Süper Lig’de şampiyonluk kupasını kaldıran son yabancı teknik adam, Arthur Zico olmuştu.
2006-07 sezonunda Fenerbahçe’yi zirveye taşıyan Zico’nun ardından, şampiyonlukların altında hep yerli teknik adamların imzası vardı.
Bir sezon sonra, bitime 5 hafta kala Galatasaray’da Karl Heinz Feldkamp istifa ettiğinde, takım Fenerbahçe’nin 2 puan gerisinde idi. Sezonu Cevat Güler tamamlamış ve sarı-kırmızılı ekip, ezeli rakibinin 6 puan önünde ipi göğüslemişti.
Aradan 8 yıl geçti. O bayrak, Mustafa Denizli, Ertuğrul Sağlam, Aykut Kocaman, Fatih Terim (2 kez), Ersun Yanal ve Hamza Hamzaoğlu arasında el değiştirdi.
Söz konusu dönemde ligde yabancı teknik adam yok muydu? Çoktu. Lâkin en iyi dereceleri ikincilik oldu.
Bu sezon Beşiktaş ile Fenerbahçe arasındaki zirve mücadelesinde Şenol Güneş’in takımı ciddi bir avantaj yakaladı. 5 puanlık farkı koruyabilirse, üst üste 9. kez şampiyonluğa yine bir yerli teknik adam damgasını vuracak.
Fenerbahçe ise eleştirilerin odağındaki Vitor Pereira ile mucize peşinde koşacak.
Sakatların iyileşmesi, cezaların bitmesinden sonra Trabzonspor’un ideal kadrosuna kavuştuğu söylemleri, kazanılan son iki maçın moraliyle Avrupa rüyasının seslendirilmesine neden olmuştu.
Matematiksel olarak mümkün mü? Kalan yedi maçından da kayıpsız ayrılırsa, elbette mümkün idi.
Lakin sezon başından bu yana yaşadığı rotasyonun da etkisiyle, “takım” olamamış bir futbolcu topluluğundan, kapasitesinin üzerinde işler beklemek de gerçekçi değildi.
Trabzonspor’un öncelikle bu kulvardaki rakiplerinden Başakşehir’i yenmesi, sonrasında adım adım ilerlemesi gerekiyordu.
Futbol enteresan oyun. Başakşehir, büyük bölümünü üstün oynadığı maçın ilk yarısında rakip savunmanın da hatalarından kaynaklanan 4 net pozisyon buldu. Bunların ilkini Yalçın gole çevirdi. Diğer üçünde ise goldeki hatasını affettiren Esteban’ın kritik müdahaleleri vardı.
Buna karşın orta sahada çabuk çoğalan ve ceza alanı önünü fazla oyuncuyla kapatan Başakşehir savunmasını aşmakta zorlanan bir Trabzonspor izledik.
Eşitlik sayısı, tazelenen hücum girişiminin devamında yine bir savunmacı, Akakpo’dan geldi. Uzatma dakikalarında ise konuk ekip savunması arasında ping-pong topu gibi gidip gelen meşin yuvarlak Özer’in önünde kaldı.
Eğri oturup doğru konuşalım.
Futbol kalitesi, taraftar coşkusu ve hakem performansı eleştirilse de, Avrupa’nın en çekişmeli liglerinden birini izliyoruz Türkiye’de.
Sürprizlere açık, şampiyonluk ve kümede kalma mücadelesi son haftaya kadar sürecek bir heyecan bizimkisi.
İşte geçen hafta yaşananlar. Fenerbahçe Osmanlıspor’a puan kaybetti, avantaj 24 saatliğine Beşiktaş’a geçti.
Beşiktaş bir akşam sonra Kasımpaşaspor’a yenildi, Fenerbahçe daha büyük bir avantajın sahibi oldu.
Kalan 7 haftada kendi göbeğini kesen ipi göğüsleyecek.
Ya Avrupa’nın üst düzey ligleri?
Trabzonspor deplasmanda 8 maç sonra bir duran top organizasyonu ile üç puan aldı diye, gerçekleri görmezden gelmeyeceğiz elbette. Kötü oynarken kazanmak söylemlerini geçin. Karadeniz ekibi bu sezon kaç maçını iyi oynadı ki?..
İlk yarım saati dolmadan bordo-mavili takımda, forvet arkasındaki üç futbolcu dört kez pozisyon değiştirdi. Önce sağ çizgide başlayan Marco Marin ortaya geldi. Sonra Bosingwa’nın önünde görev yapan Güray onun yerine gitti. Ardından Mehmet Ekici sol çizgiye geçti. Bir kaç dakika sonra da Marin sola, Ekici ortaya gönderildi. Bu garip rotasyon maç boyunca devam etti. Baş döndürücü bir trafik değil mi?
