Şu teknik adamların, puan kaybını ‘yorgunluğa’ bağlamalarına bir türlü anlam veremiyorum. Sevgili Şenol Hocamız, Antalyaspor maçı sonrasında da bu kelimeyi kullandı.
Kendi penceresinden haklı olabilir. Ne var ki bizce hiç de öyle değil... Avrupa’daki takımlara bakın, neredeyse üç kulvarda mücadele ediyorlar, böylesi mazeretlere sığındıklarına pek rastlamadım. Sanırsınız ki, arkadaşlar inşaatta çalışıyor, taş taşıyor, yorgun düşüyorlar!
Antalyaspor karşısında kaybedilen iki puanın nedeni asla bu olamaz, olmamalı... Madem ki bir yorgunluk söz konusu, o zaman rotasyona gidersiniz. Kaldı ki elinizin altında alternatif oyuncular var. Örneğin, ‘kızarmayı’ alışkanlık haline getiren Aboubakar’a yedeğe çeker, aslan gibi Cenk Tosun’u sahaya sürersiniz. Bitmedi; Oğuzhan bir görünüyor, bir kayboluyor. Elinizin altında Gökhan İnler var. Ancaak, Aboubakar, sürekli arkadaşlarını eksik bırakıyorsa, -ki öyle, puan kaybında, bizim lugatımızda ‘yorgunluk’ kelimesine yer yoktur. Peki, Talisca çıkar mıydı? Vallahi kalsaydı iyi olurdu bizce...
Yorgunluktan çok, formsuz oyunculara dikkat etmek gerekir. Aboubakar’ın diriliğine, yıpratıcılığına gıkımız çıkmaz. En formda oyuncu dersek abartmış
Yok arkadaş yook! Bu Aboubakar’ın adam olacağı falan yok! Ya arkadaş önce Olympiyakos ardında da dün Antalyaspor maçında kızardı (!), yine arkadaşlarını yalnız bıraktı. Nasıl bir adamsın sen, hiç mi dersler çıkarmıyorsun? Kartal’ın bu sorumsuz adamına kim dur diyecek, merak ediyoruz?
Eee Olympiyakos gibi kritik bir maçta takımını yalnız bırakan Aboubakar’ı Antalya karşısında oynatır ve böylesi ödün verirseniz şımarır tabi! Ne yapsa yeridir... Ne dersin Şenol hocam? Senin gibi disiplinli hocanın bu adama taviz vermesine doğrusu anlam veremedim. Cenk Tosun’un suçu ne? Aslanlar gibi sahaya çıkıp, gollerini atması mıdır? Yooo bu kadar haksızlığa gönlümüz razı olmuyor, isyan ediyoruz.
Aboubakar sorunun çözüm adresi Şenol Güneş’tir. Kırmızı kart olayına set çekmez isen, giderek alışkanlık yaratır, bir virüs gibi takıma bulaşır, yaygınlaşır!
* * *
Doğal olarak Güneş Hoca, Olympiyakos karşısındaki kadroyu Mitroviç hariç, bozmamış. Olabilir. Ne var ki, Rıza Çalımbay, Kartal’ı iyi tanıyor, havasını-suyunu iyi bilir, dersinizde iyi çalışır. Nitekim, Antalyaspor ilk etapta Kartal’ın o baş döndüren pas trafiğine önlemler almıştı. Buna ilaveten; hücuma çıkarken, yapılan top kayıplarını da eklersek,
Hay boyun-posun devrilsin emi! Gol atsan ne olur, atmazsan ne olur? Kim olursan ol, sahada kalamıyor, arkadaşlarını yalnızlığa mahkum ediyorsan, sana nasıl profesyonel diyeceğiz arkadaş? Topsuz alanda rakibine kafa atmayı nasıl açıklayacaksın eyyy Aboubakar efendi! Bırak rakibi arkadaşlarının onca emeğine nasıl ihanet edersin? Tamam belki rakibin seni tahrik etti, ama olmayacaksın, profesyonelliğin ilk şartı budur!
