Kültür her şey unutulduktan sonra akılda kalan şeydir. (Şadan Gökovalı)
Bazen canım sıkıldığında çalakalem bir şeyler karalıyorum. Bir kenarda duruyor, unutuyorum bile. Tıkanıp yazamadığım günlerde “Bir bakayım neler karalamışım” diyorum, adeta can simidi oluyor. Bu da öyle bir yazı. Göztepe’nin son maçı öncesiydi...
Gece uyumak için uzandığımız yatak (ailece 5 kişi) pamuk ya da ne tür bir malzemeydi anımsayamıyorum. Eski bir kahvehaneden dönüşmüş, kısıtlı bir alanda yaşamaya çalışıyorduk.
Eve dönüşmeden önce “Direklikahve”imiş bizim evin adı. Anlayacağınız kahvehaneden dönme.
Diyelim ki 20 metrekare her şey içinde… 19’um da İzmirspor’da profesyonel olup oradan ayrıldığımızda yine kahvehaneye dönüştü bizim ev. Düzenli gittim. Mithat Amca’nın müthiş sade kahvesini her gün yudumladım. Çok küçük yaşlarda futbolu sevdim. Çok şeyi terk ettim ya da çok şey beni terketti. Futbolla hala daha birlikteyiz. Tek farkla, haliyle artık meşin yuvarlak uzağımda duruyor. Sadece seyirciyim…
Bizim evin ışığı, elektriği yoktu. Dersleri akşam gaz lambası ışığında ya da gündüzleri çözümlemeye çalışırdık. Futbol maçlarının radyodan yayınlandığı yıllardı. Halit Kıvanç’ın benzersiz anlatımıyla oyunu izlemeden biraz oynayıp biraz da yaşardık. Radyo, mahallenin kahvehanesi (Demokrat Parti Ocağı, Damlacık Spor Kulübü) ikisi bir arada bir mekandı. Büyükler radyoya yakın dururken biz ufaklıklar da kendimize yer açmanın savaşını verirdik.
Ne güzeldir o ses, “Lefter sert köşeye vurdu, Turgay Şeren uçarak kurtardı”. Her şey işittiklerimizden kulaklarımıza ulaşan seslerden oluşuyor. Bu yazının esintileri hafta sonları düzenli televizyon ekranından izlediğim maç yoğunluğundan esinlenerek yazıldı.
Cumartesi akşamı ligin son maçları Göztepe-Ankaragücü ve diğerleri. Pazar günü 4 maç Ege takımları 16.30’da oynuyor. Biri seyredilecek üçü kayıt yapılacak. Yaşamımda çok şeye başladım ve terk ettim. Bir olgu, bir fenomen hala daha devam ediyor ve gittikçe de boyutlanıyor. Futbol yaşamımın bir parçası değil, ayakta kalma nedenim sanki. O bitince fişi çekeceğim gibi bir duygu ağır basıyor.
Balık burcuyum, yaşamım çelişki çöplüğü sanki. İstikrar, devamlılık benim için sürdürülebilir kavramlar değil.
Beyinsel çabalarımdı, gelip geçiyor… Bıkarsam giderim, kalırsam sorun olurum. Çekilmez değilim hatta sempatik, cana yakın biri sayılabilirim. Düşündükçe, yazdıkça konular dağılıyor ve duygusal çözümlemeler baş gösteriyor. Ara ara takılıyor kafama. Mahallemde, doğduğum büyüdüğüm topraklarda, Damlacık’ta neden bir ev edinmedim bugünler için? Bir elektirik, bir ışık ve bir radyo. Kutunun içindeki anlatsın, ben hayallerimde pozisyonları çözümleyeyim.
Birikmiş deneyimlerimle…
Aşk ve hayata dair
Dört mum yavaşça yanıyordu. Ortam çok sessizdi ve konuşmaları duyuluyordu. İlk mum konuştu, “Ben, barışım. Hiç kimse benim yanık kalmamı istemiyor. Biliyorum ki söneceğim” dedi. Kısa süre sonra alevi azaldı ve yavaşça söndü. İkinci mum konuştu, “Ben inancım. Neredeyse herkes beni artık gerekli görmüyor. O nedenle artık bana gerek yok” dedi ve konuşmasını bitirdi. Alevi azaldı ve söndü. Üçüncü mum konuştu, “Ben sevgiyim. Yanık kalmam için artık gücüm yok. İnsanlar beni bir kenara bıraktı ve önemimi anlamadı. Kendilerine en yakın olanlarını bile sevmeyi unuttular” dedi. Alevi azaldı ve söndü. Ansızın bir çocuk odaya girdi ve üç mumun yanmadığını gördü. “Neden yanmıyorsunuz? Sizin sonuna kadar yanmanız gerekir” dedi ve ağlamaya başladı. Dördüncü mum çocuğa döndü, “Korkma ben hala daha yanıyorum. Diğer mumları yeniden yakabiliriz. Ben umudum” dedi. Parlayan gözlerle çocuk, umut adlı mumu aldı ve diğer mumları tekrar yaktı. Umudun alevi yaşamınızdan hiç eksik olmasın. Hayatınızda barış, inanç, sevgi hiç eksilmesin ve sönmesin…
Süvarilerin türküsü
Atları yorgun
Silahları mermisiz
Kan, barut
Ve sevinç gözyaşları ile
Kuvvacılar, süvariler
Yürekli cengaverler
9 Eylül sabahı
İzmir’e girdiler
Yeşil dalında
Kırmızı karanfilim
Sevdalar dolusu çiçek
Bağımsızlık savaşıyla büyüyen gül
Biz ki sevdalınızda 9 Eylül
Dalında bir kurtuluş
Bir Mustafa Kemal çiçeği
Bu karanfil bu gül solmaz
Bizdeki bu sevda bitmez
Kuvvacılar tükenmez...
Okan Yüksel
Fıkra
Adamı neden öldürmüş?
Hakim cinayet suçundan mahkemeye çıkartılıp karşısına getirilen adama sorar, “Sen bir cinayet işlemişsin öyle mi?” Adam soğuk kanlı cevap verir, “Evet hakim bey cinayet işledim, mecbur kaldım buna”
Hakim: “Ya mecbur kaldın demek?” der ve tekrar sorar, “Peki öyleyse söyle bakalım o zavallı adamı neden öldürdün?”
Adam, “Askeri ücretliydi hakim bey zaten ölecekti” yanıtını verir.
Özlü sözler
- İnsan güldüğü kadar insandır. (Moliere)
- Aslıma karışıp toprak olunca, çiçek olur mezarımı süslerim. (Aşık Veysel)
- Fikirlerini söylemeden sürülen bir yaşam, sahiden yaşanmış sayılır mı peki? (Enver Aysever)