Doğal olarak akla hemen şu sorular geldi; Bu bölümde kaleyi bulan tek bir şutunuz yok iken, rakip net üç fırsat yakalıyorsa, önceden belirlenmiş bir oyun planınız var mıydı? Varsa, gerçekten bunun üzerine çalıştınız mı? Hâl böyleyken, topa nasıl daha çok sahip olacak ve gol umudunuz Cardozo’yı pozisyona sokacaksınız?
Savunma ile üçüncü bölge arasında 50 metre fark bırakıyor ve bu boşluğu rakibe teslim ediyorsanız, doğal olarak bunların yarısını bile yapamayacaksınız.
21. dakikada Erdem’in eline çarpan ve çizgi hakeminin devam dediği penaltı anına gelince. Bize göre
Türkiye Futbol Direktörlüğü kavramı Fatih Terim ile birlikte girdi hayatımıza.
Geçmişte Milli Takımlar Sorumlusu, Tek Seçici, A Milli Takım Teknik Direktörü gibi sıfatlara âşinaydık.
Yıllarca isimler değişti, unvanlar bâki kaldı.
Lakin Futbol Direktörlüğü “daha ağır, daha ciddi, daha kapsamlı ve bilgelik içeren” bir görev oldu.
Belli ki, futbolun yeniden yapılanması sürecinde Terim’li bir kurgu oluşturulmuş, makamın adı da böyle uygun görülmüştü.
Şunu net biçimde biliyoruz; Terim bu göreve çok güçlü geldi.
Gücüne güç katmak amacıyla kartvizitine “Direktör” yazıldı.
Terörün künyesi de yok, belirli bir hedef kitlesi de.
Türkiye, son yıllarda birden fazla örgütün alçak saldırılarına maruz kalıyor.
Alışmayacağımızı haykırdığımız bu illet, şimdi de Avrupa Birliği’nin kalbini vurdu.
Belçika’daki facia ortada. Onlarca masum insan canını yitirdi. Yüzlercesi yaralandı.
Bu arada, ülkemizde yaşananları fırsat bilip, terör sözcüğünü sporla özdeşleştirenlere gün doğdu.
Uluslararası organizasyonlar birer birer iptal ediliyor. Bize de tepkisizce seyretmek düşüyor.
Kimlikleri farklı olsa da, amaca giden yolda kol kola yürüyen ve dünyaya korku salmayı planlayan terör örgütlerinin geçmişte onları destekleyenler de dahil, küresel bir tehdit oluşturacağı aşikârdı. Öyle de oldu.
Sporu hedef aldılar
Sezon sonu yaklaştıkça bazı takımlar her maçını final havasında oynar. Kimileri şampiyonluk ve Avrupa ligi vizesi peşinde koşar, diğerleri kümede kalma mücadelesi yapar.
Trabzonspor camiası ikincisine pek alışık değildir ama, maalesef bu yıl durum böyle. Her hafta farklı bir stres yaşanmak zorunda artık.
Kazanmak için farklılık yaratmak gerek. Bunu bazen futbolcu, kimi vakit teknik adam yapar. Dün Trabzonspor kazandı ise aslan payı kaleci Esteban’ın idi. Takımını resmen ipten aldı.
Aslında Hami Mandıralı da fark yaratmak istemişti belli ki! Dört gün önce Beşiktaş karşısına çift forvetle çıkarken, dün Cardozo’ya bel bağlamak böyle bir şey idi herhalde. Bosingwa’yı sağ bek, yine o mevkinin alternatifi Cavanda’yı sağ kanat oynatma fantazisi ilginçti. İlk yarı boyunca Cardoza’ya tek bir yan orta gelmedi. Sağda Erkan içeri katederek oynamaya çalışırken, arkasındaki Yusuf cesaret edip o kulvarı kullanamayınca, Trabzonspor’un pivot santraforla gol bulma şansı ortadan kalktı.
Kalktı da, kendi evinde maç boyunca kalende 10 net gol pozisyonu vermenin nasıl bir açıklaması olabilirdi? Sivasspor Yusuf’un savunmaya çalıştığı sağ kanadı Cicinho ve Tanase ile yol geçen hanına çevirdi. Ceza
Adı Ivan Bebek.
Hırvat Futbol Federasyonu’nun FİFA kokartlı 6 hakeminden en kıdemlisi.
UEFA’nın elit kategori listesinde.
Cüneyt Çakır ile aynı kadroda yer alıyor.
Bebek’in Braga maçındaki rezil yönetimini izledikten sonra aklıma geliverdi.
Acaba “Süper Lig’e yabancı hakem gelsin” çığırtkanlığı yapanların kulakları çınlamış mıdır, diye?
Baktım, aynı arkadaşlar haklı olarak Ivan Bebek’i yerden yere vuruyor.