Sanayi Devrimi ile önemini yitiren evde çalışma iletişimin hızlanmasıyla tekrar yoğunluk kazanmaya başladı. İşverenin fiziksel olarak kontrolünde bulunmayan yerlere işler taşındı, çalışanlar bağımsız denilebilecek şekilde özgürce iş yapmaya başladılar.
Geleneksel evde çalışma yani işverenin parça başına ücret ödeyerek veya götürü usulde ödeme yaparak evde üretim yaptırdığı çalışma şekli halen aynı düzeyde varlığını sürdürse de özellikle nitelikli işlerde, nitelikli işgücünün evde çalışması giderek artmaya başladı.
Aile işleri ile çalışmayı beraber yürütme ihtiyacından doğan evde çalışma, birçok işin fiziksel mekâna bağlı olmadan yapılabilir hale gelmesiyle ailesel ihtiyaçları olmasa da birçok kişi için tercih edilir bir çalışma şekli halini aldı. Çalışanlar açısından trafik derdi çekmeden çalışma anlamına gelirken, işverenler açısından işyeri giderlerini önemli ölçüde düşürme anlamına geliyor. Zamanın özgürce kullanımı ise tartışmalı bir konu.
Çalışan her ne kadar evde olsa da çoğunlukla bir ağ üzerinde merkezi iş yerine bağlı oluyor. Fakat zamanın esnek kullanımı da evde çalışmanın gerekçelerinden birini oluşturuyor. Özellikle bilgisayar programcılığı, çeviri ve medikal
Emekli aylığı almaya hak kazananların önemli bir bölümü çalışmayı sürdürüyor. Emekli çalışanların kıdem tazminatı ve emekli aylığı konularını mercek altına aldık.
25-30 yıl çalışıp emekli aylığı almaya hak kazanan emeklilerin önemli bir bölümü çalışmaya devam ediyor. Aylık bağlama oranlarındaki düşüş nedeniyle azalan emekli aylıkları yüzünden emeklilik sonrası çalışma artmaya başladı. Diğer yandan, çocukların eğitim hayatının devam etmesi nedeniyle evin geçimi de emeklilerimize kalıyor. Hal böyle olunca pek çok emekli emeklilik sonrası çalışmaya devam ediyor. Peki, emekli olduktan sonra çalışmaya devam eden kişi işten ayrıldığında kıdem tazminatı alabilir mi ve çalışan emeklinin emekli aylığı artar mı? Bir bakalım...
1 Ekim 2008 önemli...
İlk kez 1 Ekim 2008 sonrasında sigortalı olmuş kişiler emekli olduktan sonra çalışmaya 4/a’lı yani eski adıyla SSK’lı olarak çalışmaya devam etmek isterlerse SGDP ödeyemezler.
Bu kişiler aylıklarını kestirip bütün sigorta kollarına prim ödeyerek çalışmak durumundadırlar. Dolayısıyla, ilk kez 1 Ekim 2008 sonrasında sigortalı olmuş kişiler emekli olduklarında SGDP ödeyerek çalışma imkanı elde edemeyecekler. Bu kişiler aylıklarını kestirip çalışmak
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından düzenli olarak yayımlanan, İnsani Gelişme Endeksi’ni içeren “İnsani Gelişme Endeksleri ve Göstergeleri: 2018 İstatistiksel Güncellemesi” geçtiğimiz hafta yayımlandı. İnsani gelişme, sadece ekonomik zenginliğin değil, insan hayatlarının zenginliğine de odaklanan bir kavram. İnsani gelişmenin, esas olarak insanlara sunulan seçenekler ile fırsatlara odaklandığı görülüyor.
İnsani Gelişme Raporlarında, insanlığın sürdürülebilir ilerlemeyi sağlama yolunda karşı karşıya olduğu en acil güçlüklerin bir kısmı analiz ediliyor. Ülkelerin sağlık, eğitim ve gelir olmak üzere insani gelişmenin temel boyutlarında kaydettikleri ilerlemeye göre sıralayan İnsani Gelişme Endeksi, bu yıl 189 ülke için hesaplanmış.
