Soho House kendi kendine rakip oluyor

12 Haziran 2016

Biz Soho House’u kendimize benzetmeye çalışırken Soho House dünyada büyük bir atılım yapıyor. New York’ta Lower East Side’da Ludlow House ve California’da Malibu’da açtıkları özel kulüplerle Amerikalıları çoktan tavladılar.

Daily Beast yazarı Lizzie Crocker boşuna “Soho House Amerika’yı fethetti” demiyor. Dünyada bir cazibe noktası olmaya devam ediyorlar. Hatta Malibu’daki Little Beach House’ta kulüp alanı daha küçük olduğu için üyelikler konusunda da daha seçici davranmayı tercih etmişler. Her Soho House’a üye olsanız bile bu şubeye üye olabilmek için ekstra bir başvuru sürecinden geçmeniz ve tabii ekstra bir 1500 dolar ödemeniz gerekiyor. Ludlow House’a ise her üye giremiyor, öncelik kurucu üyelerde. Neyse ki İstanbullu üyelerin çoğu kurucu üye statüsünde...

Bundan sonra sırada Barselona ve Mumbai’deki şubeler var. Amsterdam, Los Angeles Downtown Industrial District, Londra’da eski BBC binası ve Brighton da daha sonraki şubeler. Tabii bir de henüz sadece Shoreditch’ta açtıkları 24 saat hizmet veren ortak çalışma alanı Soho Works var. Bu yıl Soho Works’ün İstanbul Akaretler’de ve Los Angeles’ta da birer şubesi açılacak.

James Bond binasında açılan yeni bir otel ve kulüp: The Ned

Şimd

Yazının Devamı

1 yılda 40 basamak yükseldi

11 Haziran 2016

İstanbul’da Michelin’li bir restoran olabilecek mi diye yıllarca konuştuk.
Gastronomi dünyasında Michelin’in yıldızı hızla söndü, yerini Dünyanın En İyi Restoranları listesine bıraktı.
Bu listede ilk 100’e girebilmek asıl önemsenen ölçü oldu.
Türkiye’den listeye girmeyi başaran ilk Changa oldu, 39’uncu olarak.
Mehmet Gürs ise ilk kez geçen yıl Mikla ile ilk 100’e girmeyi başardı, 96. sıradaydı. Üstelik de bunu o kadar sessiz ve derinden giderek yaptı ki, hepimizi şaşırttı. İstanbulluların artık daha çok yabancı turistlere bıraktığı, Yeni Anadolu mutfağı ile öne çıkan Mikla böylece tekrar gündeme geldi.
Mehmet Gürs de farkındaydı durumun, boşuna “Bin kişilik jürinin bunu görüyor olması tatlı geliyor. Türkiye’de çok fazla görülmüyordu ama iyi bir iş yaptığımızı biliyorduk. Birilerinin bunu tescilliyor olması insanın hoşuna gidiyor.” demedi.
‘Türk yemeğine burun kıvırmayalım’

Yazının Devamı

Bu filmi mutlaka izleyin!

9 Haziran 2016

Soho House’un sinema salonunda kalabalık bir gazeteci grubuyla birlikte izledim Mete Sözer’in ilk uzun metraj filmi ‘Ve Panayır Köyden Gider’i. Güneri Cıvaoğlu’ndan Güngör Mengi’ye, Mehmet Y. Yılmaz’dan Levent Erden’e, Levent Özçelik’ten Elçin Yahşi’ye değerli birçok isim izleyiciler arasında. Yönetmen Mete Sözer ve oyuncu kadrosundan Engin Altan Düzyatan, Cem Davran, Lebip Gökhan ve Gloria Huwiler de aramızda.

Farklı ekoller

Mete Sözer, farklı ekol ve dönemlerden oyuncuları buluşturmuş, İlyas Salman ve Meral Çetinkaya gibi ustalardan Lebip Gökhan gibi yıldızı daha çok parlayacak isimlere kadar...

Oyuncular gibi farklı tarzlardan izleyicileri de bu filmle buluşturduğu daha basın gösterimlerinde belli oluyor.

