Yürekler Ankara’daki kalleş saldırının yasını tutarken, yaşlı-genç, kadın-erkek ayrımı yapmadan yüzlerce cana kast eden canilere en güzel yanıtlardan biri de, dün akşam Avni Aker stadından geldi.
Tribünleri dolduran binlerce taraftarın tek ses oluşu, iki takım oyuncularının katliamı lanetleyen ortak tavrı, bir futbol maçında teröre verilecek en anlamlı tepki idi.
* * *
Karadeniz turunun son durağında Trabzonspor’u yenip liderlik unvanını geri almayı hedefleyen Beşiktaş, dirençli, ofansif oyunu tercih eden, lakin kalesinde de risk alan bir rakip buldu karşısında. Aslında iki takımın da yumuşak karnı savunmanın göbeği idi. Ev sahibinde Mustafa-Douglas, Beşiktaş’ta Tosic- Necip ikilisi, potansiyel risk unsuru olarak görülüyordu. Şenol hocanın öğrencileri bu kaygıyı boşa çıkarttı.
Hami hoca kağıt üzerinde favori gösterilen Beşiktaş önünde, belli ki “korkunun ecele faydası yok” söyleminden yola çıkıp, aynı tarzda karşılık vermenin doğru olacağını düşünmüştü. Bu sezon ilk kez çift forvet denedi. Önde Cardozo, hemen arkasında Muhammet Demir, onlara destek veren Marco Marin ve Erkan Zengin, hücum organizasyonlarında çoğalmasını sağladı Trabzon’un. Bu oyun anlayışı Beşiktaş’ın ezberini bozdu
Fenerbahçe Teknik Direktörü Pereira inadı bırakıp Braga maçında kaleyi Volkan Demirel’e teslim etti.
Aklın yolu bir. Avrupa’da ve kupa maçlarında Fabiano’yu tercih eden Pereira ısrarını sürdürse, turu zora sokacak bir skor ortaya çıkabilirdi.
Volkan’ın performansını herkes gördü. Pereira inisiyatif mi kullandı, yoksa sevgili Mehmet Demirkol’un maçtan önce yaptığı çağrı yukarıdan karşılık mı buldu, bilmiyoruz! Sonunda eğrisi doğrusuna denk geldi.
Şimdi sıra Türkiye Futbol Koordinatörü Fatih Terim’de!
Milli Takım kariyerinin bittiği ileri sürülen Volkan konusunda, hocanın geçmişle hesaplaşmasını tamamlayıp Avrupa Şampiyonası kadrosunda deneyimli file bekçisine de şans tanıması, boş bir beklenti olmamalı.
Kazakistan maçı öncesi küfür edildiği gerekçesiyle stadı terk eden Volkan, geçen sürede mutlaka kendi muhasebesini yapmış ve hatasıyla yüzleşmiştir.
Hepimiz insanız ve zaman zaman affedilmesi güç yanlışlar yapıyoruz.
Trabzonspor tarihinin en kritik dönemlerinden birini yaşarken, ona sahip çıkması, kötü günlerinde yanında olması ve destek vermesi gereken taraftar stadı doldurmuyorsa, gelmeyenlerin şikayet etme hakkı da olmamalı bence. Bu yüzden “neden ve niçinleri” sorgulamaya gerek yok. Verilmek istenen mesaj net ve açıktır!
Bordo-mavili camiada seslendirilmeye başlanan “acaba kâbus görürmüyüz?” sorusunun gündemden çıkması için, Mersin İdman Yurdu mutlak yenilmesi gereken bir rakipti.
* * *
Bu psikolojiden çıkmak kolay iş değil. Hami hoca elinde kalan oyuncular arasından en doğru kadroyu seçmeye çalışmıştı. Çalışmıştı da, sezon başından beri bu kadar rotasyon yaşayan bir kadronun henüz takım hüviyetini bulamamış olması, Trabzonspor için büyük dezavantajdı. Sürekli değişen savunma, her hafta farklı bir orta saha ve forvette yaşanan istikrarsızlık, saha içini de tribünleri de gerdi.
Tehlikeli bölgedeki Mersin takımı da belli ki kazanmaya gelmişti. İlk çeyrek bölümde önde fazla adamla çoğalıp, maçın başında Trabzonspor’un dengesini bozmaya çalıştılar. Fiziki güçsüzlüğüne karşın bir an önce skor üretme çabasındaki ev sahibi ekip, sakatlıktan yeni çıkmış Okay ve Aytaç ile pas trafiğini yönetmeye
Fatih Tekke, Trabzonspor’un efsane yıldızlarından biri. Şimdi Boluspor teknik direktörü. Maçtan önce bordo-mavili takım ile ilgili bir tespitini okudum: “Trabzonspor özüne dönmek zorunda. Bu da alt yapıdan geçer ve sabır gerektirir.”
Tarihinin en kötü sezonlarından birini geçiren Trabzonspor’da, taraftarın kabullenmesi zor olabilir. Ancak iki sözcük önemli, “alt yapı ve sabır.”
Her daim büyük hedefleri olmuş kulüpler için “sabretmek” kolay değil. Lakin herkes şunu kabullenmeli; sezon Trabzonspor için bitti. Gelecek yıl aynı iddia ile ortaya çıkmak zor. Ayağa kalkmak ciddi zaman ister. Dolayısıyla camia mutlu olmayacak, ama gerçek bu!