Norveç zirvede
2018 İnsani Gelişme Endeksi İstatistiksel Güncellemesine göre, insani gelişmenin zirvesinde bu yıl Norveç, İsviçre ve Avustralya var. Buna karşılık, sıralamanın sonunda Güney Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Nijer bulunuyor.
En büyük iyileşme İrlanda, Türkiye ve Dominik’te
2012-2017 yılları arasında İnsani Gelişme Endeksi (İGE) sıralamasında en yüksek artışın kaydedildiği ülke İrlanda. Bununla birlikte, Türkiye, Dominik
Yazın bitip sonbaharın gelişiyle birlikte çalışma hayatı da tekrar eski yoğunluğuna döndü. Bu yoğunluk uzun süreli çalışmaları da beraberinde getiriyor. Çoğu zaman çalışma haftalık çalışma süresinin içine sığmıyor daha geç saatlere hatta hafta sonlarına yayılabiliyor. Kanunen bir işçinin haftalık çalışma süresi 45 saat, bunun aşılması halinde fazla çalışma başlıyor. Bunun anlamı ise yapılan bu fazla çalışmanın ayrıca ücretlendirilmesi gerektiği. Çalışan yaptığı her bir saatlik fazla çalışmaya karşılık bir buçuk saatlik ücrete hak kazanıyor.
Günümüzde birçok işveren fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğuna ilişkin sözleşmeler imzalatıyor. Fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olması ancak iki durumda geçerli olarak kararlaştırılabilmektedir.
Bunlardan ilki, çalışanın kendi çalışma süresini kendisi belirleyen işveren vekili konumunda olmasıdır. İşverenin o kişinin çalışma süresinin tespitinde etkisi olmamalı. Çalışanın kendi çalışma süresini belirlemesi herhangi bir çalışma düzenine veya işyerinin açılış ve kapanış saatlerine tabi olmadan istediği kadar çalışabilmesini ifade etmektedir.
Yargıtay bir işçinin bu kapsama girebilmesi için işyerinde hiyerarşik olarak üstünde
Geçtiğimiz yılın sonunda yasalaşan düzenlemeyle kamuda çalışan taşeron işçilerin kadroya geçişleri için gerekli hukuki zemin hazırlanmıştı. 2 Nisan 2018 tarihiyle kadroya geçiş işlemleri de tamamlanınca, kamudaki taşeron işçiler için kadroya geçirilmişti. Kadroya geçirilen işçiler için hukuki statünün bazı kamu kurumlarınca tam olarak anlaşılamaması nedeniyle işsizlik sigortası primi ödenip ödenmeyeceği konusunda karışıklık söz konusu olmuştu. SGK, yayımladığı genelgeyle, bu konuyu açıklığa kavuşturdu.
4/D statüsüne geçiş yapıldı
Kamudaki taşeron işçilerden gerekli koşulları sağlayanlar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4. maddesinin (d) bendi uyarınca istihdam edilmeye başlandılar. Yani bu kişilerin yeni statüsü sürekli işçi oldu. Dolayısıyla, kadroya geçirilen taşeron işçiler 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi işçi olmaya devam ettiler. Sürekli işçi statüsünde kadroya geçirildiler ve iş güvencesine kavuştular ancak çalışma düzenleri açısından 4857 sayılı İş Kanunu’na tabiler.
İşsizlik sigortasından kimler faydalanabiliyor?
İşsizlik sigortasından aşağıdaki kişiler faydalanabilmektedir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4'üncü maddesinin birinci
İçinde bulunduğumuz günlerde ülkemizin dış politika gündemi oldukça yoğun. Türkiye, İdlip’te ortaya çıkabilecek olası bir göç dalgası ile karşı karşıya kalabilir. Bugünkü yazımda bu gelişmenin etkilerini de göz önünde tutarak, küresel göç açısından son durumu ele almaya çalışacağım.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) tarafından yayınlanan Uluslararası Göç Görünümü 2018 raporuna göre, OECD ülkelerine doğru gerçekleşen göç hareketinde 2011 yılından bu yana ilk kez hafif düzeyde de olsa bir düşüş kaydedildi. 2016 yılında 5.3 milyon düzeyinde olan yeni kalıcı göçmen sayısı 2017 yılı itibarıyla 5 milyona gerilemiş durumda. Bu durumun temel sebebi, yeni sığınma başvurularının azalmasının bir sonucu olarak insani göçün önemli ölçüde düşmesi. Bu açıdan, 2016’da 1.6 milyon olan sığınma talebi sayısının 2017 yılında 1.2 milyona düşmüş olduğu görülüyor.