Atilla Dorsay’dan Levent Özçelik’e birçok isim filmi beğeniyor, beklentilerinin ne kadar üstünde olduğunu anlatıyor.

Oyunculuk konuşuyor

‘Ve Panayır Köyden Gider’de Engin Altan Düzyatan, farklı bir rolle karşımıza çıkıyor ve oyunculuğunu konuşturuyor, iyi bir jönden çok daha fazlası olduğunu gösteriyor.

Cem Davran’ı izledikten sonra ise herkese oyuncu demememiz gerektiğini daha iyi anlıyoruz. Filmin yeni bir yıldızı daha var, Lebip Gökhan.

Yazının Devamı

Bodrum’dan sezonun ilk izlenimi

7 Haziran 2016

Cumartesi sabahı erkenden havalimanındayım. Bir köşede Sibel Baykam, ilk romanı ‘Kendi Yaşamın Gibi, Buyur Çekinme’yi yayımlamanın haklı gururu ve yorgunluğuyla oturuyor, bir köşede Nil Karaibrahimgil-Serdar Erener ve minik oğulları var.

O sırada Mehry Mu çantalarının ünü artık Türkiye sınırlarını aşan Güneş Mutlu Mavituncalılar’la karşılaşıyorum, bu yaza özel tasarladığı ponponlu hasır çantasından gözlerimi alamıyorum.

Bodrumcular ve Dalamancılar ağırlıkta Atatürk Havalimanı’nda.

Yine de havalimanı tenha sayılabilir, yazın ilk günlerine göre.

İn cin top oynuyor

Bodrum’a ayak bastığımda, hedef Kempinski Barbaros Bay’de sakin bir hafta sonuyla sezonu açmak.

Yalıçiftlik tabelasını geçip de otele vardığımızda şaşırıyorum, bu kadar güzel bir tesis, bu kadar pırıl pırıl bir deniz, ama in cin top oynuyor.

Her müşteriyle aynı anda 5-6 personel ilgileniyor, şaşırmamak ve tabii üzülmemek elde değil.

Yazının Devamı

Bu yazın sürprizi

5 Haziran 2016

Yazın gelişiyle Boğaz’a inme isteğimiz de arttı ama ne yazık ki gideceğimiz yerler fazlasıyla sınırlı. Ya artık turistlerin tercih ettiği mekanlar var ya da manzarası iyi, yemeği vasatın altında seçenekler... En çok da bu yüzden Boğaz’da denizin üstünde açılan yeni bir mekan bu kadar heyecanlandırıyor beni.

Frankie ve Jamie’s Italian’dan sonra Kaya Demirer’in yeni yeri Bijou. Les Ottomans otelinin rıhtımında, havuz tarafından ayrı
bir girişi var.

“Neşeli bir yer”

Bijou bir gece kulübü değil, bir fine dining restoran da değil. Kaya Demirer’in tabiriyle tamamen fun-dining üzerine kurulu. Her şeyi eğlenceli ve rahat hale getirmek istemişler. “Aslında mekan açılacak ve arkasına yaslanıp işini yapacak, kimseyi eğlenceye, yemeye, içmeye zorlamayacak” diye başlıyor anlatmaya Kaya Demirer. “Burası neşeli bir yer, mottomuz her açıdan ulaşılabilirlik” diye özetliyor. “Yemek, şarap ve şampanya fiyatlarını son derece makul tuttuk. Kapımız her yaştan her kesime açık” diyor. Ne de olsa, tüm gün açık bir brasserie Bijou.

Sürekli değişen, mevsiminde yerel ürün kovalayan bir menüsü var. Ana yemeklerde dana, kuzu ve balık seçeneklerinin yanında “Garsondan bilgi alınız” yazıyor. Nedenini Kaya Demirer

Yazının Devamı

Venedik daha çok tartışılacak

4 Haziran 2016

Bir uçak dolusu gazeteciyi kalamar ve parmesan için Venedik’e taşıyabilirsiniz, en iyi halkla ilişkiler şirketlerini kullanabilirsiniz fakat eğer bienal kavramını anlamadıysanız ve de iyi oyuncular arasına zayıf bir projeyle girmeye çalışıyorsanız (bu da bir gayrimenkul geliştirme işi için uyduruk bir bahane) bunun sorumluluğu sizindir, araç olarak kullandığınız mimarlık ofisinin değil.”

