Kaygı
Pandemi ile birlikte psikolojik sorunlarda belirgin bir artış gerçekleşti. Sevgili okurum, dünya sizin olsa psikolojik sorunlarınız varsa mutlu olmanız çok zor.
Uzman Klinik Psikolog Sayın Sırma Eşitmez Gürleyen'e kaygıya dair tüm merak ettiklerinizi sordum.
Sırma Hanım öncelikle kaygı nedir, kaygılanmak normal midir? diye sormak istiyorum.
-Kaygı, vücudumuzun ve zihnimizin strese karşı verdiği doğal bir tepkidir. Hepimiz hayatımızın belirli dönemlerinde anksiyete (kaygı) yaşamışızdır ve de yaşayacağız.
Kaygı, hepimizin hayatında belli bir dozda var olması gereken ve hayatta kalabilmemizi sağlayan en önemli alarmlarımızdan birisidir. Örneğin, kaygımız olmasaydı karşıdan karşıya geçerken sağımıza solumuza bakmayıp bir arabanın önüne atlayabilir ya da uçurumun kenarındayken dikkat etmeyip hayatımızı kaybedebilirdik. Yani, kaygı, bizim gerçek tehlikelerden korumak için var olan bir alarm sistemimizdir. Bu alarm sisteminin düzgün çalışmaması durumunda da kaygı bozukluğu ortaya çıkmaktadır.
Alarm sistemi bozulduğunda yalnızca gerçek tehditlere karşı devreye girmenin ötesine geçerek herhangi bir yaprağa, bir kediye de alarm vermeye başlar. Bu da bizleri her an
Kaygı Nedir?
Pandemi ile birlikte psikolojik sorunlarda belirgin bir artış gerçekleşti. Sevgili okurum, dünya sizin olsa psikolojik sorunlarınız varsa mutlu olmanız çok zor.
Uzman Klinik Psikolog Sayın Sırma Eşitmez Gürleyen'ekaygıya dair tüm merak ettiklerinizi sordum.
Sırma Hanım öncelikle kaygı nedir, kaygılanmak normal midir? Diye sormak istiyorum.
-Kaygı, vücudumuzun ve zihnimizin strese karşı verdiği doğal bir tepkidir. Hepimiz hayatımızın belirli dönemlerinde anksiyete (kaygı) yaşamışızdır ve de yaşayacağız.
Kaygı, hepimizin hayatında belli bir dozda var olması gereken ve hayatta kalabilmemizi sağlayan en önemli alarmlarımızdan birisidir. Örneğin, kaygımız olmasaydı karşıdan karşıya geçerken sağımıza solumuza bakmayıp bir arabanın önüne atlayabilir ya da uçurumun kenarındayken dikkat etmeyip hayatımızı kaybedebilirdik. Yani, kaygı, bizim gerçek tehlikelerden korumak için var olan bir alarm sistemimizdir. Bu alarm sisteminin düzgün çalışmaması durumunda da kaygı bozukluğu ortaya çıkmaktadır.
Alarm sistemi bozulduğunda yalnızca gerçek tehditlere karşı devreye girmenin ötesine geçerek herhangi bir yaprağa, bir kediye de alarm vermeye başlar. Bu da bizleri her an
Çilem Duman Başarı Öyküsü
(Hiçbir başarı rastlantı değildir.)
Değerli dostlar bugün sizinle tanımaktan gurur duyduğum çok değerli sanatçımız Sayın Çilem Duman'ın başarı öyküsünü paylaşacağım.
