Sezonun reyting rekortmeni VAR hakemleri olacak kuşkusuz.
Herkes onları konuşuyor, her yorumcu Video Asistan Hakemliğini eleştiriyor. Teknik direktörler, futbolcular, yöneticiler VAR’dan şikayet ediyor. Tartışılmayan maç yok neredeyse.
Uzağa gitmeyelim, iki yıl önce ne yapardık? Hakemi parçalardık. Lime lime ederdik. Yerden yere vururduk.
Türkiye’de futbol dendiği vakit öznesine mutlaka hakemler konur. Ki, diğer paydaşların günahları gizlensin. Dün sahada düdük çalanlar, bugün VAR’da görev yapanlar alıyor payını.
Defalarca yazıldı, çizildi. Bırakın taraftarı, spor medyasında ciddi bir kesim bilmiyor VAR’ın işlevini. İşin kötüsü öğrenmeye de niyetleri yok.
Hakemler hak ediyor mu bu kadar hırpalanmayı? Etmezler mi? Bir defa; uygulamada standartı yakalayamadılar. Yoruma açık pozisyonlarda çok farklı kararlar çıkması ve VAR’ın hangi durumlarda devreye girmesi gerektiği konusundaki zaafları, onları hedef yaptı.
Öncelikle şunun altı çizilmeli; Adı “Yeni Malatya Stadı” lakin zemini için “yeni” demeye bin şahit ister. Devlet on milyonlarca lira harcayarak futbolun güzelliğine katkı sağlıyor, kulüpler 7 bin metre karelik çimin bakımını ve korumasını yapamıyor. O zaman iklim şartlarını dikkate alarak uygun tercihlerde bulunacaksın. Bu zemine ve kale önlerine “patates tarlası” demek çiftçinin emeğine hakaret, futbolcu sağlığı için ise cinayet.
Haftanın son maçını oynamak avantaj görülür. Trabzonspor gibi sonradan yarışmacı olmaya aday takımlar için çok önemlidir bu faktör. Kazanırsanız liderle puan farkı 6’ya inecek. Üstelik sezonun tamamlanmasına daha 18 hafta varken. Tablo motivasyon da olabilir, strese de yol açabilir. Velhasıl, bordo-mavili takım için kağıt üzerinde zor deplasmandı Malatya. Sonuçta cebi dolu döndü kayısı diyarından.
İlk çeyrek bölümde Trabzonspor’un kontrol etmeye çalıştığı bir oyun vardı. Ancak dakikalar ilerledikçe ev sahibi takım dengeyi kurdu.
Transfer kapandı, tartışmaları devam ediyor. Kulüplerin harcama limitleri dikkate alınınca, beklenenin ötesinde bir hareketlilik yaşandığı ortada.
“Öldük, bittik, yandık” diyenlerlere ve harcadıkları paralara bakıyorum da, meğer hiç de kötü değilmiş durumları!
Minareyi çalan kılıfına mı uydurdu, her zamanki gibi sistemin açığı mı bulundu, yoksa transfere sihirli eller mi dokundu, bilmiyoruz.
Yakında çıkar mı kokusu? Hiç belli olmaz!
Beşiktaş kulübünün transfer hikayelerini “manidar” bulan açıklamasından sonra, siyah-beyazlı taraftarın başlattığı UEFA’yı denetime davet eden kampanya, belli ki bazı çevreleri rahatsız etmiş.
Başta da mali fair-play kurallarını uygulamakla yükümlü Futbol Federasyonu’nu. Açık söyleyeyim, rakamlar hiç inandırıcı gelmedi. TFF kayıtlarına göre, 21 Süper Lig kulübü ara transferde toplam 251 milyon TL harcamış. Dikkatinizi çekerim, euro veya dolar değil Türk lirası! Ve kulüp başına ortalama harcama, 14 milyon lira olarak gerçekleşmiş.
Yerlisi yabancısı
Rakibin ligdeki konumuna bakıp işini ciddiye almazsan, kolay gibi görünen maçları kazanmak güçleşir. Trabzonsporlu oyuncular böyle bir ruh halinde idi. Süper kupanın ve Beşiktaş galibiyetinin morali bazen ters motivasyon yaratabiliyor. Karadeniz temsilcisi Denizlispor karşısında ilk on dakikadan sonra inisiyatifi ele almasına ve pozisyonlar bulmasına karşın son vuruş becerisini gösteremedi. Biraz ciddiyetsizlik, biraz bencillik ve yoğun maç trafiğinde yorgunluk emareleri vardı. Usta ayaklar tutukluk yaptı.
Denizlispor’un kendi planlarına bağlı kalarak zaman zaman topu Trabzonspor’a bırakma düşüncesi oyunun kilitlenmesini engelledi. Kapalı savunmaları aşmaya çalışmak, kimi vakit sinir bozucu olabilir. Trabzonspor böyle bir engel ile karşılaşmamasına rağmen hücum anlamında üretken olamadı. İlk yarıda iki önemli pozisyon yaşandı. Biri Sagal’ın sert şutunda Uğurcan’ın kurtarışı, diğeri Ekuban’ın kafa vuruşunda direğe takılan top.
Bordo-mavili ekibin ligde yakaladığı çıkışı sürdürebilmesi için kalan bölümde daha etkili olması gerekiyordu.
