Birçok çalışan emekliliğe yakın yıllarda işverene para ödemeyi teklif ederek yüksek ücretten SGK’ya bildirilmek istiyor. Bazı durumlarda çalıştıkça emekli aylığının düşmesi söz konusu olabiliyor. Bu yazımızda emekli aylığının nasıl hesaplandığını inceleyeceğiz...
Pek çok kişi, emekliliğe yakın dönemde primleri yüksek olursa emekli aylığının yüksek olacağına inanıyor. Hatta bu nedenle pek çok çalışanın emekliliğe yakın yıllarda işverenlere parasını ödemeyi teklif ederek yüksek ücretten SGK’ya bildirilmek istediğini biliyoruz.
Halbuki emekli aylığının hesabında prim ödenen bütün günler dikkate alınıyor. Diğer yandan bazı durumlarda ne yazık ki çalıştıkça emekli aylığının düşmesi söz konusu olabiliyor.
Emekli aylıklarının hesaplanması yönteminde memur, kendi hesabına çalışan ve işçi ayrımı söz konusu.
Bunun yanı sıra çeşitli dönemlerde yapılan sosyal güvenlik reformları ile sadece emekli olma yaşı değil emekli aylığı hesaplama yöntemleri de değiştiği için birkaç farklı
Çalışanların en çok merak ettiği konu emeklilik tarihi ve bağlanacak aylığın miktarıdır. Bu iki hususta pek çok nokta akıllara takılır. Bu konular ile ilgili aslında doğru bilinen pek çok yanlış var. Örneğin aylık hesabında son birkaç yılın çok önemli olduğu düşünülür. Halbuki prim ödenen bütün günler aylığı etkiler. Üç gün boyunca emeklilik konusunu detayları ile açıklayacağız.
Bir kişinin ne zaman emekli olacağının belirlenmesi için, ilk kez sigortalı olduğu yani çalışmaya başladığı tarihi bilmemiz gerekir. Bu tarih kişinin emeklilik için gerekli şartlarının belirlenmesi açısından çok önemlidir. Diğer yandan pek çok kez emeklilik tarihini öğrenmek isteyen okurlarımız bana veya sosyal güvenlik uzmanlarına bu tarihi yalnızca yıl olarak belirtiyor. Halbuki sosyal güvenlik sisteminde bir günün bile önemi var. Bazen bir gün erken işe giriş, emeklilikte bir yıl avantaj sağlıyor. Örneğin 24 Kasım 1992’de ilk kez sigortalı olmuş bir erkek, 54 yaşında, 23 Kasım 1992’de ilk kez
Yıllık izin süresi en az 14 gündür. Çalışanlar izin yerine para istese bile yıllık izin paraya çevrilemez. Kullanılmayınca yıllık izin yanmaz. Kullanılmayan izinler sonraki yıllarda kullanılabilir. İşten ayrılan birikmiş izni varsa parasını alır
Yıllık ücretli izin, çalışanların dinlenme hakkı kapsamında ilk sıralarda gelen bir hak. Yıllık izin kullanmak çalışan için hak olduğu kadar, aynı zamanda bir zorunluluk. Çalışanlar bu hakkın parasının ek olarak ödenmesini talep ederek bu haktan kendi istekleriyle vazgeçemeyecekleri gibi bu sürede başka işte de çalışamazlar.
Kanuna göre
Yıllık ücretli izin süreleri İş Kanunu’nda belirlenmiştir. Bu konudaki kanun maddesi nispi emredici hukuk kuralıdır. Yani bir alt sınır vardır, fakat bir üst sınır yoktur. Kanunda belirlenen izin sürelerini kullanabilmenin temel koşulu o iş yerinde en az bir yıl çalmaktır. Bazen işverenler bir yılını doldurmayanlara avans izin kullandırabilir. Bu tamamen işverenin inisiyatifindedir.
İlave izin imkânı
Kanuna göre, bir yıldan beş yıla kadar çalışmış işçiye 14
Geçtiğimiz hafta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen İklim Zirvesi’nde genç aktivist Greta Thunberg’in yaptığı konuşma çok dikkat çekmişti. Bu genç insanın yaptığı çağrılar küresel düzeyde etkili oldu. Birçok ülkede çevreye daha duyarlı yaklaşımların konu edildiği platformlar düzenlendi.
Çevre ve iklim konularında liderler de geçtiğimiz hafta önemli açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, İklim Zirvesi’nde yaptığı konuşmasında, iklim değişikliğinin, sonuçları itibarıyla sınır tanımayan küresel bir sorun olduğuna işaret ederek, küresel sorunların çözümünde gerek bölgesel gerek uluslararası düzeyde işbirliğinin tesis edilmesinin şart olduğunu söyledi.