Çilem Hanım öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
-Cengiz bey çok küçük yaşlarda müzik eğitimine başladım. Ailem, annem ve babam her zaman yeteneklerimin farkında olarak eğitimimi yönlendirdi. Sivas doğumlu Sivaslı bir ailenin çocuğu olarak müzik eğitimim gereği İzmir Işılay Saygın Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Flüt Bölümü'nü kazandığım için ailem benimle İzmir'e dahi taşındı. Üniversite İzmir Buca Eğitim Fakültesi Müzik Şan Bölümü mezunu oldum. Öğrencilik döneminden itibaren profesyonel sahne çalışmalarım başladı. Hem okudum hem çalıştım dersem doğru olur. Sahne performanslarımda değişik lisanlarda şarkı söylemek farkım oldu. Türkiye'de neredeyse yurdumun her köşesinde konserler programlar yaptım. Ayrıca ülkemi birçok uluslararası festival proje ve yarışmalarda temsil ettim, dereceler aldım, ülkeme ödüller kazandırdım. On iki yıldır profesyonel müzik çalışmalarıma İstanbul'da devam etmekteyim. Bu süreçte 2015 Ne Demek Lazım /2017 Sinerji /2018 Aklın Yolu/2019 Yıllar Affetmez ve
23 yaşındaydım, Hukuk Fakültesinden atılmış, kurduğum işten de iflas etmiştim. Kalacak bir yerim dahi yoktu. Bazen arkadaşlarımın evinde kalıyordum. Bitmiş tükenmiştim. Para isterim korkusuyla kimse yanıma yaklaşmıyordu. Bir sabah, daha güneş doğmadan bir simit aldım bir hanın çay ocağında oturup çay söyledim. Cebimdeki param bozuk paralardan ibaretti. İçeri üzerinde eski elbiseler olan çok yaşlı bir adam girdi. Belli ki henüz bir şey yememişti. Buyur ettim. Gülerek karşımadaki iskemleye oturdu. Hiçbir şey demeden elimdeki simidi bölüp yarısını uzattım. Ona da bir çay söyledim. Uykusuzluktan göçlerim kan çanağına dönmüştü. Kendimi değil, borçlarımı nasıl ödeyeceğimi düşünüyordum. "Evlat." dedi. "Nedrir bu kadar canını sıkan?." Anlamıştı, yüzüme sinen acının ve hüznün yansımasını... Gülümsemeye çalıştım. "Derdini anlatmayan çare bulamaz." Belli ki gün görmüş bir insandı. Yaşadıklarımı ve çaresizliğimi anlattım. "Gençsin, daha çok acılar da mutluluklar da yaşayacaksın. Bu günler belki de güzel günlerin işareti ve habercisi... Yeterince karanlık olmadan yıldızlar görünmez. Hayat umut bittiğinde biter. Sen iyi bir gençsin. Elindeki simidi bölüp paylaştın. Sana dua edeceğim." dedi.
Eşinin nafaka borcunu ödemek için merdiven silen 2 Eşler, 500 TL. nafaka borcu için cezaevine girenler, kahvaltı masasına zeytini sayıyla koyanlar, bu nedenle huzur evinde kalanlar... Ömür boyu bitmeyen, her yıl artan bir borç... Süresiz yoksulluk nafakası...
Bu konuyu, Arabulucu, Aile Hukuku Eğitmeni Avukat Sayın Sinem Hacıeminoğlu ile görüştüm. Nafaka konusunu enine boyuna ayrıntılı konuşma fırsatı bulduk.
Türk Medeni Kanunu'na göre yoksulluk nafakası nedir? Talep edilebilme şartları nelerdir?
-Öncelikle arz etmek isterim ki; hepimizin bildiği üzere boşanma, geçerli olarak kurulmuş bir evlenmenin eşlerin sağlığında kanunda öngörülen sebep ve koşullara dayanarak mahkeme kararıyla sona erdirilmesidir. Evlilik kurumunun resmi olarak taraflar arasında kurulması ne kadar doğal ise boşanma da yasal şartların oluşması halinde bir mahkeme kararının tesisi ile o kadar doğaldır.
Türkiye İstatistik Enstitüsünün verilerine göre geçmiş yıllara baktığımızda 2019 yılında 156.587 çift, 2020 yılında ise 135.022 çift mahkeme kararıyla boşanmış bulunmaktadır.
