St. Gallen maçının skoru ve sahadaki futboldan bağımsız söylüyorum. Belki gözden kaçmıştır. Trabzonspor’un hocası Abdullah Avcı’nın çarşamba günü basın toplantısında kurduğu dikkat çekici cümleyi anımsıyor musunuz?
Geçen haftaki Rapid Wien sınavına işaret ederken, “Teknik direktörlük yaşamımdaki en olumsuz maçtı. Bir-iki kişi oyuna dahil olmadığında oyun bunu kaldırmaz. 7-8 kişi hiç girmezse, sonuç alma ihtimaliniz yoktur.”
Avcı, sitemini oyuncularıyla da paylaşmıştır kuşkusuz. Lakin medya önünde böyle bir hesaplaşmaya girmiş olması garipti.
Taraftar mutsuz olabilir, fakat takımın patronu hislerini bu mecrada gündeme getirmemeli. Belki olası sıkıntılara ön alma mesajıydı amacı. Bence sıra dışı motivasyondu
Gelelim kadroya. İlk on birde Enis Destan, Orsic ve Bardhi tercihleri, sanal ortamda yükselen çatlak seslere yanıt niteliğinde idi. Özellikle Bardhi neden bu takımda yoktu diye sordum. Yönetim hâlâ ikinci bölgeye oyuncu arıyor ya. Gerçek ihtiyaç forvet değil mi?
Avcı’nın mevcutlar
Türk sporunu adına son 40 yılın en başarısız olimpiyat oyunlarını geride bıraktık. Paris 2024’ü altınsız bitirdik. Toplamda 3 gümüş, 5 bronz madalya. Sıralamada 204 ülke arasında 64. olduk. Rahatsız edici bir tablo.
Spor bakanı Osman Aşkın Bak, “Sunulan imkanları doğru kullanmayan federasyonlar bunun hesabını verecek” diyerek faturanın kesileceği adreslere işaret etti.
Evet sorulmalı. Ama atlamayalım. Sadece Paris’e gidip hayal kırıklığı yaratan federasyonlardan değil, aynı imkanlara sahip olup olimpiyata takım veya sporcu gönderemeyen federasyonlardan da hesap sorulmalı. Liyakat ve adaletin olmadığı yerde başarı beklemek mümkün değil.
Spor bir ekip oyunu ise tepeden tırnağa herkes öz eleştirisini yapabilmeli.
Ve en önemli konuyu es geçmeyelim. Oyunlarda Buse Naz Çakıroğlu, Hatice Akbaş, Buse Tosun Çavuşoğlu, Esra Yıldız Kahraman ve Nafia Kuş Aydın bireyselde, Şevval İlayda Tarhan ise Yusuf Dikeç ile karışık takımda madalya elde etti. Yani 8 madalyanın 6’sı kadın sporcularımızdan geldi. Filenin sultanları ise olimpiyat dördüncüsü olarak tarihimizdeki en
Bu sezon her Trabzonspor yorumuma kaleci Uğurcan Çakır ile başlamaktan yoruldum. İnsanlar kaptanın dışında bu takımda kimse yokmuş gibi düşünebilir ama gerçekler ortada. Uğurcan olmasa, son beş maçta çok kişinin canı yanabilir, Trabzonspor kulübünde dengeler değişebilirdi. Kaptanın performansı hala birilerini ayakta tutuyor ise, yolun yakınken çıkarılması gereken dersler var demektir.
Geçen hafta evinde kaybeden Trabzonspor'un tur şansı mucizeye kalmıştı. Rapid Wien'in ne kadar etkili olduğunu görmüştük. Futbol sürprizlerle dolu oyun. Dolayısıyla umudu vardı temsilcimizin. Ancak bu skora tepki gösterecek, tur için mücadele edecek takıma ihtiyaç vardı. Trabzonspor 77. dakikaya kadar direncini korudu. Sonrası hızla hüsrana döndü.
Abdullah Avcı'nın kadro tercihine gelince. Emektar Visca yoktu ilk on birde, yerine Cihan ikame edilmişti. Genç isim beklenenin çok gerisinde kaldı. Orta alanda Lundstram ve Okay'ın top kontrolü, Ozan'ın ofansif oyuna katkısı yetersizdi. Özellikle Lundstram'ı sorgulamak gerek. Geçen sezon eleştirdiğimiz
Önce Avrupa sınavları, dün de ligde Sivasspor maçı... Trabzonspor bu süreçte büyük hayal kırıklığı yaşamadı ise, dua etmesi gereken isim kaptanı Uğurcan Çakır’dır. Sezon başı olmasına karşın öyle bir performans gösteriyor ki; hocasını, milyon dolarlar harcayan başkanını ve henüz sorumluluğunun farkında olmayan takım arkadaşlarını ipten alıyor kaptan.
O zaman sormak gerek; nasıl bir oyun aklınız var ki, orta alandan başlayıp savunmaya yansıyan bu tehlike sarmalını tek başına kaleciniz sonlandırıyor? Yapılan bunca transferin karşılığını ne zaman alacaksınız? Skorla değil, futbolunuzla rakiplerinize ne vakit üstünlük sağlayacaksınız?
Sezon başıdır diye tüm bu soruları ve endişeleri görmezden gelemeyiz. Trabzonspor, Avrupa Ligi eleme ve dünkü lig maçları dahil umut verici, tatmin edici bir görüntü sergilemedi. Bu kadar büyük iddialar ortaya koyan takımdan beklentiler yüksekti, ama henüz karşılığı yok.