* * *
İki takımı tarttığımız vakit, bir yanda ne istediğini bilen Konyaspor, diğer tarafta güvenini yitirmiş, sakat ve cezalı oyuncuları nedeniyle kadro kurmakta zorlanan Trabzonspor’u görüyoruz. Bu bile, kağıt üzerinde kimin favori olduğunu anlatmaya yetiyordu aslında.
Geceden sürpriz çıkabilir miydi? Zordu.
Trabzonspor orta alanda çok top kaptırmasa, hızlı hücuma çıkarken fazla pas hatası yapmasa, savunmada özellikle Konyaspor’un kullandığı sağ kanadına önlem alabilse, oyuna ortak olabilir ve belki skor üretebilirdi. Ne çok şey bekliyoruz değil mi?..
Aslın
Başlığa bakıp, Cüneyt Çakır’ın hakemliğini sorguladığımızı sanmayın.
Bu konuda ahkâm kesmek ve görüş belirtmek, kulüp yöneticilerinin işi!
Hafta içinde Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’ın derbi maçının hakemiyle ilgili yaptığı “Çakır’ı maçlarımızda istemiyoruz” açıklamasından sonra aklıma geliverdi.
Malum, FİFA kokartlı hakem Beşiktaş gibi Trabzonspor’un da istenmeyenleri arasında.
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ise Çakır için “hakem değil” yorumu yapmıştı. Cüneyt hoca derbide Fenerbahçe’nin beğenmediği düdükler çalmış olsa, “O” sesin dozu da, tonu da yükselebilirdi.
Eeee, ne kaldı geriye?
Bir tek Galatasaray...
Galatasaray maçında yaşanan travmanın Avni Aker’de nasıl bir tepkiye dönüşeceği merak edilirken, Muharrem Usta yönetiminin Osmanlıspor karşılaşması öncesi kulübün emektarlarına yaptığı büyük jest, anlayabilenlere inanılmaz mesajlar içeriyordu.
Usta’nın bu anlamlı törenin ardından tribünlere seslenişi ise, Türk futbolunun en çok ihtiyacı olduğu barış, dostluk ve sağduyu gibi değerler adına örnek gösterilecek bir konuşma oldu. Samimiyetle söyleyelim. Son üç yılda yönetimsel anlamda yapılan hataların, maddi-manevi çöküş sürecine ve strese soktuğu Trabzonspor için, başkan Usta tarihi bir fırsattır.
Şiddet ve provokasyon çağrılarını taça atan Usta, öfkesi üst düzeye çıkan bazı taraftar gruplarını mutlu edemese de, futbolumuzun kurtuluş reçetesinin dün akşam Avni Aker’den yazıldığına yürekten inanıyorum. Teşekkürler Muharrem bey! Camiaya pozitif etkini cümle alem gördü.
Trabzonsporlu oyuncuların maç başındaki 30 saniyelik protestosu mu? Tanrı aşkına bundan daha saf, iyi niyetli ve kabul görebilecek bir eylem olabileceğini bilen varsa, beri gelsin!
* * *
Toplam dokuz oyuncusundan yoksun, yani takımın belkemiği sayılacak önemli isimlerden yoksun çıktı Trabzonspor maça. Hami Mandıralı tüm
Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören’in çarşamba günü yaptığı basın toplantısından sonra, köşeye çekilip ellerini ovuşturmaya başlayan gruplar olduğunu biliyoruz.
Ne demişti başkan konuşmasında?
“Yönetim Kurulu olarak, adalet dağıtan Merkez Hakem Kurulu’nun Genel Kurulun özgür iradesiyle ve üyelerin oylarıyla seçilmesinin, hakem ataması ve uygulamalarıyla ilgili gereksiz soru işaretlerini ortadan kaldıracağını düşünüyoruz. Yani artık kurulları Federasyon atamayacak. Futbol ailesinin üyeleri seçecek.”
Ne demek bu?
Kulüplere açık çek demek.
Madem kimin şampiyon olacağını, kimlerin küme düşeceğini MHK, dolayısıyla onu atayan TFF belirliyor iddiasındasınız...
Buyrun siz seçin MHK başkanı ve üyelerini.
Tarihe geçecek ve uzun süre konuşulacak bir maç izledik dün akşam. MHK’nin yeni prensi FIFA kokartlı hakem Deniz Ateş Bitnel, kuşkusuz geceye damga vuran isim oldu. Mustafa Denizli’ye sormak gerek öncelikle. Birkaç hafta hakemlerin takımını lime lime doğradığını iddia eden deneyimli hoca, rakibin 7 kişi kaldığı maçı 88. dakikadaki penaltı ile kazanmayı içine sindirebiliyor mu acaba?
Doğru, Mustafa hocayı adeta ipten alan bu skorun onun açısından tartışılacak yanı olmayabilir. Ancak şunu söylememiz gerek ki, çok az tanıklık edebileceğimiz bu tarz skorlar önce maçı izleyenlerin, sonra Bitnel’i o maçta görevlendirenlerin vicdanında karşılık bulmalı.
Yıllardır bu geleneğimizi bozmadık, hakem yazmadık. Ancak bu kez farklı. Hakem Bitnel verdiği her karar ile maçın önüne geçti. Doğru diyebileceğimiz iki saptaması vardı bize göre. Biri elinden kırmızı kartını alıp kendisini protesto eden Salih’i ihraç etmesi, diğeri Podolski ile didişen sorumsuz Aykut’u ikinci sarıdan atmasıydı.
Aslında hakeme en güzel yanıtı iki takım oyuncuları verdi son dakikada. Selçuk’un penaltı golünden sonra Trabzonsporlu oyuncuların maçı bırakması, Galatasaray’ın ise kendi arasında topu çevirip bitiş düdüğünü