Taksim-Maksim’de Zeki Müren’den canlı ‘Şimdi Uzaklardasın’ı dinlemek bir ayrıcalıktı o yıllarda. Ve sahne sıralaması da Behiye Hanım (Aksoy), ondan önce de Ajda Pekkan’dı. Maksim’e Ercan götürdü beni ilk. Fenerbahçe’nin en yakışıklısı Ercan Aktuna... 15’te ya da ayda bir. İzin günlerimizde geceleri severdik. Ercan da sevdi beni. Gerçekten neşeli bir İzmirliydim. Ercan, Kuzguncuk çocuğu. Hülya Hanım’la (Koçyiğit) aynı mahallede büyümüşler. Çocukluk günleri birlikte geçmiş. Kadıköy, Kuşdili, Hasırcıbaşı’ndaki bekâr evimizde birlikteydik Ercan’la. Antrenman, maç, kamp, dinlenme dışında Bahariye Caddesi, Kadıköy Pasajı, terzi Turhan’da ya da sinemalarda tüketirdik zamanı.
Barkın Ticaret, Turhan’ın terzi dükkânıyla karşılıklı komşuydu. Dayanıklı tüketim malları satardı. Dükkânın ismi, sahibi hanımefendiden geliyordu. Barkın Tolon. Ülkede ilk çamaşır makinesini üreten, soyadını markalaştıran Kamil Bey’in kızı... Turhan’ın bitişiğinde karısı Meral’in kadı terzisi dükkânı vardı. Bu insanlar bana İstanbul’u, Kadıköy’ü, Fenerbahçe’yi sevdiren güzel dostlardı. Bir gün Meral, Ercan’a “Barkın Hanım bekâr, ne dersin?” dedi. Ercan da olabilir, tanışalım dedi. Tanıştılar, evlendiler. Düğünleri Hilton’da yapıldı. Ercan, “Düğün gecesi gelen çiçekleri sen teslim alıver” dedi. Gecenin sonunda gelen çiçeklere bahşiş vermekten cebimde metelik kalmamıştı.
Farklı bir boyut
Yeni evli çiftler, Kadıköy Pasajı’nın çatısındaki Barkın’a ait evde yaşamaya karar verdiler. İnsanın içini ısıtan, sevimli bir korunaktı orası. O yıllarda pazartesileri izin günümüzdü. O günlerin akşamlarında Kadıköy Pazarı’ndaki Fenerbahçe Balıkçısı Güven’den, Beykoz kalkanı ile karides alınır, alınanlar yeşillikle taçlanır, eve gelirdi. Benim işim salata üretmekti. Ercan balık ile karidesi, Barkın sofrayı hallederdi. Ne akşamlardı. Biz bize sakınmadan söyleşebilmek, konuşabilmek... Köşedeki fotoğraf, kendimizi evin dışına attığımız izin akşamlarından biri. Bostancı Vapur İskelesi yanı, Gaskonyalı Toma Taverna Restoran. Anılarımızı siyah beyaz fotoğraflarda biriktirdik. İyi ki öyle yapmışız.
Bakar mısınız Ercan’ın şu yakışıklı haline... Onu şu günlerde o görüntüsüyle anımsıyor, özlüyorum. Hayat geriye doğru anımsanır, ileriye doğru yaşanır. Yoksul Damlacık’tan 23 yıl sonra Bostancı’da Gaskonyalı Toma. Futbol olmasaydı zordu. Farkındalığı geç edinir insan. Oynarken salt topu ıskalamadım. Yaşamın önüme koyduğu, ıskaladığım anlar da oldu. Her şeyin topun peşinde koşarak çözümlenemeyeceğini fark ettiğimde kitaplarla tanıştım. Farklı bir boyuta geçtim. Koşarak yaptığım işi yazmaya başladım. Yazdıkça anımsadım. Anımsadıkça, güçlendim. Güçlendikçe farkındalığım gelişti. Solağım, sağ elim hâlâ kalem tutuyor. Sevinçliyim!
İnsanın Anayasası
Kan yasası bu insanın:
Üzümden şarap yapacaksın.
Çakmak taşından ateş,
Ve öpücüklerden insan!
Can yasası bu insanın:
Savaşlara, yoksulluklara
Ve bin belaya karşın
İlle de yaşayacaksın!
Us yasası bu insanın:
Suyu şavka döndürüp
Düşü, gerçeğe çevirip
Düşmanı dost kılacaksın!
Anayasası bu insanın:
Emekleyen çocuktan
Uzayda koşana dek
Yürürlükte her zaman!
Can Yücel
Alıntılar
Hayat, kitabı olmayan bir dersin sınav soruları gibidir. Ne kadar kafa yorarsan yor cevapları bulamazsın. Zil çaldığında boş bir kâğıt verip çıkacaksın. (Metin Münir Milliyet)
Kıskanmak, sevginin en belirgin belirtisidir. Başka belirtiler de vardır tabii, ama en önde geleni kıskanmaktır.
Birini seversen serbest bırak. Geri dönerse senindir. Dönmezse zaten hiç olmamıştır. (Hıncal Uluç-Sabah yazılarından)
Gül edebiyatın baş çiçeğidir. Aşkı simgeler.
Mutluluk, her kılığa giren bir sultandır. Tebdil dolaşır, tanıyamazsın.
Hz. İsa’nın, tükenmez ekmeği gibidir mutluluk, paylaştıkça çoğalır.
Değişimin şaşılacak bir yanı yoktur. Devrimci mantığın gereğidir dönüşüm. (İlhan Selçuk-Cumhuriyet yazılarından)
Biraz da gülümseyelim
Dante’nin, çok güçlü bir belleği varmış. Yolda rastladığı bir adam, bir süre sohbet ettikten sonra Dante’ye hiç beklemediği bir soru sordu: “En güzel yiyecek hangisidir?” Dante, düşünmeden yanıt verdi: “Yumurta!” Aradan yıllar geçti, bir gün Dante yine aynı adamla karşılaştı. Adam, yine bir süre sohbet ettikten sonra Dante’ye yine hiç beklemedği bir soru sordu: “Neyle?” Dante, hiç düşünmeden yanıtladı: “Tuzla...”
Duvar yazıları
Kocanızla ortak özelliğiniz ne? Aynı gün evlendik!
Ben sünnete karşıyım, gençlerin önünü kesmeyelim.
Yaşınız kaç? Bilmem, her yıl değişiyor.
Saatin çalışıyor mu? Evet. Benimkine de iş bulsana.
Karınca bir zencinin koluna düşünce ne demiş? Karakola düştüm!
Fıkra
Cenaze arabasının şoförü, mezarlıktan boş dönerken kaldırımda yürüyen bir kıza laf atıyor: “Atla da gezdireyim seni...” Kız, kahkahalarla gülüyor... “Bununla mı gezdireceksin beni?” Şoför: “Beğenmedin mi küçük hanım! Millet bu arabaya binmek için ölüyor.”