca artık yazı yazmaya da başlamam lazım. Eskiden hiç vakit bulamıyordum artık yapabilirim. Pandemiyle bazı projelerimi askıya almak zorunda kaldık. Bir an önce normalleşmeyi ben de bekliyorum.

Başarmak isteyenler size, “Başarının sırrı nedir?” diye sorsalar, ne cevap verirsiniz?

-İstemek, istemek, istemek. Başarmanın en önemli adımı istemek. Biraz çaba lazım. Sır değil bu, bilinen bu gerçeğin farkına varmak lazım. Başaramadım, peki ne yaptın? Hiç. Olmaz çabalamak lazım. Yemek bile çabalamadan olmuyor ki. Bir sürü şey yapıyorsunuz da ortaya güzel bir yiyecek çıkıyor. Demek ki uğraşacağız. Bir kapı kapanıyorsa başka kapı için uğraşacağız. Hep mücadele yani.

Peki, sosyal medyayla aranız nasıl?

-Hımmmm seviyorum. Mesleğim gereği zaten içindeyim. Haberleri oradan alıyoruz ve aktarıyoruz. Artık devletin zirvesi orada. Ama tabii keyif kısmı da var. Bir bakmışsınız bebeklere bakıyorum bir bakmışsınız yemek tarifi. Ya da bir dünyanın bilmediğiniz bir ucundasınız. Orası bir derya. Ben sosyal medyanın önemini anlamış birisiyim ama kendi hesaplarımı o anlamda yönetmiyorum. Bu işi profesyonellere yaptıran meslektaşlarım var. Artık dijital dünya var hayatımızda. Gençlik oradaysa bizde olmak zorundayız ki onlara ulaşabilelim. Tüm bunların yanında son dönemdeki teknolojinin çok hızlı ilerlemesi de beni ürkütüyor. Geleneksellerden uzaklaşmadan teknolojinin içerisinde olmayı tercih ediyorum.

Bir gününüz nasıl geçiyor?

-Benim her günüm farklı. Biri diğerine pek benzemez. Pandemi tabii biraz monotonlaştırdı bizi. 7.Gün Pazar günleri olduğu için mutlaka hafta içi kanalıma gidiyorum ve hem konu hem konuk hakkında tartışıyoruz, konuşuyoruz. Ayrıca hafta içi röportajım ya da youtube çekimim olabiliyor. Onun dışında pandemide evde geçirdiğim zaman arttı. Ev hayatı iş hayatından çok daha zor. Herkes gibi ben de 1,5 yıl önceki hayatımı istiyorum.

Hafta sonları neler yaparsınız?

-Hafta sonu ben direkt işime odaklanırım. Başka hiçbir şey düşünmüyorum. Pazar günü yayınım olduğu için hafta sonları benim için tatil günü değildir. Cumartesi günü çalışırım ve kişisel bakımıma zaman ayırırım. Pazar günü çok erken kanalıma gidiyorum. Yayından sonra konuğumla mutlaka kahve içer, sohbet ederiz. Eve geldikten sonra yayın için gelen mesajları okur ve genelde de cevap veririm.

Evde mutluluğun sırrı nedir?

-Herkesin doğuştan gelen karakteri oluyor değil mi? Hiç birimiz birbirimize benzemiyoruz. Evde huzur istiyorsanız herkesin kırmızı çizgisi olduğunu, farklı karakterde olduğunu kabul edeceksiniz. Bir çemberimiz var ve bunu delmemek yeterli bence.

Pınar Hanım gençlere başarılı olmaları için ne yapmalarını önerirsiniz?

-Sosyal olmalı bence gençler. Teknoloji hayatlarının içinde ve doğal olarak onlar da yaşam alanlarını oraya çevirmişler ama insanın ne kadar önemli olduğunu bu pandemide anladık bence. İnsan insanla var. O sebeple gençler aktif, sosyal olmalı. Gözlem güçlerini iyi değerlendirmeli ve iyi okumalılar. Eğitiminlerine katkı vermek zorundalar çünkü ülkemizin hatta dünyanın onlara ihtiyacı var. Bizim gençlere ihtiyacımız var. Bunun bilincine sahip olmalarını bekliyorum onlardan.

Pınar Hanım bu samimi söyleşi için çok teşekkür ediyorum. Yolunuz açık ve aydınlık olsun. Size mutluluk ve başarı diliyorum.