Galerici/sanat danışmanı Inigo Philbrick’in 85 milyon dolarlık dolandırıcılıkla ortadan kaybolması birkaç yıldır uluslararası çağdaş sanat dünyasının gündeminde.
Inigo Philbrick çok yetenekli bir sanat danışmanı olarak kariyerine Londra’da başlıyor.
White Cube Galeri’nin kurucusu Jay Jopling’in dikkatini bile çekiyor.
Hatta Jopling, Philbrick’e Mayfair’deki galerisini açmasında yardımcı da oluyor, yatırımcılardan biri de.
Inigo Philbrick’in işleri bir süre çok iyi gidiyor.
En büyük müzayedelerden en pahalı eserleri toplamaya başlıyor.
Ünlü koleksiyonerlere büyük satışlar yapıyor, kendisi de koleksiyoner müşterileri gibi jet set yaşamaya başlıyor.
Sonra bir anda ortadan yok oluyor ve işte o zaman anlaşılıyor ki aynı eserleri birden fazla kişiye satmış ve sonunda da eserleri hiçbirine teslim etmemiş.
Formula 1 Katar Grand Prix’nin final gününde Doha’dan bildiriyorum. Doha’da en dikkat çekici şey, hem dünyanın en iyi mimarlarına kalıcı eserler yaptırıyorlar hem de güncel kalabilmek için global kültür-sanat dünyasını sık sık şehre getiriyorlar
Usta Fransız mimar Jean Nouvel’in imzasını taşıyan, çöl gülünden ilham alan Qatar National Museum açıldığından beri Doha’ya gelmek istiyordum. Sırf bu mimariyi görmek için bile Doha’ya gelmeye değer. Katar Müzeler Müdürlüğü’nün başında Katar Emiri’nin ArtReview dergisi tarafından her yıl yapılan Sanat Dünyasında En Güçlü 100 İsim listesinin birinci sırasında yer alan kız kardeşi Şeyha El Mayassa, tam adıyla Al Mayassa bint Hamad Al-Thani var.
Hem dünyanın en iyi mimarlarına eserler yaptırıyorlar hem de güncel kalabilmek için kültür-sanat dünyasını ve popüler kültürü yakından takip ediyorlar. İşte o yüzden Doha’da görmek istediğim müzelerin ve sergilerin listesi çok
Uzun zamandır en çok merak ettiğim şehirlerden biri Doha. Türkiye-Katar ilişkilerinin giderek daha da yakınlaşması, İstanbul-Bodrum hattında sık sık Katarlılarla tanışmak da elbette nedenlerden. Doha son hızla ve inşaat çılgınlığıyla 2022 FIFA World Cup’a hazırlanırken Katar Turizm Ofisi’nin davetiyle Doha’ya gidiyorum ve üç tam gün boyunca hiç Katarlı’yla karşılaşmak mümkün olmuyor.
Karşımıza çıkanlar, Doha’da yaşayan ve çalışan yabancılar.
2022 FIFA World Cup için hummalı bir çalışma yapılıyor, konaklama yerleri yeterli gelmeyeceği endişesiyle bir yandan yeni oteller inşa ediliyor, bir yandan kısa dönemli ev ya da oda kiralama uygulaması serbest bırakılıyor.
Bu arada trafiği azaltmak için bir ay boyunca okullar tatil edilecek, iş yerlerinde çalışanlar evden çalışmaya yönlendirilecek.
Kolay olmuyor Doha’ya adım atmak, Qatar Airways’in özel birer odaya dönüşen Q suitelerinde uçmaya rağmen.
Katar’ın birçok ülkeyi Kovid-19 nedeniyle kırmızı listeye aldığı gün, özel izinle karantinasız
Dünyanın en önemli sanat fuarlarından biri Art Basel, sadece ticari bir organizasyon değil, aynı zamanda kültürel bir etkinlik.
Yılda bir kez Basel, Miami Beach ve Hong Kong’da düzenleniyor.
Geçen yıl 50’nci yılını kutlayan Art Basel, pandemi nedeniyle iptal edildi ve dijital platforma taşındı.
Art Basel sadece dijital edisyonlarıyla değil, yatırımcılarıyla da çok konuşuldu.
Peki ama neden?
Art Basel’in sahibi MCH Group, özellikle pandemi döneminde fuarların sadece dijital olarak gerçekleşebilmesi sonucunda büyük ekonomik sıkıntılar yaşadı, bu yüzden de yeni yatırımcılar arayışındaydı.
Avustralya’da gazeteler, dergiler ve televizyonlarla çalışma hayatına başlayan, News Corporation adlı şirketini İngiliz ve Amerikan medyasına doğru genişleten ve dünyanın en önemli ve zengin medya patronlarından biri olan Rupert Murdoch’un oğlu James Murdoch, MCH Group’un çoğunluk hissesini almak istedi.