Ligin ilk yarısında kendisiyle aynı kategoride gösterilen rakiplerinden; Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’dan puan alamamış bir Trabzonspor’dan söz ediyoruz. Bunun psikolojik etkilerini görmezden gelmek mümkün değil. Sezona kendi evinde Beşiktaş yenilgisiyle başladığı o günden bu yana bordo-mavili takımın büyük bir değişim ve gelişim gösterdiği gerçeğini görmek gerek. Üç gün önce kazanılan Süper Kupa’nın motivasyonu da cabası.
Lakin son 9 haftada sadece 2 puan yitirmiş bir rakiple karşılaşıyorsanız, kazanmak için ekstra çaba göstermeniz gerekiyor. Kötü gidiş yoktur, kötü gidişe ‘dur’ demek vardır. Trabzonspor’da Abdullah Avcı’nın öğrencileri sezonun nazar boncuğunu yakasına taktı.
Öncelikle skordan bağımsız şunu söylemeliyim; son yıllarda izlediğim en keyifli, heyecanlı, coşkulu, aksiyonlu, yani en “maç gibi maç”tı. 27 dakika faul düdüğü çalmadı. Gözümüzün pası silindi. Tabii her iki takımın da futbol oynama isteği ve pozitif
Trabzonspor’da tam bir balayı dönemi yaşanıyor. Ligde işler yoluna giriyor, süper kupa kazanılıyor, heyecan artıyor ve ayaklar yere basmıyor.
Abdullah Avcı’nın geldiği gün burun kıvıranlar şimdi yanında fotoğraf çektirmek için sıralanıyor, hocaya övgüler yağdırıyor.
Hepsi güzel şeyler elbette. Ama kalıcı değil. Kalıcı olması için hayal aleminden çıkıp, uzun vadeli planların hayata geçmesine izin vermek gerek. Bunun için de sabır, hoşgörü, anlayış ve saygı gerek.
Büyük camialarda zordur. İki maç kaybettin mi vay haline. Ne Fatih Terim dinlerler, Aykut Kocaman, ne Erol Bulut. Ne de Abdullah Avcı. Koltukları her hafta gider gelir.
Önce şunu söyleyeyim; Abdullah hoca Trabzonspor için büyük şans. Deneyimli, birikimli ve en önemlisi futbol aklına sahip. Ne kadar zor bir sorumluluk üstlendiğini biliyor. Adım adım ilerlerken arkasına veya beş ay sonrasına bakmıyor. Oynayacağı maçı yaşıyor. Futbolcularına da bunu aşılıyor. Takım içinde yarattığı sevgi ortamını süper kupa maçından sonra gördük. Ona inanan ve
Zaten tüm takımlar için yoğun bir maç trafiği söz konusu. Sakatlar, cezalar teknik adamları zorluyor. Bu koşullarda Futbol Federasyonu’nun süper kupa finali için Atatürk Olimpiyat Stadı’nı tercih etmesi, anlaşılabilir bir tercih değildi. Kışın en soğuk günlerinde, sert rüzgarıyla ünlenmiş stadında, tipi altında mücadele etmek oyuncuların işlerini güçleştirdi. Bu olumsuzluklar futbolun kalitesini düşürdü. Ve son soru, seyircisiz bir maç niçin bu saatte başlar?..
HHH
Öncelikle Trabzonspor’u bu anlamlı kupayı müzesine götürdüğü için kutlamak gerek. Amaç kazanmak ve lige motivasyon katmak ise, Karadeniz ekibi doksan dakikadan avantajlı çıktı.
Golleri, penaltısı, kırmızı kartları ve olayları ile anımsanacak bir maçtı. Kupanın adı “süperdi” ama, sahadaki oyun ve son bölümde yaşanan gerilim her şeyin önüne geçti.
Faul düdükleriyle sık sık duran, temposusuz, vasat bir ilk yarı izledik. Karşılıklı top kayıpları da cabası.
Son şampiyon Başakşehirspor’un eksiği
Gençlerbirliği’nin duayen başkanı rahmetli İlhan Cavcav’ı saygı ile anıyorum. Yattığı yerden, mirasının nasıl hovardaca harcandığına üzülüyordur eminim. Ama sen de suçlusun İlhan ağabey. Keşke bir “çırak” yetiştirip öyle teslim etse idin emaneti. Bak ne hale düştü üzerine titrediğin Gençlerbirliği? Sen gittin, iş bitti! Gençlerbirliği’nin duayen başkanı rahmetli İlhan Cavcav’ı saygı ile anıyorum. Yattığı yerden, mirasının nasıl hovardaca harcandığına üzülüyordur eminim. Ama sen de suçlusun İlhan ağabey. Keşke bir “çırak” yetiştirip öyle teslim etse idin emaneti. Bak ne hale düştü üzerine titrediğin Gençlerbirliği? Sen gittin, iş bitti! Trabzonspor kolay kazanabileceği maçı sıkıntıya soktu. Önemli olan skor değil, üç puandı. Adım adım ilerlemek, adımın kaç metre olduğu değil, nereye yükseldiğindir çünkü. Çarşamba günü Başakşehir ile oynayacağı “Süper Kupa” finali öncesi yıpranmadan bir engeli