Fazlası bizde
Yarıdan fazlası Türkiye’de olmak üzere OECD üyesi ülkeler yaklaşık 6.4 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyor. Sığınmacıların geldiği ülkeler, yani göçün merkez ülkeleri açısından ilk üç sırada Afganistan, Suriye ve Irak var. Bununla birlikte, OECD raporuna göre, geçtiğimiz yıl sığınma başvurularının yarısı
Günümüzde sendika-laşma ve toplu iş sözleşme uygulaması önemli ölçüde azaldı. Bunun en önemli nedeni değişen istihdam biçimleri ve kayıtdışı çalışmada yaşanan artış. Değişen istihdam biçimleriyle tipik olmayan iş ilişkileri doğmuştur. Tipik iş ilişkisi denilince akla ilk gelen, belirsiz süreli iş sözleşmesiyle tam süreli olarak bir iş yerinde istihdam edilen kişi ile işverenin kurduğu ilişkidir. Tipik olmayan iş ilişkileri ise bu tanıma uymayan bütün iş ilişkilerini kapsama almaktadır. Örneğin, belirli süreli sözleşmelerle çalışma, kısmi süreli çalışma, alt işveren yanında çalışma veya geçici iş ilişkisi kurma tipik olmayan iş ilişkilerindendir. Kayıt dışı çalışma ise kamuya beyan edilmemiş faaliyet olarak tanımlanmaktadır.
İletişim zayıf
Tipik olmayan iş ilişkileri kapsamında veya kayıt dışı olarak çalışan kişiler ile sendikalar arasındaki iletişim, bu kişilerin sendikal örgütlenmeye dâhil olmakta yeterli teşviklerinin bulunmaması, sendikaların da ilgili kişilerin işgücü piyasasındaki konumları nedeniyle ulaşmakta zorluk çekmesi nedeniyle zayıf veya kopuk olmaktadır. Çalışma Bakanlığı ve ILO tarafından hazırlanan “Örgütlenmesinde Güçlük Çekilen Çalışanların Örgütlenmesi ve
SGK’dan ölüm aylığı alan kız çocukları, evlenirlerse aylıkları kesilir. Ancak evlendiği için aylığı kesilen kız çocuklarına ölüm aylığının 2 yıllık tutarı kadar evlenme ödeneği, yani halk arasında bilinen adıyla ‘çeyiz parası’ ödenir. Çeyiz parasına ilişkin pek çok detay maalesef bilinmiyor. Bugünkü yazımda çeyiz parasına ilişkin merak edilenleri örneklerle açıklamaya çalışacağım.
Annesi veya babasından dolayı ölüm aylığı alan kız çocuklarının aylıkları, erkek çocuklardaki gibi belirli bir yaşı geçince kesilmez. Sosyal güvenlik sisteminde bu anlamda kadınlara pozitif ayrımcılık tanınmaktadır. Kız çocuklarının anne veya babasından aldığı ölüm aylıkları belirli bir yaşa gelince değil, evlenmeleri halinde kesilir.
Kız çocuğu evlenirse aylık almaya devam edemez, ancak evlendiği tarihte yazılı olarak talep ederse ölüm aylığının 2 yıllık tutarı çeyiz parası olarak kendisine ödenir. Bu noktada önemli olan SGK’dan yazılı olarak çeyiz parasının talep edilmesidir. Kız çocuğu yazılı olarak talep etmezse SGK otomatik olarak çeyiz parası vermez.
Ne kadar ödeniyor?
Çeyiz parasının talep edilmesi için 5 yıllık hak düşürücü süre söz konusudur. Evlendikten sonra 5 yıl içerisinde çeyiz parasını talep