Dün gazeteciler, mimarlar ve iletişimciler işte bu satırları konuşuyordu.

Küratör, yazar ve eğitmen Vasıf Kortun’un, sosyal medyada Türkçe ve İngilizce versiyonlarıyla paylaşılan yazısı.

Venedik Mimarlık Bienali’ndeki Türkiye pavyonu açılışı üstünden, bienalin Türkiye için ticari bir platform haline geldiğini, getirildiğini vurgulayan ağır eleştirisi.

Tesadüfen tam da o saatlerde Kortun’un Araştırma ve Programlar Direktörü görevini sürdürdüğü Salt Galata’da hem Salt ekibinden hem de mimarlarla yakın çalışan iletişimcilerle birlikteydim.

Herkes şaşkındı, hızla konuyu değiştirmeye çalışıyor ama konuşulanlar dönüp dolaşıp bir yerden yine Venedik’e ve Vasıf Kortun’un dediklerine bağlanıyordu.

Vasıf Kortun’dan ne bekliyoruz?

Vasıf Kortun kadar değerli, bilgili ve birikimli biri bile Venedik Mimarlık Bienali de

Yazının Devamı

Bir aceminin canlı yayınla sınavı

2 Haziran 2016

Sedef İybar, “Seni Sedefli Lezzetler’e konuk almak istiyorum” dediği zaman pek ciddi almadım.

Nasılsa unutur, havada kalır, araya iki seyahat girer, atlatırım sandım.

Sonra atlatamayacağımı anladığımda kendi kendime telkinde bulundum, “Bir şey olmaz, stüdyoda dekor gibi duracaksın, nasılsa Sedef hem sohbeti götürüyor hem de yemekleri bir çırpıda yapıveriyor, sana yapacak bir şey kalmaz” diye.

İzlediğim bir program Sedefli Lezzetler, formata aşinayım.

Derken 31 Mayıs’ta Mehmet Toner’in katıldığı programı daha da alıcı gözüyle izledim.

O da ne?

Harvard-MIT arasında mekik dokuyan, kansere çare bulan koskoca profesör hem son derece mütevazı yaptıklarını anlatıyor, fizikle yemek ilişkisinden bahsediyor, hem de baklalı risotto pişiriyor, üstüne de peynir rendeliyor büyük bir ustalıkla.

Eyvah dedim, ben ne yapacağım şimdi?

Yazının Devamı

İstanbul için festival zamanı

31 Mayıs 2016

Hafta sonu İstanbul’da kalanlar önce Bosphorus Cup yelken yarışlarını izledi, sonra Chill Out Festival’den Tuzla Yat Kulübü’ne Ayşe Sicimoğlu’nu dinlemeye koştu.

Bu hafta da durum farklı değil, İstanbul’da olmak için geçerli çok neden var.

İşte en çok öne çıkanlar...

- İstanbul Müzik Festivali: İKSV’nin düzenlediği festival bu yıl 44. yılını kutluyor.
Bizim için rekor sayılabilecek bir rakam bu, bir festivalin bu kadar uzun yıllar sürdürülebilmesi önemli bir başarı.

Yarın akşam Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı’nda gerçekleştirilecek açılış konseri ve töreniyle başlıyor, 24 Haziran’a kadar devam edecek.

Murray Perahia, Gautier Capuçon, Angel Blue, Gérard Caussé, Patricia Petibon, Alice Sara Ott, Maxim Vengerov, Richard Galliano gibi isimleri ve Viyana Senfoni Orkestrası, Venedik Barok Orkestrası, Orchestra of the Swan ve Academy of St Martin in the Fields gibi toplulukları canlı izleme şansımız olacak.

Bu yılın teması ise Shakespeare’den alıntı: ‘Eğer Müzik Aşkın Gıdasıysa, Durmadan Çalınız’.

Yazının Devamı