Yeni transfer Barisic’e parantez açmalıyım; Hırvat oyuncu ofansif karakteriyle fark yaratacak. Visca bu takımın en faydalı
Kadrosunda radikal değişime giden takımların ödemeyi kabullendikleri bedeller vardır. Trabzonspor dün Rapid Wien karşısına altı yeni transferi ile sahaya çıktı. Ve doğal sürecin sancılarını yaşadı. Oyun kurgusu aksadı. Ortada Lundstram - Mendy ikilisi ve solda Cihan Çanak üretken değildi. Hücum organizasyonları Pedro ve Visca’nın kullandığı kulvara kalınca, gol umudu azaldı.
Dinamik bir takım olan Rapid Wien organize idi. Sadece ilk bölümde dört net pozisyon buldu. İkinci yarıda da aynı hevesle devam etti. Ve emeğinin karşılığını sonuçlandırdı.
Ya kaleci Uğurcan olmasa? Deneyimli eldiven gemisini kurtaran kaptan rolünde. Onun yaptığı her kurtarış takımın ne kadar yetersiz ve etkisiz kaldığının göstergesidir anlayana! Ama bir yere kadar. Golde savunmacıları çaresiz bıraktı kaptanı.
Abdullah hocanın 60. dakikadan sonra yaptığı değişikliklere gelince. Kişisel fikrim; ilk on bir tercihleri yanlış, müdahaleler geç oldu. Özellikle Cihan’ı Trezeguet’nin yerine ikame etmek, sonra Mısırlı oyuncuya kurtarıcı diye sarılmak çelişki idi. Hoca tribünün değil, mantığının
Geçen hafta deplasmandaki maçı nasıl hatırlayacağız? Avantaj sayılacak skoru ile mi, yoksa kaptan Uğurcan’ın mükemmel performansı ile altı Ruzemberok atağında kalesine duvar örmesiyle mi?İ
lkinin rehaveti felaket, ikincisinden çıkarılacak dersler tur demekti. Sorgulanması gereken ise rakibe neden bu kadar çok gol fırsatı verildiği olmalıydı.Abdullah hocanın kadro tercihi değişmedi. Sadece yeni transfer Malheiro’yu sağ beke, Ozan Tufan’ı asıl görev bölgesi orta alana çekti. Görüntü değişti mi? Hayır.
Ruzomberok’un umutlanmak için planı farklı olacaktı kuşkusuz. Daha ofansif düşünmesi, savunmasında risk alması demekti. Karşılığı ne olmalıydı? Trabzonspor’un turu garantilemek için erken gol bulma girişimlerinin artması. İlk 45 dakikada bu hedef şaştı.
Konuk ekip cesurdu ve pozisyon üretmek için her yolu denedi. Gücü yetmedi. Ve Uğurcan’a nazar değmesin. Formasının bir yerine mavi boncuk şart. Yine devleşti kalesinde. Ya olmasaydı? Bir alt kategoride konferans mı dinleyecektik?
Evet sezonunun henüz başındayız. Transfer bitmedi.
Sezonun ilk resmi maçında sonucu etki edecek üç faktör vardır; teknik direktörün analiz becerisi, futbolcuların erken başlayan hazırlık dönemindeki performansı ve rakibin bu kulvardaki tartılabilir gücü.
Maçtan bir gün önce Abdullah Avcı'nın basın toplantısını izledim. Rakibin hücum gücünü duran toplar ve taç atışları olduğunu söylemişti. Aynen gerçekleşti tespitleri.
"Ayarımızda değil" diye düşündüğümüz Ruzomberok maç boyunca altı net gol pozisyonu yakaladı. Hepsi Avcı'nın endişe ettiği noktalardan geldi. Çoğunda kalecimiz Uğurcan'ın kritik kurtarışları, birinde Tucny'nin yürekleri ağıza getiren boş vuruşu ve son anlarda direği bulan topu vardı.
Ya bunlardan biri gol olsa? Trabzonspor'un rövanş için işi zora girmez miydi?
"Efendim kazanmış bir takımı niçin eleştiriyorsun?" diyenler çıkabilir. Sonuca mı bakacağız, yarınlara ışık tutacak futbola mı?
Soruyorum; geçen sezon bu takımın kaptanın performansını eleştirenler ve hain transfer senaryoları yazanlar dün akşamki Uğurcan'ı gördükten
Açılış maçında İskoçya’yı farklı bir skorla yenerek turnuvanın favorilerinden olduğunu beyan eden Almanya, dün akşamki rakibi Macaristan karşısına da favori olarak çıktı.
Şampiyonaya gelinceye kadar hazırlık maçları dahil kaybetmeyen Macaristan’ın beş gün önce İsviçre’ye koşulsuz teslim olması, olası sürprizlerden biriydi kuşkusuz.
Kaybedecek bir şeyiniz yoksa, daha cesur ve tehditkar olursunuz. İlk dakikadan itibaren kolay teslim olmayacağını belli eden Macarlar; Sallai, Bolla ve Szoboslai ile ciddi pozisyonlar üretti. Kaleci Neuer ve biraz da savunmacıların şansı, maçın hikayesine etki edecek gole engel oldu.
Almanya düşündüğünün aksine dirençli ve istekli bir takım buldu karşısında. İlk yarıda topa daha çok sahip olması ve oyunu kontrol etmesine karşın, Musiala’nın golün dışında taraftarını mutlu edecek bir performans sergileyemedi. Bu pozisyonda kaptan İlkay’ın VAR incelemesinden temiz çıkan top kapma çabasının ve verdiği kritik pasın büyük payı olduğunu söylemek gerek.
İkinci yarıda benzer senaryoyu