Londra’da Southbank Centre’da uzun zaman sonra gittiğim en kalabalık konserdeyim.
Londra Caz Festivali’nde Tony Allen Retrospektifi’ni izlemek üzere.
Southbank Centre, İngiltere’nin en önemli kültür-sanat merkezlerinden biri.
Çağdaş müzik bölümünün başında İstanbul Kültür Sanat Vakfı’ndan, Salon İKSV’den tanıdığımız Bengi Ünsal var.
Bengi’nin Alla Turca yazılı tişörtü dikkatimi çekiyor konserde.
Londra Caz Festivali’nin direktörü ise yine İKSV’den, İstanbul Caz Festivali’nden tanıdığımız bir isim Pelin Opcin.
Geçen yıl pandemi nedeniyle dijital olarak gerçekleşen Londra Caz Festivali’nde İstanbul konserlerine de geniş yer vermişti.
Londra gibi kültür-sanatın global merkezi olan bir şehirde bu kadar önemli kültür-sanat organizasyonlarının başında Türklerin olması gurur veriyor.
İklim krizinin hepimizi sürdürülebilirlik konusunda daha da hassaslaştırdığı bir dönemde markalardan beklentimiz de yüksek. Nespresso Türkiye Genel Müdürü Adil Khammar’dan sürdürülebilirlikle ilgili neler yaptıklarını öğreniyorum
İklim kriziyle giderek daha da çok yüzleştiğimiz bugünlerde sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm her geçen gün daha da önem kazanıyor. Bu konulara uzun yıllardır yatırım yapan markalar giderek daha öne çıkıyor. İsviçreli kahve markası Nespresso da 30 yıldan fazladır bu konuları gündeme getiriyor.
Pandemi döneminde hepimiz evde çay-kahve tüketimini artırmışken ve kendi çapımızda birer barista haline gelmişken Nespresso Türkiye Genel Müdürü Adil Khammar’la sohbet etme şansım oluyor.
“Türkiye’de kahve tüketimi konusunda herkes bilinçli, en iyi kaliteyi anlıyor ve değerini biliyor. Zaten Avrupa’ya kahveyi Türkler getirdi, kahve sizin kültürünüzün çok önemli bir parçası.
Felekşan Onar’ı Fyshan Glass Studio ile tanıyoruz. Yurt dışındaki sergileri takip edenler sanatçının Londra’daki Victoria&Albert Müzesi’nden Berlin’deki Bergama Müzesi’ne uzanan sergilerini de biliyor.
Aslında yüksek öğrenimini ekonomi ve müzik dalında Cornell Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra bankacılıkla başlayan kariyerini 15 yıl boyunca tekstil-konfeksiyon sektöründeki çalışmalarıyla sürdürüyor Felekşan Onar.
TÜSİAD’dan KAGİDER’e birçok önemli iş derneğinde görev alıyor.
2003 yılında Harvard Üniversitesi OPM programından mezun olduktan sonra aktif iş hayatından çekilerek cam sanatı çalışmalarına başlıyor. Özel bir atölyede aldığı eğitim ve sonrasında Cam Ocağı Vakfı’ndaki çalışmalarıyla birlikte Aralık 2003’te kendi atölyesini kuruyor.
İstanbul, New York ve Venedik üçgeni
Halen çalışmalarına Pera’daki atölyesinde devam ediyor. Ayrıca eserlerinin üretimini sergilenecekleri yerlerde yapmayı tercih ediyor. Bazen Murano’da, bazen ABD’de
Klasik müzik dünyasının etkili isimlerinden maestro Frieder Bernius Türkiye’ye geliyor.
Dünyaca ünlü şef, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün ev sahipliğinde, Almanya Büyükelçiliği ve Goethe-Institut Ankara’nın katkılarıyla 14 Kasım’da İstanbul AKM’de ve 16 Kasım’da CSO ADA Ankara’daki konserleriyle ilk defa Türkiye’deki sanatseverlerle buluşacak.
Öncesinde Frieder Bernius ve 2010 yılında İstanbul merkezli oda korosu Rezonans’ı kuran ve 2017’den beri Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu’nun şefliğini üstlenen Dr. Burak Onur Erdem sorularımı yanıtladı.
Bu konser için nasıl bir araya geldiniz?
Frieder Bernius: Dr. Burak Onur Erdem’le 2019 yılında Rezonans’ın dünyada Cannes Film Festivali seviyesinde sayılabilecek olan Marktoberdorf Koro Yarışması’na katılmasıyla tanıştım. O dönemde Rezonans’ı büyük beğeniyle dinledim ve Alman müziğinin bir Türk korosu tarafından bu kadar yüksek seviyede icra edilmesi