Beşiktaş maça ne güzel başladı, Aboubakar ve Babel'in golleriyle rakibi moralmen çökertmişti... İlk sekize kalmanın keyfini yaşadığı anlarda çok basit bir gol yedi Kartal... İşte Marcelo'nun yokluğunu o pozisyonda iliklerine kadar yaşadı Kartal! Dememiz o ki, takım savunmasını maalesef bir türlü beceremiyoruz yıllardır! Elyounoussi'nin bu golü beraberinde paniğe neden olurken, Aboubakar'ın kızarması, takımı, taraflı-tarafsız herkesi bunalıma soktu! Acaba Aboubakar'ın yüzü kızardı mı merak ediyoruz! Güneş hocanında hesabında böyle bir kart yoktu kuşkusuz! İşte teknik adamların çaresiz kaldığı anlar bu tip sorumsuzluklardır! Haaa pozisyon gereği görebilirsiniz, buna gıkımız çıkmaz, ama Aboubakar'ın bu kartta savunması bile alınmaz, direkt en ağır cezayı vereceksiniz, aksi
Yazılı ve görsel medya dünyanın her yerinde aynıdır. Avrupa’nın bir çok ülkesinde de hayali haberler yazılıyor, çiziliyor. Dememiz o ki, sütten çıkmış ak kaşık değiller!
Nereye varmak istiyoruz? La Gazzetta Dello Sport, İtalya’nın ünlü spor gazetelerindendir. Gazetenin başyazarı Luca Calami, Fatih Terim’in de yakın arkadaşı, kutlamalar sonrası grupça yemeğe çıkmışlar İtalya’da... Tamamen sohbet havasında geçmiş yemek... Ne var ki, Terim’in Roma ile ilgili sözleri gazeteye Calami tarafından yanlış aktarılmış.
Masada oturan yakın dostumun sözleri benim için senettir, yalanı-dolanı asla olmaz. Terim’in Roma ile ilgili sözleri tamamen İtalya Ligi ile ilgili, UEFA’yla yakından uzaktan ilişkisi yok. Ünlü hocamızın, sohbet sırasında “Roma inşallah Juventus ile aradaki puan farkını kapatır, mutlu sona ulaşır. Biz de Roma-Juventus maçına gelir izleriz” ifadelerini kullanmış. Kaldı ki, Roma’nın Lyon’a deplasmanda 4-2 yenildiğini cümle alem biliyor, Fatih Terim bu skoru ıskalaması söz konusu olabilir mi?
La Gazzetta Dello Sport ise Terim’in, İtalya Ligi’ne dönük sözlerini, “Roma, UEFA’da şampiyon olur” şeklinde çarpıtılarak vermiş. Vay sen misin bunu söyleyen! Yazılı, görsel ve sosyal
Arena’da iyi futbol adına her şey var. Tribün dolululuğu ve de destek müthiş... Zemin pırıl pırıl...
Bu tablo, konuk takımı asla etkilemez, tam tersi iyi motive eder. İki takımın ofansif yani kazanmaya dayalı oyun anlayışı ortaya izlenebilir, harika bir futbol çıkardı. Artı, iki takımın çok pasa dayalı anlayışı da, kaliteyi bir tık artıran unsurdu...
Beşiktaş, stres ve de baskı altında.... Eee liderlik kolay değil... Puan farkını korumak zorunda, yani koltuğunda rahat değil... Buna bir de Kayserispor’un son haftalardaki çıkışını da eklersek,Kartal’ın ilk yarıda pozisyon üretiminde sıkıntı çekmesinden doğal ne olabilir?
Pozisyon zenginliğini kantara koyarsak, Kayserispor ağır basar. Lawal, Fabri’ye takıldı, Deniz’in şutunu ise Atiba çizgi üzerinden çıkardı. Kartal’ın sadece şut denemeleri vardı, hepsi o kadar... Yani öyle aman aman fırsatlar değildi. İlk yarıdaki baskı, rakip savunmadan döndü hep... Gökhan Gönül ve Quaresma’nın cezalı oluşu Kartal’ın ofansif gücünü etkiledi dersek, yanılmayız. Ayrıca Babel de bir kaç haftadır ortalarda yok, neredeyse kayıp ilanı verilecek!
Sergen Yalçın ve ekibini kutlamak gerekir. Ara transferde adeta nokta atışı yapmışlar, ortaya etkili ve yetenekli
Yöneticilik zor iştir. Ağzınızdan çıkacak kelimeleri cımbızla seçeceksiniz. Bazı kelimeler var ki, lastik gibidir, nereye isterseniz oraya gider! Demem o ki, ok yaydan çıktığı anda, bir daha geri dönmez sevgili yöneticiler...
En sıcak örnek Galatasaray Başkan Yardımcısı Nasuhi Sezgin’in Antalyaspor maçı sonrası yaptığı açıklamalar çok ağır... Yenilir-yutulur gibi değil!
