Klasik müzik dünyasının etkili isimlerinden maestro Frieder Bernius Türkiye’ye geliyor.
Dünyaca ünlü şef, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün ev sahipliğinde, Almanya Büyükelçiliği ve Goethe-Institut Ankara’nın katkılarıyla 14 Kasım’da İstanbul AKM’de ve 16 Kasım’da CSO ADA Ankara’daki konserleriyle ilk defa Türkiye’deki sanatseverlerle buluşacak.
Öncesinde Frieder Bernius ve 2010 yılında İstanbul merkezli oda korosu Rezonans’ı kuran ve 2017’den beri Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu’nun şefliğini üstlenen Dr. Burak Onur Erdem sorularımı yanıtladı.
Bu konser için nasıl bir araya geldiniz?
Frieder Bernius: Dr. Burak Onur Erdem’le 2019 yılında Rezonans’ın dünyada Cannes Film Festivali seviyesinde sayılabilecek olan Marktoberdorf Koro Yarışması’na katılmasıyla tanıştım. O dönemde Rezonans’ı büyük beğeniyle dinledim ve Alman müziğinin bir Türk korosu tarafından bu kadar yüksek seviyede icra edilmesi dikkatimi çekti. Ardından Rezonans’ın İstanbul ve Ankara’da birlikte birer konser yapma teklifini kabul ettim.
Onlarca yıldır Bach ve öğrencilerinin eserlerinin referans kayıtlarını yaptım. Bu konser için Türk ve Batı müziğiyle farklı bir sentez oluşturduk. Repertuvarda yeni tınılarla karşılaşmaktan dolayı çok heyecanlıyım ve bunu da pek çok kez dile getirdim. Bu açıdan konserde koro müziğinin kült eserlerini orijinaline en yakın haliyle dinlerken, bazı eserlerde de bugüne kadar hiç duyulmamış bir tını dünyasıyla karşılaşacağız.
Burak Onur Erdem: Frieder Bernius, dünyada koro müziği alanında referans sayılan birkaç isimden biri. Bernius, kurduğu Stuttgart Oda Korosu’nun yanı sıra verdiği masterclass’lar ve uluslararası yarışmalardaki jüri üyelikleriyle de tanınıyor. Ben, Bernius’un dehasıyla 2010 yılında katıldığım bir ustalık sınıfında tanışmıştım. Daha sonraları birçok uluslararası festival ve yarışmada bir araya geldik. 2019 yılında Marktoberdorf Koro Yarışması’nda Rezonans’ı büyük beğeni ile dinlemişti. Ardından Bernius, Rezonans’ın İstanbul ve Ankara’da birlikte birer konser yapma teklifini kabul etti. Kariyerinin zirvesinde, artık çok az sayıda konser kabul eden bu deha ile aynı sahneyi paylaşacak olmak, elbette projedeki tüm sanatçılar için çok heyecan verici.
Koro müziğinin son dönemde tekrar yükselişe geçtiğini görüyoruz, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
BOE: Ben de Avrupa Koro Federasyonu ve Dünya Koro Federasyonu yönetim kurulu üyesi olarak Türkiye’de son yıllarda canlanan koro müziği enerjisini yakından gözlemliyorum. Koro, insan demek. Hiçbir aracı olmadan, insanın sadece kendi sesiyle hayata dair tüm hikâyeleri anlatabilmesi demek. Hissiyatım o ki bu karmaşık dönemde bizleri birleştiren “ortak deneyim alanları”na özlem duyuyoruz. Hep birlikte nefes alabilmek, birlikte aynı sözü “farklı seslerle” söyleyebilmek, birbirini saygıyla dinlerken kendini ifade edebilmek çağımızda ihtiyacını çokça duyduğumuz deneyimler. Tüm bu varlıksal ihtiyacı koro müziğinde bulan ve yaşayan insanlar, Türkiye’de koro müziğine yeni bir soluk getiriyorlar. Bu hızla devam edersek, eminim ki Türkiye önümüzdeki yıllarda dünyanın yeni koro merkezlerinden biri olacaktır.
İlk konser AKM’de olacak, neler hissediyorsunuz?
BOE: Sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin en değerli sanat merkezlerinden biri olan AKM’nin yeniden açılması, henüz daha ilk haftasından İstanbul’un kültür sanat hayatına büyük bir hareketlilik getirdi. Biz de Rezonans ve Devlet Çoksesli Korosu sanatçılarıyla bu enerjinin bir parçası olmaktan dolayı çok mutluyuz. Frieder Bernius gibi bir ismi ancak AKM standartlarında bir mekânda ağırlayabilirdik. Aynı zamanda konserin Ankara ayağının 2020’de açılan yeni CSO Konser Salonu’nda gerçekleşecek olması da hepimiz için ayrı bir heyecan kaynağı.
Repertuvarda Türk ve Batı müziğiyle ilgili nasıl bir sentez olacak?
BOE: Bugün artık sanat alanında sınırların kalktığı bir dönemdeyiz. Biz de eserlerin orijinal yapılarına büyük bir saygıyla bağlı kalarak bu toprağın bazı enstrümanlarına icramızda yer vermek istedik. Barok dönem eserlerinde enstrümantasyon serbestliği vardır. Eserlerin eşlikleri veya koraller farklı çalgı kombinasyonlarında icra edilebilir. Biz de buradan yola çıkarak Türkiye’de gerçekleşecek olan bu konsere orijinal bir doku eklemek istedik. Bu bağlamda Gökhan Bağcı (viyolonsel) ve Gülce Sevgen (org), projede yeni tını dünyaları yaratmak üzere Süleyman Yardım (ney) ve Kağan Ulaş (tambur) ile birlikte çalıştı.
Repertuvarı nasıl belirlediniz?
BOE: Nasıl caz müziğinin standart eserleri, senfonik müziğin dünya çapında klasikleri varsa koro müziğinin de kült eserleri bu programın temellerini oluşturuyor. Bach ailesi motet’leri, Mendelssohn’un sekiz sesli görkemli müzikleri ve Bruckner’in zengin tını dünyası repertuvarın önde gelen bölümlerinden. Program genel hatlarıyla Bach ve öğrencileri olarak da adlandırılabilir. Bach’ın etki alanında yeşeren eserleri bir araya getirip ortaya “Kadim Sesler” adını verdiğimiz bu repertuvarı çıkardık.