Oynadığı 200’den fazla filmde canlandırdığı karakterlerle sinemaseverlerin hafızalarında iz bırakan Aliye Rona hakkında yazılmış bir kitap okudum. Arın Dilligil Bayraktaroğlu’nun, ‘Bir Aliye Rona Vardı’ kitabında oyuncunun hayatı roman tadında aktarıldı okuyuculara... Aliye Rona’nın çocukluk, gençlik ve oyunculuk yıllarına dair birçok ayrıntının olduğu kitapta filmleri ve meslektaşlarıyla ilgili bölümler de var.
Fakir Baykurt’un 1959’da Remzi Kitabevi’nde çıkan ‘Yılanların Öcü’ romanının üç yıl sonra film yapılması ve oyuncunun efsane ‘Irazca Ana’ karakteriyle buluşması da var kitapta.
Bir gün telefonla yönetmen Metin Erksan aradı. “Aliye Hanım, sizinle bir proje için görüşmek istiyorum. Benim yazıhaneye teşrif eder misiniz?” dedi. Aliye, verilen adrese gittiğinde Erksan’ın yanında Fikret Hakan’ı gördü.
Metin Erksan, “Fakir Baykurt’un ‘Yılanların Öcü’ romanını filme çekmek istiyorum. Irazca Ana’yı oynamak ister misin?” diye sordu.
Fikret Hakan’ın derdi
Aliye, “Şimdiye kadar filmlerimde hep şehir kadınını canlandırıyordum. Köy ortamındaki bir karakteri oynamak bana yeni ufuklar açacaktır. Evet bu filmde yer almak istiyorum” dedi.
Fikret Hakan’ın bu iş teklifini kabul etmesi ise başka bir nedene dayanıyordu:
“Türk Sineması’nın hep özgün olması gerektiğini savunmuşumdur. Yabancı filmleri bizim ortama uyarlayarak ulusal sinemamızı kalkındıramayız. Benim şimdiye kadar çevirdiklerimden en bilineni ‘Köprüaltı Çocukları’ oldu. Gişede başarılıydı, ama bana sorsanız Fransa’da toz kopartan ‘Bisiklet Hırsızları’ndan esinlendiği için özgün değildi. Sizin bu yeni projenizde yer almak beni çok mutlu edecek.”
1960’lı yılların başında Fikret Hakan’ın dediğini önemsemeyen yapımcılar gişede iş yapmış yabancı filmlerin senaryolarını çalmak ya da taklit etmek yerine bu toprakların özgün hikâyelerini tercih etseydi Türk Sineması sektör olur ve dünyada kendine bir yer edinirdi.
64 yıl sonra bile hâlâ yabancı filmlerin adaptasyonlarını yapıyoruz.
64 yılda hiç mi bir şey değişmedi?
Değişti.
Eskiden yapımcı veya yönetmen direkt oyuncuyu arayıp randevu istiyordu.
Artık taraflar arasında cast direktörleri, menajer ve danışmanlar gibi aracılar var...
Kimler ne yazdı?
‘Bir Aliye Rona Vardı’ kitabında artık hayatımızdan çıkıp tarih olan hatıra defteri gerçeği var...
İşte Aliye Rona’nın anı defterinde yazısı olan ünlüler:
Fatma Girik: “Büyük sanatkâr Aliye Ablacığıma candan sevgi ve hürmetler.”
Tarık Akan: “Sanata ve sanatçıya değer veren bir toplumu mutlaka yaratacağız Aliye Abla, hiç kuşkun olmasın.”
Yılmaz Güney: “İnsanın çok ucuz olduğu bu düzende yaşama ve mücadele gücümüzü dostlardan alıyoruz. Dostlar sağ olsun.”
Türkan Şoray: “Sevgili Aliye Ablacığım. Sizinle çalıştığımız zamanlar sanatınızdan çok şeyler öğrenmeye gayret ediyorum. Mesleğimiz değerinin siz ablamın şahsında ne kadar kıymetli olduğunu hissederek gururlanıyorum. Hanımefendiliğinizden, dostluğunuzdan zevk, sanatınızdan ders alarak daha nice filmde beraber olmamızı temenni ederim.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Doktorlara ne mutlu; başarıları hemen duyulur, başarısızlıklarını da toprak örter.” (Monta)