Evlilik ilişkisinin boşanma ile sona ermesinde boşanma kararı veren mahkeme, eşlerin ortak çocukları bulunması halinde velayet,
Aradığında sesi ağlamaklıydı, "İyi ki açtın." dedi. "İnan sadece konuşmak istiyorum. Eskiden karşımda el pençe duran insanlar şimdi benden kaçacak yer arıyor. Her şeyini kaybettiğinde en yakınların bile uzaklaşabiliyormuş. Sağlığım da iyi değil, eşim vefat ettikten sonra iyice yalnızlaştım. Meğer o benim tek can yoldaşımmış. Sağlığında yeterince değerini bilemedim. Onun yaptığı bir tas çorba meğer ne çok değerliymiş. Evlat da çok önemliymiş, bir kızım olsaydı, bazen gelir bana bir yemek yapar, ben o yemekle bir hafta idare ederdim. Ya aslında yemek de önemli değil, her gün yoğurt ekmek yiyorum. Asıl önemlisi evde bir insan sıcaklığı! Yalnızlık zormuş be kardeşim. Bazen duvarlarla konuşuyorum. Tek tesellim, eski resimler, onlar da her seferinde beni ağlatıyor be kardeşim. Uzun zamandır ilke kez bir insanla konuştum. Sağ ol kardeşim. Ha seni arada bir arayabilir miyim? Korkma, sık sık rahatsız etmem."
Yıllar öncesinden tanıdığım eski bir dosttu. Büyük bir şirketin sahibiydi. Güçlüydü. Hayat böyle bir şey. "Ne oldum!" dememek gerek.
Sen de bebektin
Sevgi görmemişsin, aşkı tanımamışsın, bir sevgilin olmamış, sahilde el ele dolaşmamışsın, Bir bebeğin minicik ellerinden tutmamışsın. Tek öğrendiğin iyi ve güzel olana karşı çıkmak. Sen acı vermekten zevk alıyorsun. Tek bildiğin güzellikleri buldozer gibi ezip geçmek. Farklı olana karşısın, kadına karşısın, çocuğa karşısın, başarılı olana karşısın. Yani sen iyiye ve güzele karşısın. Kötülüklerin nasıl da yüzüne yansıyor. Aynaya baktığında ne görüyorsun? Emek verip daha iyisi olmak yerine nefretinle iyiyi bozmak seni sana iyi hissettiriyor. Oysa sen de bir zamanlar bebektin, sana ne yaptılar da tüm yaşamını, ahtapot gibi kin, nefret ve öfke sardı. Anlayamadığım senden daha güçsüz birine şiddet uyguladığında yani kötülük yaptığında bundan nasıl keyif alabildiğin. İnan bana senin bile içine gizlenmiş bir vicdan var. Zamanı geldiğinde uykuların kaçacak. Her şeyden kaçsan vicdanından kaçamayacaksın.
Gün gelecek hayat sana öyle bir ders verecek ki; ne olduğunu anlayamayacaksın. Bu dünyada kimsenin yaptığı yanına kalmaz.
Aşk beklemez
Bir zamanlar birbirini büyük bir aşkla birbirini seven iki insan tanımıştım. Ancak koşullar bir araya gelmelerini engelledi. İkisi de kendi yollarına gittiler. Erkek, sevdiği kadını asla unutamadı. Yıllarca onu tekrar bulurum umuduyla yaşadı. Aşkıyla bir gün görüşeceğine dair hayali onun yaşama sevinci olmuştu. Öyle bir gün geldi ki yıllar sonra bir araya gelme şansı buldular. Erkek çok büyük bir heyecan içindeydi. Sabah erkenden kalkıp hazırlandı. Bir akşam yemeğinde buluştular. Bir an zaman durdu, birbirlerine dikkatle baktılar. Sonra adam elindeki koca bir demet gülü kadına uzattı. Kadın teşekkür bile etmeden masaya bıraktı. Bakışlarında ne aşk vardı ne de özlem!
Oysa erkek sevdiği kadının kendisini görür görmez boynuna sarılacağını hayal ediyordu. Hiç öyle olmadı. Sadece tokalaştı. Erkek şoktaydı. O yıllar öncesinin heyecanını, umudunu, ateşini yüreğinde saklamayı başarmıştı. Ama geçen zaman, bitmeyeceğini düşündüğü aşkı bitirmişti. Karşısındaki kadın o aşık olduğu kadın, zaman da o aşık olduğu zaman değildi.
Sessizce masadan kalktı, sahile doğru yürüdü. İçi acıyla karışık hüzün doluydu. Yağmur başladı. Yıllarca bitmiş bir hikâyenin hayaliyle yaşamıştı.