Londra’da VitrA’nın lansmanı için bulunan Bülent Eczacıbaşı ve misafirleri ile Yeni Soho’da bir araya geliyorum.
Bülent Eczacıbaşı’nın birden çok şapkası var, Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı, İstanbul Modern Sanat Vakfı’nın Mütevelli Heyeti Başkanı ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Yönetim Kurulu Başkanı.
Gündüz ana konu Tom Dixon ile iş birliği yaptıkları koleksiyonken, akşam konu Eczacıbaşı’nın yeni kitabına geliyor.
“Aklımızda Bulunsun - İş İnsanları İçin Denemeler”, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı.
Kitabın çıkış noktasını konuşuyoruz.
Bülent Eczacıbaşı önce kitabın formatına karar vermiş, ebadından içinde yer alacak deneme sayısına ve hatta denemelerin uzunluğuna kadar planlamış.
Okuyucuların günümüzde daha uzun süreli odaklanmakta zorluk çektiğini göz önünde bulundurmuş.
2018’de yazdığı “Becoming” ile bir yıldız haline geldi Michelle Obama. İlk kitapta kendi hikâyesini anlatıyordu, şimdi ise ikinci kitabı “The Light We Carry” ile karşımızda, bir kişisel gelişim gurusu olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Eşinden daha ön plana çıkması aslında tam 4 yıl önce başladı. Avrupa’dan ABD’ye şehir şehir geziyor, biletleri satışa çıkar çıkmaz saniyeler içinde tükeniyor, turneye çıkmış rock starlar gibi büyük bir coşkuyla karşılanıyordu. Üstelik bir müzisyen ya da film yıldızı da değildi. Yine de stadyumlarda sahneye çıkıyor ve tribünlere oynuyordu. Michelle Obama’dan söz ediyorum, “Becoming” adlı kitabı için dünyayı geziyordu.
Amerikan tarihine birçok moda tasarımcısı da kazandırdı Obama, Beyaz Saray’daki first lady’lik görevi süresince özellikle kendilerini tanıtma şansı bulamayan moda tasarımcılarını destekleyerek. Daha sonra ise ilk kitap turnesinde New York’ta Sarah Jessica Parker ile sahneye çıktı ve ilk defa “Sex and The City”deki
Tam 27 yıl önce herkesin peşinde koştuklarının tam tersini yapmaya karar verdi.
O zaman ona tepeden bakanlar, burun kıvıranlar oldu.
Kimse bir fikri hayatı haline getirebileceğini, o fikirle yatıp-kalkıp bu kadar başarılı olacağını, bu kadar büyüteceğini ve bir gün dünya çapında milyarlarca dolar’lık bir iş haline getirebileceğini düşünemezdi o zaman.
Kendisi bile...
Şimdi öyle bir noktaya gelindi ki, bu sektörde her yeni iş kurmak isteyen insan, onun yarattığı fikre örnek veriyor, herkes onun yaptığının bir benzerini yapmak istiyor.
Onun bunu 27 yıl önce yaptığını gözden kaçırarak.
O bunu yaptığında ilkti, farklıydı ve kendi endüstrisinde bir çığır açtı.
Ve işte tüm dünyada birçok insanı etkileyen bir marka yarattı.
Pandeminin en zorlu günlerinde Londra Caz Festivali’nde ‘Istanbul Psychedelic’ konserleri vardı. Dünyanın en prestijli müzik festivallerinden birinde İstanbul bölümünde Moğollar, İlhan Erşahin, BaBa ZuLa ve 2018 yılı Montreux Jazz Festival Talent Award sahibi Islandman sahnedeydi.
İlk kez pandemi nedeniyle çevrimiçi gerçekleşen festivalde İstanbul konserleri bir konser salonunda değil, İstanbul Boğazı’nda, köprünün önünde nefis bir İstanbul manzarasıyla birlikte gerçekleşti.
Bu konserleri izleyen her İstanbullu gibi gurur duymuştum.
Hem müzisyenlerimizin performansıyla, hem İstanbul’un büyüleyici güzelliğiyle hem de dünyanın en önemli müzik festivallerinden birinin İstanbul’a özel bölüm ayırmasıyla.
Şimdi ise yarın akşam Londra Caz Festivali’nde Türkiye’den özel bir konser var.
