Faiz indirimi beklentileri piyasaları hareketlendirdi. Hisse senedi ve borçlanma fonları öne çıkarken, dengeli portföylerle kazanç fırsatları artabilir...
Yılın son haftasına girerken piyasalarda yeni bir trendi başlatacak olan Merkez Bankası’nın atacağı adımlar bekleniyor. Borsa 2024’ün başından bu yana yüzde 30.18 yükseldi. Dolar yılbaşından bu yana yüzde 19.35, euro yüzde 12.27 yükseldi. Cumhuriyet altını ise aynı sürede yüzde 48.19 değer kazandı.
TCMB’nin 26 Aralık toplantısında piyasanın faiz indirimi beklentisi daha fazla dillendiriliyor. Faiz indirimi ile borsanın güçlü bir destek bulacağından şüphe yok. Ancak Merkez Bankası’nın piyasada geniş bir perspektiften baktığı ise muhakkak. Bu çerçevede önceliği ide enflasyonu kalıcı bir şekilde düşüş trendine sokabilmek. Önümüzdeki haftaki PPK toplantısında faiz indiriminin pas geçeceğini düşünen uzmanlar ise enflasyondaki düşüş yönünde arzu edilen güçlü işaretin gözlenmemiş olmasına işaret ediyor. Merkez Bankası ise piyasanın sabırsız beklentisinin aksine sakin ve piyasayı gözetleyerek hareketi tercih ediyor. Hisse senedi fonları, piyasaların geleceğe dair umut veren sinyallerini şimdiden gösteriyor. Son bir ayda bu fonlar ortalama yüzde 6 yükseldi. Ancak burada hisse seçimi belirleyici. Bu yıl aşırı satış baskısı altında kalan BIST 30 ve geride kalan BIST100 dışı küçük ve orta ölçekli şirketlere yatırım yapan fonlar, dikkat çeken grupta yer alıyor.
3 kritik nokta var
İlerleyen zaman dilimine bağlı olarak faizlerde düşüş olasılığı da artıyor. Bu da borçlanma araçları fonlarını daha cazip hale getirmekte. Özellikle orta-uzun vadeli devlet tahvilleri ve özel sektör bonolarına yatırım yapan fonların, 2025’in ilk yarısında daha ön plana çıkması beklenmeli. Ancak uzun vadeli fonlar yerine dengeli bir yaklaşım izleyen seçeneklerin daha iyi performans göstereceği bir döneme giriyoruz. Bu süreçte dikkat edilmesi gereken üç nokta var. İlk olarak, orta-uzun vadeli devlet tahvilleri ve özel sektör bonoları faiz düşüşlerinden olumlu etkilense de uzun vadeli yatırımlar yerine esneklik sunan daha kısa vadeli seçenekler tercih edilmesinde yarar var. İkinci olarak, yatırım yapılacak fonların risk-getiri dengesine dikkat edilmeli; dengeli bir strateji izleyen fonlar, istikrarlı bir performans sağlayabilir. Üçüncü ve en kritik nokta ise portföy çeşitlendirmesidir. Yalnızca borçlanma araçlarına odaklanmak yerine, farklı yatırım alternatiflerine de yer vererek riskleri minimize etmek ve getiriyi optimize etmek uzun vadeli başarı için yerinde olacaktır.
Altında dalgalanmalar yaşanabilir
Önümüzdeki ocak ayında göreve başlayacak olan ABD Başkanı Donald Trump, ekonomik ve ticari anlamda önemli değişiklikler planlıyor. Ek gümrük vergileri, göçmen politikaları gibi adımlar ABD’de enflasyonist baskılara sebep olabilir. Bu durum ABD Merkez Bankası (Fed) üzerinde faiz politikası konusunda baskıya yol açabilir.
Ons altın 2622 seviyesinde. Kısa vadede 2.600 dolar seviyesi ilk destek noktası olarak öne çıkıyor. Bu seviyenin kırılması durumunda 200 günlük ortalamanın geçtiği 2.470 dolar seviyesi kritik destek alanı olarak önem kazanacak. Yükselişlerde ise, 2.650-2.700 dolar aralığı ilk güçlü direnç noktası olarak takip edilmeli. Eğer bu seviye aşılırsa, tarihi zirve olan 2.790 dolar direnç olarak karşımıza çıkacak.
Planlı hareket
Faizlerin düşeceği bir ortamda, yatırım kararlarınızı yeniden gözden geçirmek önemli. Bu süreçte hisse senedi fonları ve borçlanma araçları fonları gibi yatırım araçlarını değerlendirebilirsiniz. Ancak, her yatırımda olduğu gibi burada da planlı hareket etmek şart.
Para piyasası fonları hâlâ oyun planında
Kısa vadeli düşünenler için para piyasası fonları hâlâ önemli bir seçenek. Getirileri bir miktar düşmüş olsa da, enflasyona göre tatmin edici bir performans sergiliyor. Dengeli bir portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar için iyi bir alternatif sunmaya devam ediyorlar.
Kısa vadeli düşünen ve güvenli liman arayan yatırımcılar için bu fonlara portföyün yüzde 30-50’sini ayırmak uygun olabilir. Daha dengeli bir strateji benimseyen yatırımcılar ise yüzde 10-20 oranında bir pay ile bu fonlardan faydalanabilir. Yüksek risk toleransına sahip yatırımcılar için ise yüzde 5-10 gibi daha düşük bir oran yeterli olabilir.
Kur hareketi etkisi
Geçtiğimiz yıl TL mevduat hesapları, kurdaki sınırlı hareketlilik sayesinde büyük ilgi görmüştü. Eğer benzer bir tablo bu yılın başında da karşımıza çıkarsa, TL’nin sunduğu pozitif reel faiz, mevduatı cazip bir yatırım aracı olarak ön planda tutmaya devam edecektir. Bu noktada hem kur tarafındaki hareketleri hem de faiz oranlarını yakından izlemek oldukça önemli.