Tam destek
İklim değişikliği ve çevre sorunlarına yönelik eylemlere küresel ve yerel düzeylerde sendikalar da katılmaya başladılar. Nitekim İklim Zirvesi’nden hemen önce, Greta Thunberg’in öncülüğü ile başlayan iklim grevinin
Bugün küresel anlamda en büyük işsizlik riskiyle karşı karşıya olan gruplardan biri gençler. Türkiye’de de ne yazık ki genç işsizliği rakamları genel işsizlik oranlarının iki katı düzeyinde seyrediyor. Bu durumun, yani gençlerin daha yüksek işsizlik riski taşımasının çok sayıda nedeni var. Bu nedenlerden biri de gençlerin iş tecrübelerinin yetersiz olması. Genç işsizlerin büyük bir bölümü ilk kez iş arayanlardan oluşuyor. Dolayısıyla, deneyimsiz gençlerin kendilerine uygun bir iş bulması için gereken süre uzun olabiliyor.
Öte yandan, iş tecrübesi eksikliği genç işgücünün işe alınmasının firma için maliyetli olarak görülmesine de neden oluyor. Çok sayıda işveren yeni mezun gençlerin firmaya katkı sağlamaya başlamasının yoğun bir eğitim süreci sonucunda olabileceğini düşünüyorlar. Ancak bu da kendileri için bir maliyet yaratacağından gençleri işe almak noktasında gönülsüz davranabiliyorlar. Bu bakımdan, öğrencilerin okul döneminde
Emekli aylığı almaya hak kazanan emeklilerin önemli bir kısmı çalışmayı sürdürüyor. Peki, emekli olduktan sonra çalışmaya devam edenler kıdem tazminatı alabilirler mi? İşte kıdem tazminatıyla ilgili merak edilenler...
25 - 30 yıl çalışıp emekli aylığı almaya hak kazanan emeklilerin önemli bölümü çalışmaya devam ediyor.
Aylık bağlama oranlarındaki düşüş nedeniyle azalan emekli aylıkları yüzünden emeklilik sonrası çalışma artmaya başladı.
Çocukların eğitim hayatlarının devam etmesi nedeniyle evin geçimi de emeklilerimize kalıyor. Peki, emekli olduktan sonra çalışmaya devam edenler işten ayrılınca kıdem tazminatı alabilir mi ve çalışan emeklinin emekli aylığı artar mı?
Emekli olan nasıl çalışabilir?
Emekli olduktan sonra 4/a’lı olarak, yani eski adıyla SSK’lı olarak çalışmaya devam etmek isteyenler için belirleyici olan bu kişilerin ilk kez ne zaman sigortalı oldukları...
İki seçenek var
1 Ekim 2008’den önce çalışmaya başlamış veya emekli olmuş kişiler, emekli olduktan sonra 4/a’lı, yani bir işverene bağlı &
İşçilerin sağlık sorunlarından dolayı işten çıkarılması kanunen 4 şarta bağlı. Ayrıca, sağlık nedeniyle işten çıkarmada kıdem tazminatı mutlaka ödenmek zorunda.
Kişilerin yaşadıkları sağlık sorunları iş sözleşmelerinin sona erdirilmesine sebep olabiliyor. Bu durumda çalışan hastalığının yanında işsizlikle de mücadele etmek zorunda kalıyor. Her ne kadar çalışan, Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan gelir ile aylık alsa da toplam gelirinde yine de kayıp yaşıyor. Bu nedenle iş hukukumuz işçilerin sağlık sorunlarından dolayı işten çıkarılmalarını sıkı şartlara bağlamış durumda. İşveren dört halde sağlık gerekçesiyle iş sözleşmesini feshedebiliyor. Bununla birlikte, sağlık nedeniyle yapılan tüm fesihlerde, işçi bir yıldan uzun süreyle çalıştıysa kıdem tazminatına hak kazanıyor.
Hastalığın sebebi
İş Kanunu’na göre işçinin sağlığının bozulması eğer işçinin kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşantısından yahut içkiye düşkünlüğünden ise, bu durumda işveren iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebilir. Böyle bir fesih
TİSK, çalışma hayatının tüm sorunlarını ele alacak ve sendikalar arası sinerji yaratacak bir forum düzenliyor. Hedef, forumu Davos gibi geleneksel kılmak
Sosyal diyalog, çalışma hayatının en önemli kavramlarından. Sosyal diyalog, bütün dünyada hükümet, işçi ve işveren taraflarının gerek sosyal politika gerekse ekonomi alanında önemli başlıkları ve zorlukları ele alırken kullandıkları bir araç.
Çalışma hayatının tarafları, sosyal diyalog mekanizması sayesinde bir araya gelerek mevcut ve olası sorunların üstesinden gelmenin yolları üzerinde anlaşma açısından ortak bir anlayış geliştirebiliyorlar. Dolayısıyla, çalışma hayatının tarafları da sosyal diyaloğun politika oluşturma ve uygulamadaki öneminin farkında olmaları gerekiyor.
Sosyal diyaloğun gerçekleşmesi için gerekli koşullardan biri tarafların sosyal diyaloga yönelik kararlılık ve sahiplenme içinde olmaları. Bu anlamda, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) tarafından düzenlenecek olan “Ortak Paylaşım Forumu” başlıklı bir etkinlik oldukça dikkat