Ne diyor Sezgin:
“Bizim takımda zaman zaman bazı puanları kaybetti. Bilerek kaybetti, bir takım yerlerden gelen telkinlerle kaybetti.”
Hadi buyrun burdan yakın! Ne demek bilerek kaybetti arkadaş? Bu nasıl bir ağır suçlamadır? Ne yani futbolcular şike mi yaptı? O telkinleri kim ya da kimler verdi?
Bizler bilmiyoruz, siz biliyorsanız açıklayın. Ne güzel demiş büyüklerimiz, ‘dilin freni yoktur’ diye... Efendim Sayın Sezgin, futboldaki görevinden istifa etti, yönetimdeki konumunu koruyor! Buradan da eder veya etmez, bizi ilgilendirmez.
Sayın Sezgin, yoğun eleştiri üzerine, açıklamalarının bir kesim tarafından yanlış anlaşıldığını ileri sürüyor ve “Ben, burada federasyon ve hakemleri kast etmek istedim” diyerek hem yan yollara saptı, hem de yeni bir tartışmanın kapısını araladı.
Rizespor, ateş hattında... Düşme korkusunu iliklerine işlemiş, oldukça kaygılı! Alacağı her puan ilaç gibi gelecek... Eee bir de rakibi Beşiktaş... Ne yapsın? Tabii ki kapanacak. Saldıracak hali yok ya! Vallahi tam 41 dakika müthiş bir takım savunması yaptılar, bu anlamda övgüyü hak ettiler.
Böylesi bir tabloda, olası iş kazası yaşamama adına Beşiktaş, rakip kaleye inanılmaz bir baskı kurdu. Ancak öyle bir kilit vardı ki karşılarında, aç açabilirsen! Kanatlardan bindirdi olmadı, göbekte çok pasa dayalı yüklendi, yine olmadı. Duvarı bir türlü aşamadılar.
Taa ki, 41. dakikaya kadar... Quaresma’nın harika topuk pasına hareketlen Adriano, o ana kadar ofansif ataklarda gözükmedi, yerden kesti. Savunmayı geçen topa Gökhan Gönül, gelişine vurdu hem Rize’nin duvarını yıktı hem de golünü atarken, tribünlere de rahat bir nefes aldırdı. Gözyaşları mı? Stresin getirdiği duygu patlamasıydı...
Hakeme hafif bir dokunuş yapmak zorundayız! Gökhan Gönül, Quaresma ve Atınç’a çıkarılan kartlara itirazımız yok. Peki, Atınç’ın kaşı patlıyor, kan içinde, o pozisyona niye kart yok kardeşim? Aslında oyunu kesmeme adına iyi işler de yapmadı değil. Artı, 88’deki Atınç’ın pozisyonunu iyi süzdü, bravo... Kaldı
Efendim, Süper Lig’in tepesi şimdilik Beşiktaş’ın, ligin bitimine kaç hafta kaldı, on iki... Yani, torbada 36 puan var, hangi takımlar bundan nemalanır, şimdilik soru işareti...
Nereye varmak istiyoruz, bu oyunda hiç bir ‘farkın’ garantisi yoktur. 1994-95 sezonunu anımsıyorum. Beşiktaş’ı Daum, Trabzonspor’u Şenol Güneş, Galatasaray’ı ise Saftig yönetiyordu. O sezon şampiyonluk ipini de Kartal göğüsledi.
O sezonun şampiyonluk hikayesi çok ilginç skorlara sahne oldu... Galatasaray, sahasında Samsun (0-1), Gaziantepspor (1-2) ve Antalyaspor’a (0-3) yenildi. Haa arada şampiyonluk ipini göğüsleyen Beşiktaş’ı da İnönü Stadı’nda 3-2 yendiğini de hatırlatmak da yarar var. Benzetme yerindeyse, Beşiktaş, üç hafta içinde gece uyudu, sabah kalktı, uyandı üç hafta içinde lider oldu, ipi göğüsledi.
Dememiz o ki, on iki hafta kala hem Fenerbahçe, hem de Galatasaray’ın hâlâ zirveyi yakalama şansı var, onlar için her şey bitmiş değil... Üç puanlı sistemde on puanlık farkın çok önemi yoktur, bunu söylemeye çalışıyoruz.
Haa Beşiktaş, iki güçlü rakibi karşısında müthiş avantaj elde etmiştir. Bunu sezon sonuna kadar koruyabilir mi, koruyamaz mı, mesele budur.
Bir de Başakşehir var. Onu göz ardı etmek,