14 Ekim’de prömiyerini İstanbul’da yapan, Anadolu pop ve Türk psychedelic müziği ile İngiliz caz müzisyenlerini bir araya getiren Air Anatolia Londra Southbank Center Royal Festival
Pazar günü İstiklal Caddesi’nde yaşanan korkunç terör saldırısından sonra çok uzun zamandır görmediğim yabancı bir üniversite arkadaşımdan telefonuma mesaj düşüyor.
Tam, acı haberi duydu, beni ve ailemi merak etti derken, bir de bakıyorum ki nasılsın, iyi misin demeden direkt konuya girmiş.
Güney Amerika’dan babası İstanbul’a tatile gelmek üzere yolda, seyahatini iptal mi etmeli, yoksa İstanbul’da hâlâ turistik tatil yapılabilir mi, peki ya can güvenliği var mı gibi sorular soruyor.
Boş boş bakıyorum telefonumun ekranına.
Bir insan nasıl bu kadar duyarsız olabilir, bir arkadaşım nasıl bu kadar empatiden uzak olabilir, arkadaş seçimlerimi bir kez daha değerlendirmeliyim diye geçiriyorum içimden.
Normal zamanda olsa birçok cevap verebilirim bu mesajlara, uzatıp onu sorduğuna pişman edebilirim.
Ama şimdi çok üzgünüm, hepimizin olduğu gibi.
İçim yanıyor, bir kez daha.
COP27 zirvesindeki ikiyüzlülükten Twitter ve Meta’daki işten çıkarmalara, ara öğünlü beslenmeden aralıksız oruca geçişe, yeme-içme ve sosyal hayatın daha erken saatlere çekilmesine hem gerçek hayatta hem sanal hayatta birçok çelişkili gelişmeye şahit olduk. İşte mini bir özet.
Tanıdığım en komik kadınlardan biri; üşenmiyor, bir marketin plastik poşetini alıp logosunu bantlıyor, üstüne de bir tarafına Gucci, diğer tarafına Christian Dior yazıyor. Plaja inerken de bu poşeti kullanıyor, bu devirde lüks marka çantalar ve havlularla plaja gidenlerle dalga geçmek için. Plastik poşetten gözlerini alamayanları görünce, “Bilmiyor musunuz iklim krizi için iki marka iş birliği yaptı?” diye yazıyor da yazıyor. Sonuç, herkes inanıyor, poşeti bol sıfırlı rakamlara satsa kesin alanlar da olur. E, neden olmasın?
COP27 için Mısır’daki Sharm El-Sheikh’e özel uçaklarla gidilip karbon izinin nasıl azaltılabileceği konuşulurken, tüm iklim kriziyle savaşan devlet büyüklerinden iş
Paul Allen’ın başyapıtlarla dolu koleksiyonu ‘Visionary: Paul G. Allen Collection Part I’, daha ilk gününde New York Christie’s’de 1.5 milyar dolar’a satıldı.
Bu, sanat piyasası için büyük rekor kıran tarihi bir müzayede oldu.
Müzayedede salonda Steve Martin’den Larry Gagosian’a tanıdık birçok isim bulunuyordu.
Nedeni belli, daha önce hiç bu kadar çok sekiz ve dokuz figürlü yapıtın tek bir gecede toplandığı görülmemişti.
Müzayedeye 19 farklı ülkeden koleksiyonerler katıldı. Eserlerin yüzde 50’sini Amerikalılar aldı.
Christie’s’in açıklamasına göre koleksiyonun yüzde 12’sini ise Asyalı koleksiyonerler aldı. Christie’s CEO’su Guillaume Cerutti’ye göre müzayedenin başarısının sırrı belli faktörlere dayanıyordu: nadirlik, kalite, kaynak ve satışın hayır kurumlarına katkısı.
Hepsi bir arada olduğunda, talep de çok güçlü oluyor elbette. Bazı eserler beklentinin çok üstünde rakamlara satıldı.
84.ölüm yıl dönümünde Atatürk’ü sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz.
Türkiye’nin bütün büyük şirketleri, iş insanları, sanatçıları ve devlet büyükleriyle hep birlikte.
Sadece biz değil, bütün dünya.
10 Kasım’da Atatürk’ü anmak için hazırlanan duygusal reklam filmlerinin sayısı her yıl daha da artıyor.
Atatürk’e duyduğumuz özlemin katlanarak daha da arttığı gibi.
Paul Allen koleksiyonu satışa çıktı
Hiç şüphesiz son yılların en değerli sanat koleksiyonlarından biri Paul Allen’a aitti.
Şimdi koleksiyonun New York Christie’s’de açık artırmaya çıkmasına sayılı saat kaldı.