Yaratılış, insana emanet edilmiştir. Karanlıkları yenmek insanın görevidir. (Mani)
Kırlangıçları hep çok sevdim. Belki bize de örnek olur. Ayvalık’ta bir açık hava otelindeyim, resepsiyon da açıkta. Resepsiyonun köşesinde bir kırlangıç yuvası var. Üç yavru; kafalar dışarıda, gagalar açık. Anne ve baba, gidip gelip yiyecek getiriyorlar ve ayrı zamanlarda geldikleri için birbirlerini görmüyorlar. Anne birinci yavruya yem veriyor, birazdan baba gelip ikinciye, anne tekrar geldiğinde üçüncüye, baba gelip birinciye yem verecek...
İnanılır gibi değil, sırayı hiç şaşırmadılar: ADALET...
Akşama doğru sudan çıktım, baktım yuvaya siyah bir kedi yaklaşmış. O ufacık ana baba canhıraş bir şekilde dalıp çıkıp kediyi uzağa kadar kovaladı: CESARET...
Otel sahibi şunları anlattı: Bahar başlarında göçten döndüklerinde yuvanın bulunduğu bölümün kapalı olduğunu görünce, resepsiyon görevlisinin kaldığı odaya girip onu uyandırmışlar: AKIL...
Sabah su içmek için fiskiyenin üzerinde dolaşıp çığlıklar atıyorlardı, ta ki fiskiye açılana kadar: İLETİŞİM...
Yuvalarını öyle bir yaparlar ki, yıllarca dayanır: KALİTE...
Yazları sıcak ülkelere göç ederler: YENİLİK...
Onların yaptığı yuva, diğer kuşların saman çöplerini üst üste koyarak yaptığı dingildik yuvalara hiç benzemez. Benzer bir yuva yapabilen başka bir kuş yoktur: FARKLILIK...
Hiç kırlangıçları bir yerde pineklerken hatırlıyor musunuz? Devamlı uçarlar: ÇALIŞKANLIK...
İnanılmaz hızlıdırlar, su zerresini havada yakalarlar: HIZ... Binlerce mil uzaktan hep aynı yuvaya dönerler. Ömürlerinin sonuna kadar yuvalarına bağlıdırlar: YURT SEVGİSİ...
Kırlangıçları hep çok sevdim. (Ahmet Şerif İzgören)
İyi bir insan olmak
Yapmakta ısrar ettiğimiz şey gitgide kolaylaşır. İşin niteliği değiştiği için değil, o işi yapma yeteneğimiz arttığı için... Yeteneğinin farkında olmak da bir insan için paha biçilmez bir armağandır. Farkındalık, yaşamımızı biçimlendiren, geliştiren değerli bir olgudur. “Sürekli yaptığımız şey neyse biz de oyuz. O halde mükemmelik bir edim değil alışkanlıktır” demiş Aristoteles...
Sihirli sözcük alışkanlık ve ona katılması zorunlu, devamlılık, disiplin... Yetenekli olabilirsiniz, amaç var olan yeteneği geliştirmektir. O da çok çalışmayla olası... İlk sırada kendim, uzun yaşamım boyunca olacağı kadar olamayanlara çok tanıklık ettim. Okul yıllarımızda futbol, iş yaşamımızda, evliliklerimizde, günlük alışkanlıklarımızda... Ulaşılan başarının, kazanılan paranın, onların getirdiği mutluluğun elbette bir karşılığı, ödenmesi gereken bedeli var. Bütün dünyada doğru yaşamaktan ayrı tutulabilecek, gerçek bir mükemmellik yoktur. “Mükemmelliğe, artık eklenecek bir şey kalmadığında değil, çıkarılacak bir şey kalmadığında ulaşılır” demiş, Küçük Prens’in unutulmaz yazarı Antoine de Saint-Exupery...
Sorgula ama abartma!
Yitirdiğim anları, fırsatları gerilere dalıp sorgulamaktan vazgeçemedim bir türlü. Ne okuduğum binlerce satır ne de edindiğim deneyimler, bu yanlış yönelmeyi engelleyebiliyor. “Sorgulanmayan hayat, yaşanmaya değmez” demiş Sokrates. Ama sorgulamayı abartınca da yıkıcı oluyor. Şimdiyi, anı anlamsızlaştırıyor. “İçine koyacak şeyiniz varsa bir günün bin cebi vardır” diyerek olaya katılıyor büyük filozof Nietzsche. Büyük insanların ulaştığı zirvelerde alın terinin, aklın, istikrarın, asla vazgeçmeyecek duruşunun büyük payı var. Soluk aldığımız her anın bir armağan olduğunu bilmek, öğrenmek, üretmek, temel amaç olmalı. Elbette önceliğimiz iyi bir insan olmak. Mutlu pazarlar, esen kalın...
Güzel sözler
- Çocuk olmanın güzel tarafı yoktur. Güzel olan, çocuk olduğunu hatırlamaktır. (Pavese)
- İlk özür dileyen en cesurdur. İlk affeden en güçlü. İlk unutan en mutlu. (Osho)
- Dardır yaşam yolu, sıkıştırır yoksulu. (Lidyalı Alkman)
- Barış yapmak için iki kişi gerekir. Kendimiz ve komşumuz. (Arististe Briand)
Ömür törpüsü
Yaşamak istiyorum, yaşamak istiyorsun, yaşamak istiyor. Böyle bir şiir olmaz diyeceksin biliyorum. Ama böyle dünya olur mu? Böyle barış olur mu? Böyle hürriyet olur mu?
Böyle kardeşlik olur mu? Biliyorum ki, katlanıver diyeceksin. Ama böyle yaşamak olur mu?
(Metin Eloğlu)
Hikaye
Kayserilinin eşi ölmüş. Gazeteye gitmiş. En ucuzundan bir ilan vermek istemiş. Önüne konan kâğıda istediği ilanı yazmış. “Ayşe’yi kaybettim, üzgünüm.”
İlan görevlisi uyarmış: İsterseniz, 6 kelimeye kadar uzatabilirsiniz. 3 kelime daha hakkınız var.
Kayserili, “Aynı paraya mı?” demiş.
Görevli, “Evet, aynı paraya” deyince, Kayserili 3 kelime daha eklemiş:
“Satılık Toyota var.”